Ailecek Yemek

34 7 2
                                    

Evet yeni bölüm ile karşınızdayız kendim world e yazdığım için yayımladıklarımdan daha öndeyim. burada güncele gelebilmek için ikişer üçer bölüm atmayı planlıyorum.

yıldızları parlatmayı unutmayınn:)


  Evet her şey buraya kadar güzeldi. Ben nereden bulacaktım yemek odasını? Hava atıp çıkması değil Adincim hallet onu da bir zahmet. Sağ ol iç ses çok yardımcı oluyorsun.

Tam hizmetçilerden birine soracakken belime dolanan kol ile neye uğradığımı şaşırdım. Kocaman açılmış gözlerimle beni tutan adama döndüm.

"Aren ne yapıyorsun?" dudakları kulağımın üzerindeydi. Nasıl tutturdu lan kulağımı?

"Kayıp mı oldun yoksa küçük kuzucuk?" birden ondan ayrıldım.

"Sen de mi oynadın o oyunu?" kaşlarını çattı.

"Ne oyunu?"

"Bu replik. Bir mobil oyun karakterinin repliği." Konuyu ve ortamı dağıtmak için elimden ne geliyorsa yapıyordum aferin bana.

Derin bir nefes verdi.

"Oyun oynayacak vaktim var mı sanıyorsun?"

"Üç yüz yıldır yaşıyorsun. Ne yapacaksın ki bu kadar senede."

"Takla atacağım Adin. Kral olmak için de duvarlar eğitiliyor zaten. Savaşa da bak şuradaki sütunları gönderiyoruz." Birden ciddileştim.

"Savaşa mı katıldın." Başını olumlu anlamda salladı.

"Hem de iki kez."

"Yaralandın mı peki?"

"Benim için endişelendiğini biliyorum karıcığım ama biraz daha gecikirsek annemin ağır laf sokuşuna maruz kalacağız." Başımı olumlu anlamda salladım. Ne diyebilirdim ki. Hiç inatlaşasım yok.

Elimi tuttu ve yemek salonuna doğru ilerledik. Ve yine iki koca kapı açıldı ve sadece ortada bir masanın olduğu odaya çıktık. Garip olan ise oda bizim evin salonu kadardı ve masa sekiz kişilikti. Normalde daha farklı olmaz mıydı? Upuzun bir salon, soğuk loş bir ışık ve suratsız insanlar. Bunlar ise tam tersiydi sıcak bir aile ortamı var gibiydi. Kraliçe üzerine beyaz bir elbise giymiş gülerek karşısındaki kıza, Deniz'e, bir şeyler anlatıyordu.

Biz girince masadaki herkesin başı bize döndü. Aren elimi bırakmadan ilerlerken şen bir sesle konuştu:

"Günaydın güzel ailem, kralınız teşrif etti, abiciğim kalkmana gerek yok. Bana ne kadar saygı duyduğunu biliyorum."

Abisi olduğunu düşündüğüm kumral kısa saçlı, yeşil gözlü adam bir kahkaha attı. Aren ile yan yana oturup herkese günaydın dedim. Benim için gerici ve heyecan verici bir ortamdı bu.

Tam karşımda mor düşük omuz elbisesinin omuzlarından sarkan beyaz saç uçlarını geriye savuran Deniz ile göz göze geldim. Bana samimi bir şekilde gülümsedi. Ben de ona aynı şekilde gülümseyip yemeğime döndüm.

O sırada Aren çatalını düşürdü ve eğilip alma bahanesi ile kulağıma fısıldadı.

"Bu kadar gerilmene gerek yok. İnsan yemiyoruz." Gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım.

"Bu tarz numaralar biraz eskimedi mi kardeşim?" abisinin ima dolu bakışları Aren'in üzerinde iken Aren yapmacık bir şekilde sırıttı.

Deniz eşini dürttü.

"Atlas, üzerine gitme çocuğun." Abisinin adı Atlastı demek.

