•12. ACININ TUTSAĞI

170 46 62
                                    



Kendimde miydim? İyi miydim? Yaşıyor muydum? Kalbim yaşıyor muydu? Ben nasıldım? Ben kimdim? Ben neden yaşıyordum? Neler oluyordu? Bu kadar acı çekmeyi hak ediyor muyum?

Bütün soruların cevabı hayır.

Ne ara hastaneye geldiğimi bile bilmiyordum. Evden nasıl çıktığımı bile hatırlamıyordum. Üstümde pijamalarım vardı. Hiç bir şey umurumda değildi. Bir tek şey dışında.

Altay.

Ona bir şey olma ihtimali bile beni öldürürken, o şuan içeride ölüm kalım savaşı veriyordu. Ben ona bir şey olursa ölürdüm, bu kadar.

Bu bana o geceyi hatırlattı. Altay'ın evden gidişini, Gürkan'ın beni araması ve Altay ölüyor demesi... şuan o geceyi iliklerime kadar hissediyordum.

Yine hastaneye gitmiştim, üstümde ki pijamalarla. Şuan ki gibi duvar kenarına sinmiş, Altay'dan güzel haberler bekliyordum o gecede. Vücudum bir dejavunun etkisindeydi. Ama şuan o geceden farklı olan bir şey vardı. Ağlamıyordum, haykırmıyordum, sessizdim.

Kendime bile şaşırıyordum. Neden ağlamıyordum? Neden ona bir şey olacak korkusuyla çırpınmıyordum? Ben neden kaskatı bir şekilde oturuyordum? Ona bir şey olsa ne yapacaktım?

Ağlamak istiyordum ama gözümden bir damla yaş bile düşmüyordu. Gözlerimi kırpmadan ameliyathane yazan yere bakıyordum. Kapı açılsın ve bana haber gelsin diye.

Kalbimde ki yaşanan olayların haddi hesabı yoktu. İçimde şuan bir yıkım vardı. Bu yıkımın sebebi ise oydu. Bana bu anıları yeniden yaşatan kişi oydu.

Bir yandan da aklımı kurcalayan şeyler vardı. Mesela Altay'ın abisi bana neden öyle şeyler dediğini? Altay kaza geçirmedi, ne demekti? Kaza geçirmediyse ne olmuştu?

Bunları şuan geri plana iticektim, tek düşündüğüm kişi Altay'dı. Duygularımı belli etmesemde ona bir şey olacak korkusu kalbimde nüksediyordu. Ona bir şey olmamalıydı, olursa ben de olmazdım.

Keşke şuan gelip ellerimden tutsa, her şey geçecek diye beni teselli etse...hepsi hayaldi, imkansız bir hayal. Evet artık imkansızdı, Altay'ın beni hatırlaması imkansızdı. Hatırlasaydı şuana kadar neden hatırlamamıştı? İnsanın kalbi hissetmez miydi? O bana bunu bir mesaj yoluyla da iletmişti.

İnsanın kalbi hisseder derler, ben neden hissetmiyorum?

O beni hiç bir zaman hatırlamayacaktı.

Gözümün önüne bir pet şişe su geldi. Kafamı kaldırıp önümde duran Gürkan'a baktım. Perişan duruyordu, saçları birbirine girmiş, gözleri kızarmış ve şişmiş...herkes perişandı. Ben hariç. Benim ruhum perişandı.

"Şu suyu iç. Kendine gelirsin." Gürkan'ın sesiyle titredim. Bir ona bir elinde ki şişeye baktım. Elimi şişeye doğru iterek reddettim. Gürkan'da zorlamadı. Şuan kimse kimseyi düşünmüyordu, herkes onu düşünüyordu. Beni hatırlamayan adamı.

Selma burada değildi, neden gelmediğini bile bilmiyordum. Ege ve Turan gelip gitmişlerdi. Galiba 5-6 saattir buradaydık, zamanı bile kavrayamıyordum. Gözlerimi neredeyse hiç kırpmıyordum. Bunu nasıl yaptığımı da bilmiyordum. Galiba acı bir zaman sonra insanı hissizleştiriyordu, ben artık acıyı da hiç bir şeyi de hissetmiyordum.

Onun durumu ağırdı, ben geldiğimden beri amaliyattaydı. Doktorlar neredeyse hiç bir bilgi vermiyordu. Arada sırada durumunu söylüyorlardı sadece. Onu düşünmekten kafayı yemek üzereydim. Ben gerçekten ona bir şey olursa ne yapardım? Bu sorunun cevabını kalbim verecekti ama kalbimin bu soruya cevap vermesini istemiyordum.

KIRIK KALPLEROn viuen les histories. Descobreix ara