•14. KALP İKİLEMİ

172 38 77
                                    

Krobak: amnesia

Krobak: last days of summer

Altay gitmeden bir gün önce...

Gürkan karşısında oturan Altay'a bakıyordu. Ona sinirliydi, fazlasıyla. Gürkan hiddetle ayağa kalktı ve Altay'ın önüne gitti. "Söyle, her şeyi hatırladın mı!" Altay sadece yere odaklanmıştı, kendinde değildi. Gürkan ellerini Altay'ın yakasına götürdü ve onu oturduğu yerden kaldırdı. "Herşeyi hatırladın mı?"

Altay kafasının içinde anılarla boğuşuyordu. Aklında bin bir türlü senaryo vardı. Gürkan Altay'ı bıraktı ve sinirle ellerini saçlarını geçirdi. Gürkan'ın sinirli olduğu şey, Zümra'nın acı çekmesiydi. Onun acı çekmesine dayanamıyordu. O onun kardeşi gibiydi.

Altay sonunda dudaklarından bir cümle çıkarabildi. "Hatırladım." Gürkan hızlıca yeniden ona döndü. "Ne kadar hatırlardın? Hepsini söyle!" Altay Gürkan'ın gür sesiyle yerinden sıçradı. Altay kendinde değilken Gürkan'ın ona böyle davranması biraz kötüydü.

"Her şeyi hatırladım. Zümra'yı, seni...herkesi, her şeyi... hafızamı kaybettiğim geceyi, intihar edişlerimi..." Altay bileklerini kaldırdı ve Gürkan'a gösterdi. Gürkan'ın da bakışları Altay'ın bileklerine inince Altay konuşmaya devam etti. "Bu bileklere ki izlerin sebebi benim. Her şeyin sebebi benim. İntihar edip hafızamı kaybedende benim."

Gürkan ne diyeceğini bilemiyordu. Bir yandan kardeşi saydığı dostunun artık herşeyi hatırladığına seviniyordu, bir yandan da şuan ki haline üzülüyordu. Altay'ın sesiyle yeniden ortama ses girdi. "Ben onu nasıl unuttum Gürkan!" diyerek hiddetle ayağa kalktı Altay. Gürkan'da onunla birlikte doğruldu.

"Ben onu nasıl unutabilirim?! Aklım almıyor bunu!" Altay'ın sinirden, öfkeden heryeri titriyordu. O hayatında ki kadını unutmuştu, o çocukluğunu unutmuştu. Bu onun için çok ağırdı.

Gürkan elleriyle Altay'ı sakinleştirmeye çalıştı. Altay kesik nefesleriyle Gürkan'a bakıyordu. Altay'ın hiç yanmadığı kadar canı yanıyordu.

"Altay, kendine gel. Onu unuttun, evet ama isteyerek-" Altay hemen Gürkan'ı böldü. "Ben onu isteyerek unuttum Gürkan. O gün ölmek istedim ben ama ölmedim. Ne fark eder ki?" Gürkan sözü devraldı. "Zümra'yı mutlu etmen için geç değil. Onu artık mutlu et. Hatırladım de, seni hatırladım de ve onu mutlu et. O bunu hak ediyor Altay, ben arkadaşımın gözümün önünde öldüğüne şahit olmaktan bıktım artık."

Altay yavaşça kafasını salladı. Zümra'yı nasıl bir boşluğa bıraktığını anlamasada hissediyordu. Ama Gürkan'ın gözden çıkardığı bir şey vardı. Altay gerçekten iyi değildi ve yanlış kararlar almaya çok müsaitti.

Altay'ın dudaklarından gerçek olmayan, yalan kokan cümleler çıktı ama Altay bile bu cümlelerin yalan olduğunu bilmiyordu.

"Onu mutlu edeceğim..."

😶

Kelimeler artık beni bile anlatmaya yetmiyordu. Terk edilmiştim, yeniden. Bırakılıp gidilmiştim, yeniden. Her zaman beni bırakmışlardı, ben onların peşinden koşmuştum.

Birden gök bir ışık tabakasına maruz kaldı ve büyük bir ses çıkardı. Gök gürlemişti ve yakında yağmur yağacak gibiydi. Gök bana ağlayacak gibiydi ama bunu istemedim, göğün Altay'a ağlamasını istedim. Altay'ın bundan sonra yaşayacağı günlere acıdım. Ben ilk defa Altay'a acıdım.

Artık içimde yaşadığım duyguların yanında başka bir duygu daha vardı. Bu duygunun adı intikamdı. Ben bu duyguyu içimde kör bir alev gibi hissettim, kırık kalbimde hissettim.

KIRIK KALPLERWhere stories live. Discover now