12.BÖLÜM

56 4 1
                                    

Saat 8 gibi uyandım. Her zaman ki gibi şık giyindim.

Bugün yine onunla buluşacaktım.

Aşağı indim. Kimseyi görmek istemediğim için direk çıktım. Ama bahçede abim'i gördüm.

Arabamı almaya giderken kolumdan tuttu. Kolumu ani reflesksle çektim.

"Ne?" Diyebildim sadece "konuşalım mı biraz?" Dedi. "şuan işlerim var bitirirsem belki olur" dedim. Ama o konuşmaya başladı. "Biliyorum bana kızgınsın Damla ama benim pişmanlıklarımı da hafife alma lütfen benim bu 8 yılda yaşadıklarımı bir ben bir de Allah bilir" dedi. "Belki pişmansın ama bu yaptıklarını telafi etmek de yine senin elinde" dedim. Bir an tebessüm etti. "Beni affeder misin? Yani" dedi. "Bilmiyorum ama istiyorum" dedim.

Arabaya inip uzaklaştım. Onu affetmek istediğimi açıkça söylümiştim. Ben affetmek istiyorum abicim sırtımı yaslayacağın dağ olmanı istiyorum. Bunu sana söyleyemezdim. Ama bunu istiyorum. Seni affetmek istiyorum abicim, ama bu da biraz senin elinde, içimden geçen bu kelimeler benim elimde değildi, istiyordum.

Bunu Baran'a karşı da hissedecektim. Onu da affetmek isteyecektim.

--------------

Şirkete girip dosyaları incelemeye başladım. Birkaç saat sonra Baran geldi. Ona oturmasını işaret edip rica ettim, oturdu.

"Dün saldırıya uğramışsınız Baran bey" dedim. "Evet had bilmez insanların yaptığı ufak bir şey mühim değil" dedi.

"Öyle olsun ama dikkat edin illa yapan kişi tekrar yapacaktır." Dedim "benimle uğraşan biri var belli" dedi. "Amacı ya da yapmasının amacın ne acaba" dedim.

"Onu bulunca o kadına sorarım." Dedi. Kadın nasıl ya "kadın olduğunu nereden çıkardınız" dedim. "ancak Bir kadın bu kadar sivri ve mantıksız düşünebilir. Amacı beni öldürmek değildi. Canımı yakmaktı. Beni öldüreceğini sanmam ama canımı yakacağa benziyor.

Bu konuşmada benden şüphelendiğine emindim. Ama elinde sen yaptın diyeceği bir kanıt yoktu. Kanıt bulamaması için iki kat uğraşmıştım.

Bir anda silah sesi duyuldu. Dışarıdan bağırışlar, ikimiz de hemen çıkıp sesin geldiği yere gittik. Benim kendi kuzenlerim ile onun kim olduğunu bilmiyorum ama koruma olmadığı belli, herkes silahlarına çekilmişti.

Sonuçta iş iş yapıyor olsak da hala düşmandık. "Herkes indirsin silahları" diye bağırdım. Silahlar ineceği an karşı taraftan bir silah sesi duyuldu. Herkes tekrardan kaldırdı. Kendi silahımı da ben kaldırdım.

Baran'a tuttum. O da çıkarmış adamlara tutuyordu. "İndirin silahları" dedi. Ama artık kimse indireceğe benzemiyordu.

Bir anda Baran'ın bir yakın kuzenime sıktı. Benim kuzenlerim den biri de iki tane kurşun sıktı. Mehmetoğulları'nın acıması pek yoktur.

İkisinin de kurşunu ölümcül yerlerine gelmemişti. Baran "herkes alacağını aldı indirin silahları" herkes silahlarını indirdi.

Baran'a baktım. "Bir daha sizin yüzünüzden böyle bir sıkıntı olursa sonuçlar iki kat daha ağır olur" dedim. Bunu söylerken sesimde hiç bir duygu yoktu. Gözlerim nasıl bakıyordu, bilmiyordum. Ama bu bakışın herkesi korkuttuğu kesindi. Baran'a yaklaştım. Bir adımlık mesafe vardı aramızda"benim kötü yanıma denk gelme öyle bir yanarsın ki kurtulamazsın ve seni de kimse kurtaramaz" kalbimi ritimleri bozulurken kendimi daha fazla ona yakın tutmak istemediğim için geri çekildim.

Çünkü biliyordum ki onun yanındayken ondan almam gereken intikam sözümü unutuyordum. Evet bu mutlaka olacaktı ama daha erkendi.

Silahı yukarı kaldırıp bir el ateş ettim. "Şimdi çıkın gidin buradan Karaoğulları" dedim.

Baran bana öylece bakıyordu. Elindeki silaha bakıyordum. Silahı beline yerleştirdi. Kafasıyla çıkın işareti yaptı. Yerdeki adamı alarak dışarı çıktılar. Baran bana baktı. Hiç bir şey demeden yavaşça şirketten ayrıldı. Evet sanırım yeni bela geliyorum diyordu

nefret tohumları Where stories live. Discover now