...Deniz...

11 2 6
                                    


"Güvenli bir yere götürelim seni Çınar gel." Ana saraya doğru gidecektim ama daha salondan çıkamadan Çınar beni durdurdu.

Diğerleri çoktan kılıçlarını kuşanıp gitmişlerdi.

"Bahçeye çıkalım. Saraylar güvenli değil." Gözleri dolu doluydu.

Koridordaki kılıçlardan birini aldım ve sürgülü kapıyı açıp bahçeye çıktık. Bu tarafa kimse görünmüyordu ama büyük bir gürültü hakimdi bahçeye.

Gözlerimle etrafı taradım. Kalbim ağızımda atıyordu. Benim ölmem önemli değildi ama Çınar bana emanetti.

Duvarın dibinde üstü samanla dolu bir at arabası gördüm. At yoktu ama araba da iş görürdü. Samanları kenara çektim ve Çınar'ı arabanın ortasına oturttum.

"Sakın ses çıkarma teyzeciğim tamam mı?" gözleri dolu dolu başını salladı. Gözlerim az önce çıktığımız salonun camına kaydı. Bir org içeride bir şey arıyor gibi görünüyordu.

Ve göz göze geldik.

Kanım çekiliyormuş gibi hissederken pelerinimi Çınar'a sardım ve saman balyalarıyla üzerini kapattım. Geri geri gidiyordum ama org çoktan çıkmıştı. İri, yeşilin en çirkin tonu olan bedeni benim iki katımdı.

Derin bir nefes alıp kılıcı daha sıkı kavradım. Orgun arkasındaki Bahti gözüme çarptı.

"Git bütün yırtıcıları çağır. Gelmezlerse yaşayacak bir ormanları da kalmayacağını söyle." Bahti başını sallayıp ormana doğru uzaklaştı.

Orgun üzerime atılmasıyla sağa çekilip dikkatimi yeniden toparladım. Şuradan atlarsam, şuradan söyle...

Ona doğru koşup sağdaki bahçe duvarından destek alıp üzerine atladım ve kılıcın tek hamlesi ile başını gövdesinden ayırdım.

Bunu kendimden beklemiyordum.

Org yere devrilirken acı dolu bir çığlık kopardı. Ardından gözlerimin önünde kafasız bir şekilde ayağa kalkıp yerdeki kafasına doğru ilerledi, kocaman iri dişli kafasını yerden alıp boynuna taktı. Boynundaki kanlar yavaşça içine çekildi. Şaşkınlıktan küçük dilimi yutacaktım.

O zaman şimdi koşma vakti. Orgu Çınar'dan uzak tutalım.

Bahçenin diğer tarafına doğru var gücümle koşarken kalabalığın arasına girip dondum kaldım.

Bahçede orglardan yüzlerce vardı ve askerlerimiz bir bir yere seriliyordu.

"KALPLERİNİ HEDEF ALIN KALPLERİNİ!" Aren'i buldu gözlerim. Ceketi bir yere savrulmuş bembeyaz kıyafeti kana bulanmıştı. Önündeki orgun kalbine sapladı kılıcını. Ardından beni buldu gözleri.

"Arkanda!" uyarı dolu sesi ile kendime gelip hemen arkamı döndüm. Ve org ile burun buruna geldim.

Kafamı kocaman eli ile tutup beni havaya kaldırdı. Beynimin uyuştuğunu hissederken hiç düşünmeden kılıcımı kalbine sapladım.

Geriye savrulurken ben de yere düşmüştüm. Başım deli gibi dönüyordu. Bir iki kez başımı salladım. Gözlerim kararıyordu, bayılma gibi değil de hani B12 eksikliğinden olur ya onun gibi bir andı.

Besmele çekerek yavaşça ayağa kalktım. Gün de geri dönmüş savaşıyordu. Hatta bir tane değil bir sürü Gün vardı.

Kraliçe de iki kılıç ile birden ustaca önüne geleni kesiyordu. Ama etrafını sardılar. Kucağında bir torba vardı. Büyük ihtimal onun peşindeydiler.

"Deniz!" savaşmaktan ter içinde kalmış Deniz kraliçeye baktı. Komutu almış gibi başını salladı ve seslendi.

"Gün!" Gün başını sallayıp kraliçeye doğru koştu, koşarken camdaki su dolu kovayı devirdi ve Deniz elini ileri doğru uzattı. Orgların arasındaki bir asker kılıcını kraliçeye savurdu ve kraliçenin başı alanın dışına uçarken cansız bedeni yere yığıldı.

AHTERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin