2.BÖLÜM

172 10 0
                                    

Annem beni evden kovmuştu. Sırf ders çalışırken zamanın nasıl geçtiğini anlamayıp ütü yapmayı unuttum diye

Hava soğuktu. Çok üşüyordum. Isınmak için yürüyordum. Ama pek faydası olmuyordu. Hiç bilmediğim sokaklara giriyordum.

O sırada Baran'ı gördüm. Beni görmedi, sınırlı görünüyordu. Onunla şu an dertleşmeye ihtiyacım vardı. Belki o da benimle dertleşirdi.

Yanına yürüdüm. Ormanlık bir yola girdi. Issız bir yere benziyordu.

Seslendim ama sesimi duymadı.

Onu takip etmeye başladım. Ormana girdi. Bayağı ilerimde olduğu için beni fark etmesi neredeyse imkansızdı.

Ormanın içinde bir kulübe vardı. Direk içeri girdi. Kapının önüne geldim. İçeride sıcak bir tartışma vardı sanırım

"Bu bilgiyi neden teyit ettirmediniz. Sizin yüzünüzden aylarca salak bir kızın peşinden koştum. " Ne bu kişi ben olamazdım değil mi? Ben değilim, ama aylarca benim peşimde koşmuştu." Ay'ı bırak yılımı verdim" bendim o kız bendim.  Demek o yüzden  bana seni seviyorum demedi.

"Düşmanımızın torunu olabilir dediniz. Doğru değilmiş beni boşu boşuna oyaladınız." Dedi. Yere düşmemek için duvara tutundum. Nasıl yani beni kullanmış mıydı?

"Abi biz ne bilelim Damla denen kızın düşmanımızın torunu sandık. Ona çok benziyor diye o olmayınca biz de senin kadar şaşırdık. Ama o değilmiş işte"

"Ben şimdi bu kızdan nasıl kurtulucam" dedi. Baran gerçekten beni kullanmıştı. Duygularımla oynamıştı.

Hemen buradan gitmek zorundaydım. Ağaçlara yaklaşınca dalın çatırt sesi geldi. Allah'ım lütfen duymamış olsunlar diye içimden geçirirken kapının açılması ile koşmaya başladım.

Baran beni görmemişti. Ama ben kovalıyordu. Bir ağacın arkasına saklandım.

Beni görmemesi gerekiyordu. Henüz bu yüzleşmeye hazır değildim.

Ayak sesleri uzaklaşmaya başladı. Gittiğini düşünerek üçüncü adımımı attığım anda kolumdan tutulup bir yüze çevrildim. 

Bu yüz en ağır yaralarımdan biri olacak o kişiydi. Baran, iki kolumdan tutup bana bakıyordu. Şoktan ağlayamıyordum ama gözümdeki hayal kırıklığını görmesini umdum.

"Allah belanı versin" diye bağırıp onu omuzlarından iktirdim. Beni kollarımdan sıkıca tutup ağaca sıkıştırdı. Bağırmaya çalıştığımda ise diğer eliyle ağzımı kapatıp beni susturdu.

Ona korku ve kızgınlıkla bakıyordum.

"Şimdi seni bırakacağım ama sessiz olacaksın anladın mı beni?" Başımı hızlıca olumlu anlamda salladım.

Beni yavaş ve temkinli bir şekilde bıraktı.

Bıraktığı an ona tokat atmak için elimi kaldırdım. Ama kolumu tuttu. Bileğimi sıkınca gözlerimi acıdan sıkıca yumdum. "Sakın" dedi . Tehdit eder bir tonda "bırak kolumu" diye bağırdım. Bıraktı, onu omuzlarından tekrar itmeye başladım. Ama hiç bir şekilde işe yaramadı.

"Nasıl yapabildin bunu benimle amacın neydi senin?" Dedim. Bunu derken de ittirmeye devam ettim. "Benim işim buydu. Bunun için bana kızma" diyince daha da sinirlendim.

"Beni kandırdın" diye bağırdım.

O ise hiç bir şey olmamış gibi beni izliyordu. Gözlerinde hiçbir duygu yoktu.

"Ben seni kandırmadım. Sana hiç bir zaman vaat vermedim. Sana seni sevdiğimi söylemedim." Dedi

Ona tiksinircesine baktım ve tokat attım. Yüzü yana çevrildi. Bu yaptığım onu kızdırmışa benziyordu.
Derin bir nefes aldı.

"Bana bak Damla" dedi. "Haddini bil yoksa olacaklardan ben sorumlu değilim" dedi. Beni açıkça tehdit ediyordu.

Ona öyle kötü baktım ki
Kırgınlık, kızgınlık ve öfke bu üç duygunun karışımıydı gözlerim

O an dudaklarımdan sadece  üç kelime çıktı. "Senden nefret ediyorum" ve ormandan onun yanından ayrıldım.

Arkadan bana baktığını hissediyordum ama umursamadım.

Gözümden bir damla yaş çıktı. Şu ana kadar ağlamadığıma dua ediyordum. Çünkü çok duygusal biriydim.

İçimden demek istediğim üç kelimeyi dışımdan söylemiştim.

19 Mayıs anneler günüydü. Anneler gününe bir kaç gün vardı. Anneme çok istediği hediyeyi yani canımı verecektim.

Üç gün vardı. Üç günümü bol ve eğlenceli geçirecektim

nefret tohumları Where stories live. Discover now