-22-

6.6K 404 269
                                    

Bölümlerde olan karışıklık sebebiyle bu bölüm bazılarında 20. Bölümden sonra çıkıyor olabilir. Bu yüzden 20. Bölümden sonra 21'i, daha sonra ise özel bölüm olan 'Zayıflığını Gösterme Bulut'u okuyun, daha sonra bu bölümü okuyun 🫶🏻

☁️

İnsan, hayatının bir döneminde karanlık bir kuyunun dibinde bulur kendini.

Bazen düşme sebebi ayağının kayışı olur, bazense onu iten eller.

O kuyunun dibinde yukarıda kaybettiklerini düşünürken ufak bir ışık bir nokta kadar yeri aydınlatır.

Umuttur o ışık.

Yaşama umududur.

İnsan en dibi boyladığı dönemde o küçük umut ışığına tutunur.

İnsan hayatı boyunca tutunacak dal arar ve bunun en sonuncusu da yaşamdır.

Ölümü isterken yaşama umuduna tutunmak.

Gelecek için umut etmek.

Beden, kalp, zihin yara doluyken küçücük bir ışığa umut bağlar insan.

Belirsizliktir bu umudun da sebebi.

Ya gelecekte daha iyi olursa, diye sorar insan kendine.

Ya her şey düzelirse, der.

İşte bu yüzden o küçük ışığa tutunur.

Ve bu büyük bir ihtiyaçtır.

İnanç.

Geleceğin güzelliğine inanmak umudu da güçlendirir çünkü.

Ben de bir umuda tutundum.

Bedenimi çok yaktım ama ölüme gerçekten ilerleyemedim.

Çünkü umut ettim.

Ya geçerse, ya biterse, diye düşündüm. Uçurumun kenarına geldiğimde beni ilerlemekten alıkoyan şeydi bu cümle. Ya geçerse?

Şu an burada bulunmamın tek sebebi buydu. Umut. Çok umut etmek hayal kırıklığı, umutsuzluk ise ölümü getirirdi.

Çok umut etmedim ama küçük bir ışığa tutundum.

O ışık Bulut'tu belki, kim bilir?

Bulut'un kolları arasından çıktığımda bomboş kaldım sanki. Boğazımı temizleyip bakışlarımı kaçırdım. Ihlamuru yeniden elime aldığımda fazlasıyla soğumuş olduğunu fark ettim. Kurduğu cümleyle istemsizce omzunun üstüne gitti gözlerim. Tırabzana dirseklerimi yasladığımda aynı şekilde yanımda durdu. Omzumdaki şalı kendime daha çok sarıp gözlerimi dışarıya kilitledim.

"Yaranın hikayesini dinleyebilecek miyim ben?" Dedim daldığım yerden, netçe.

Derin bir nefes verdiğini duydum. Göz ucuyla ona baktığımda elindeki küçük iple oynuyordu.

"Hayır." Dediğinde tamamen ona doğru döndüm.

"Peki neden? Sen benim her yaramı biliyorsun." Sesim gittikçe tizleşirken gözlerime yalvarırcasına bakmaya başladı. Böyle söylememem gerekiyormuş gibi. Bu sözler canını yakıyormuş gibi. Gerçekten anlatmak istemediği için onu sıkıştırmamı istemiyormuş gibi.

"Sana söylemiştim. Senin gözlerin bile değsin istemiyorum. Utanıyorum. Hem görüntüsünden, hem bıraktığı anıdan." Tekrar önüne, ipliğine döndüğünde onu incelemeye devam ettim. Siyah saçları daha da dağılmış, yeşil gözleri dokunsam yaşları kendiliğinden akıtacak gibiydi. Sert yüz hatlarına, iri yarı bedenine zıt içinde fazla korkak bir adam yattığını görebiliyordum. Herkese bu kadar aslan kesilen bir adamın şu an dokunsam ağlayacak seviyede oluşu artık canımı yakmaya başlıyordu.

Ruh CinayetleriWhere stories live. Discover now