-1-

20.6K 1.1K 839
                                    

14 SAAT ÖNCE
Dileklerimizi dilerken getireceği sonuçları düşünmemiz gerekirdi. Bunu bugün burada çok iyi anlayabiliyordum.

Arkanızı döndüğünüz an sırtınızda hissettiğiniz bıçak darbelerine lanet ettiniz, bilemediniz ki çıkarıp sahibine sapladığınızda kanamaya devam edecektiniz.

Sırtımı duvara yaslamış, bacaklarımı kendime çekmiş sokak lambasının gölgesini düşürdüğü ayakkabılarımı izliyordum. Başımı sırtımı yasladığım duvara doğru geriye atıp gökyüzüne çevirdim bakışlarımı.

Bugün bu hale gelmeme sebep olan herkesten nefret ediyordum.

"Geberip gitseniz, bana bıraktığınız her şey de sizinle birlikte gömülse keşke."
İfadesiz suratıma zıt, gözlerimden yaşlar taşmaya başladığında elimin tersiyle sildim. Sildikçe inadına akmaya devam ediyorlardı.

Yıllarca bize masalları okudular, iyiler hep kazanır dediler, kötüler elbet hakettiğini bulur. Sahi bulmuşlar mıydı? Sırtımıza saplanmış onlarca bıçak darbesiyle uçurumun kenarında yüreğimizdeki acıları susturmaya çalışırken, onlar gülüyordu. Bize bıraktıklarının altında çırpınıyorken onlar bir yerlerde gülümsüyordu. Sahi kötüler hakettiklerini bulmuş muydu? Yoksa biz mi kötüydük?

Biz kötü değildik, masallar da gerçek değildi zaten.

"Keşke hepsi ölse, en iğrenç şekillerde. Bana dokunan elleriniz yansın. Bana bakan gözleriniz yuvalarından çıksın. Bana sapladığınız her bıçak sizin boğazınıza dayansın. Bana söylediğiniz her şeyde boğulun. Bana yaşattıklarınızda boğulun."

Gözlerim kısa kollu tişörtün açıkta bıraktığı kollarıma ilişti.
Kendimi öldürecek kadar cesur olsaydım ben de keşke. Ölmekten korkmasaydım yaşarken bu izleri görmeye katlanmak zorunda olmazdım.
Omuzlarıma kadar uzanan izler, hayatımda olan, giden herkesin bıraktığı izlerdi. Ben yapmıştım ama sebebi onlardı. Her bir çizik onların yaşattıklarıydı.

İzlenme hissi etrafımı sardığında istemsizce ıssız sokakta gezindi bakışlarım. Zeminden destek alıp ayağa kalkıp çıkmaz bir sokağa girene kadar yürümeye başladım.
Kendimi öldürecek kadar cesur değilim, umarım biri beni öldürecek kadar cesurdur.

Saatler süren bir yürüyüşten sonra, bir çıkmaz sokağa girmiştim. Duvarın dibine oturduğum gibi göz kapaklarım kendiliğinden kapandı.
Son hissettiklerim bana yaklaşan adım sesleriyken bunu umursayamayacak kadar ölü hissediyordum kendimi.

...

Göz kapaklarım aralandığında boynumun acısı ve gözüme giren ışık birleşince yüzümü buruşturdum. Kollarımı gözlerime siper edip ışıktan korumaya çalıştığımda gözlerimi kapattığım yerde açmadığımı farkettim. Dehşetle yattığım yerden doğrulduğumda kaşlarımı çatarak etrafa bakmaya başladım.

Tamamen bembeyaz bir odadaydım. Odada üzerinde olduğum yatak ve yatağın bitişiğindeki küçük komodin dışında hiçbir eşya yoktu. Beyazın hüküm sürdüğü duvarlardaki tek siyahlık tam karşımdaki büyük ekrandı.

Yataktan hızla inip kapıya yöneldiğimde duyduğum sesle irkilip istemsizce geriye adımladım.

"Dur bakalım, henüz değil."
Tam sağımdan gelen yüksek sesle irkilmiş, kapıya daha çok sinmiştim. Sağdaki hoparlörden geliyordu ses. Odayı daha dikkatli incelediğimde odanın dört köşesinde de birer kamera olduğunu gördüm. Neredeydim ben?

"Kimsin sen?" Sonunda girdiğim transtan çıktığımda dudaklarımdan çıkabilen sözcükler bunlardı. Birkaç dakika boyunca öylece kameraları incelemiş, titremelerim durmak bilmezken cevap beklemiştim.
Cevap alamayacağımı anladığımda elim kapının koluna gitti. Açılmadığında sanki birkaç kere deneyince açılacakmış gibi defalarca kolu aşağıya indirmiştim. Başaramadığımda sinirle kapıya yumruklarımı indirip bakışlarımı odadaki hoparlöre çevirdim.

Ruh CinayetleriWhere stories live. Discover now