-12-

6K 506 341
                                    

Bazen sesi çıkandan çok, çıkmayan yakar insanın canını. Gördüklerine kör olan insan gerçek suçludan daha çok can yakmıştır aslında. Can yakmayacak kadar vicdanlı, ama bunu yalnızca izlemekle kalacak kadar vicdansız. Duyduğu yardım çığlıklarına kulaklarını tıkayan insanlar çığlığın sebebinden daha suçludur.

Bir insanın görüntüsü bile yardım çığlıkları atabilir miydi? Benim atıyordu. O çığlık dudaklarımdan çıkmasa bile vücudumdaki izler bağırıyordu, gözlerim bağırıyordu. Gözlerinin önünde çöktüğümü gördüler ama bize söylemedin ki, dediler.

Sormadınız ki.

Vücudumdaki izleri gördüler ama bilmiyorduk ki, dediler.

Bilmek istemediniz ki.

Ama ben en çok Melek'in bilmiyordum, demesini istedim. Keşke öyle söyleseydi. Keşke söylemedin ki, deseydi ama sana dokununca nasıl hissettin, demeseydi.

Ve ben ona söylemiştim. Sormamıştı, ama söylemiştim. Duyduğunda yanımda olacağına öyle emindim ki, kurduğu cümle beni dumura uğratmıştı. Süratle giderken duvara toslamışım gibi tüm bedenimde hissetmiştim acıyı. Hala bile hissediyordum, sağ göğsümde. Yumruğun izi geçti, canımı yakan o değil. Yumruğun izi geçti de sözlerin izi hep orada kaldı.

Düşünceler boğazımdaki yumruyu daha da büyütürken yutkundum. Elimdeki siyah tuluma kilitlenmiş halde bakarken bir de yatağa benim için bırakılmış olan kıyafetlerin arasındaki Sünger Bob'lu çoraba bakıyordum.

Evet evet, bildiğiniz Sünger Bob.

Bulut'un verdiği tulumu bir şey söylemeden almış, odaya girmiştim. Yaklaşık on beş dakikadır da giyeceğim kombinin uyumuna kilitlenmiştim.

Siyah tulumu giydiğimde çıplak ayakla gidemeyeceğim için çorapları ayağıma geçirmek zorunda kaldım. Odada ayna olmadığı için bu absürt halime bakamamıştım. Çıkmak için kapıyı açması için Bulut gerekiyordu ki tam o sırada kapı açıldı. Beni gördüğünde giymemi beklemiyor olacak ki kaşları havalanmış, ağzı bir karış açık bana bakıyordu. Şaşkınlık yerini yavaşça beğeniye bırakırken bakışları giydiğim sarı renk Sünger Bob çoraplarımda durdu. Kaşları çatıldığında dudaklarını birbirine bastırdı.

"Gül gül!" Dedim en sonunda patlayacak hale geldiğinde. Dememi bekliyormuş gibi kahkaha attığında öfkeden burnumdan ateş çıkmasına az kalmıştı. Hatta bu gidişle ateş çıkardığım tek yer burnum olmayacak, götüm de eşlik edecek gibiydi çünkü bu hayvan bir türlü susmuyordu.

"Çorapların kombinle uyumu şaka mı?" Diye daldı içeri Uğur. Bir sen eksiktin, gibisinden bir bakış attım ona. Bulut sonunda gülmesini durdurduğunda yüzünü sıvazladı.

"Bayıldım."

"Hayır yani, bunları yatağa bırakan sen, ama hayvan gibi gülüyorsun şu an." Diye soludum.

"Ben bıraktım." Dedi Uğur kocaman gülümseyerek. Öfkeli bakışlarım bu defa onu bulduğunda zerre umursamadan kendi çoraplarını gösterdi.

"Bak, benimki de Patrick'li!" Dedi oyuncağını tanıtan küçük bir çocuk heyecanıyla. Gerçekten pembe renkli Patrick'li çorap giymişti. Bulut'a döndü. "Sana da Squidward almıştım, giymemişsin." Dedi dudaklarını büzerek.

Hayır yani, kollarını kaplayan dövmeleri, kaşındaki piercingi, hiç çıkarmadığı siyah tişörtleri, sert yüz hatları ve büyük cüssesiyle bu adam nasıl Patrick çorabı giyip evlilik programı bağımlısı olabilirdi?

Ruh CinayetleriWhere stories live. Discover now