"Atlas haklı tarih öncesi bir taktik bu." Babaları hiç istifini bozmadan lafını yapıp yemeye devam edecekti ki Deniz'in diğer yanında oturan yaşlı kadın konuştu.

"Söyleyene bak, sanki kendi hiç yapmadı. Bir de tarih öncesi diyor."

"Anne çocukların önünde beni rezil etmez misin?" şu an ben hepsinden daha rezil hissediyordum.

"Ne rezil edeceğim ya gerçekler bunlar. Değil mi kızım?" kraliçe konuştu.

"Kesinlikle anneciğim."

"Ya anne senin evladın benim o değil." Diye sitem etti kral bir çocuk gibi. Resmen yemeyi içmeyi bırakıp atışmalarını dinliyordu herkes.

"Baba utanmasan benim annem, benim annem diye kavga edeceksin babaannemle."

"Aren. Atlama lafıma."

"Peki kralım." Kral bu sefer kraliçeye döndü.

"Hep sen şımarttın bu çocuğu. Biliyorsun değil mi?"

"Hayır abim şımarttı beni." Aren'in bacağına çimdik attım.

Küçük bir çocuk gibi davranıyordu. Bu halleri komikolsa da daha fazla devam etmemeliydi.

Aren bana bakıp sustuktan sonra abisi konuştu.

"Şımartmışım da ne olmuş hanım köylü olmuşsun." Aren alaycı bir kahkaha attı.

"Diyene bak. Karının hamile olduğunu öğrenip bize geldiğinde biz hamileyiz demiştin." Atlas kolunu karısının omuzuna attı.

"E öyle zaten. Biz bir bütünüz." Aren elini karnıma koyup diğer tarafa dönüp öğürüyormuş gibi yaptı. Elini karnıma koyması büyük ihtimal refkelsif bir hareketti ama yapmamalıydı. Elini ittirdim. Zaten masanın altından kimse görmezdi.

"Gidin aşkınızı başka yerde yaşayın. Yemek yiyoruz burada."

"Dedi sabah karısıyla göl sefası süren Aren." Diye lafa girdi kraliçe.

"Ne dedim ben az önce anneciğim? Gidin başka yerde yaşayın aşkınızı. Biz gayet gözden uzak bir yerdeydik."

"Ay kafamı şişirdiniz yeter. Kesin ve yemeğinizi yiyin." Babaannenin emri ile herkes yemeğine döndü.

"Çocuğun cinsiyeti ne?" diye sordum Deniz'e fısıltıyla. Gülümsedi. Gözlerinin içi gülüyordu resmen.

"Kız." Ben de gülümsedim.

"Allah sağlıkla kucağına almayı nasip etsin. İsim buldunuz mu?"

"Amin. Evet ismi Rana."

"Ne güzel isim."

"Hikayesini anlatsana yengelik."

"Bana bu şekilde seslenme Aren."

"Bakarız."

Tam Deniz heyecanla lafa başlayacaktı ki kapı açıldı. Bir hizmetçi içeri girip önce selam verdi ardından bana döndü.

"Yıldız hanım serada sizi bekliyor." Kaşlarımı çattım.

"Yıldız?"

"Kont Akin'in kızı." Dedi Deniz.

"Ne cürretle ayağına bekliyormuş?" dedi Aren ondan daha önce hiç duymadığım bir ciddiyetle.

"Prensesle görüşmeyi istedi biz de seraya aldık efendim."

"Kelimelerini düzgün seç o zaman Duru. Aynı patavatsızlığı bu evden birine bir daha yaparsan bu sarayın bahçesine dahi adımını atamazsın." Aren. Şu hali o kadar tanıdığım kişiden uzak ki.

Bana döndü.

"Gitmek ister misin canım?" canım? Bana dönünce sesi yumuşamıştı. Eski nazik Aren geri gelmişti. Açıkçası gidip şu kızı bir tanımak istiyordum. Hatta kabaca bir terimle ağızının payını vermek istiyordum. Çünkü eminim buraya iyi niyetlerle gelmemişti.

AHTERWhere stories live. Discover now