30.Bölüm 💜 Karanlık

6.6K 720 85
                                    

Beğenmeyi ve yorum yapmayı unutmayın. İyi okumalar! 🔮💜

NOT: YETERLİ BEĞENİ VE OKUNMA SAYISI GELMEDEN BÖLÜM GÜNCELLEMİYORUM.

30.Bölüm

Adamın elini sıkmak için uzandığımda boynuma taktığım kolyede bir ısınma meydana geldi. Kolyenin içindeki yeşim taşı titreyerek yanmaya başladığında, gözlerimi kolyeme çevirdim.

Kaiden, "Yok artık!" diye tısladığında Bay Chester'ın irileşen gözleriyle karşı karşıya gelmiştim.

Bay Chester, "Bu yeşim tılsım değil mi?" diye sorduğunda zihnimdeki bütün alarmlar, inanılmaz bir gürültüyle alarm vermeye başlamıştı. Boğazım tıkanıyor, nefes almakta güçlük çekiyor gibiydim.

Kaiden daha Bay Chester'ın sorusunu yanıtlayamadan ayaklarım bir iki adım geri gitmişti. "B-Benim gitmem gerekiyor." diye kekeledim. "Çalışma saatim geldi."

Arkamı dönerek merdivenlere koştuğumda, Kaiden ve Bay Chester'ın ne düşündüğünü bile umursayacak durumda hissetmiyordum. Koşar adımlarla bana verilen odaya girdim ve kapıyı kilitledim.

Çantamdan giyebileceğim günlük mavi bir bluz ve siyah pantolon çıkardığımda, tek düşünebildiğim Chester malikanesini bir an evvel terk etmekti. Dağınıklığından sürekli olarak yakındığım saçlarımı bile fırçalamadan bütün eşyalarımı, çantaya tıkıştırdığımda Kaiden odanın kapısını gürültüyle çaldı.

"Siena, lütfen kapıyı açar mısın?"

Ellerim titrediği için çantanın içine koyacağım eşyaları birkaç kez yere düşürmüştüm. Bu telaşta Kaiden'a cevap vermek bile aklımın ucuna gelmiyordu.

"İyi olduğunu bilmem gerekiyor. Aç, şu kapıyı!"

"Daha sonra Kaiden... Daha sonra!" 

Yutkunarak çantamı koluma taktım ve aynaya doğru yürüdüğümde bembeyaz kesilen suratımla karşı karşıya geldim. Henüz o ana dek ağladığımın bile farkında değildim. 

Göz yaşlarım benden bağımsız olarak hareket ediyor, ıslanan yüzüme kızarmaya başlayan gözlerim ekleniyordu. Dursam kendime acıyabilirdim ancak aynadan geçerek gittiğimde, o kadar bile vaktim olmadığını biliyordum.

💜💜💜

Yatakhaneye geldiğimde telaşlıydım. Biraz sonra Kaiden'ın burada olacağını bilerek kendimi dışarı attım ve büyük bir ağacın dallarına inşa edilmiş binadan kendimi dışarı attım. Yürüyor, neredeyse koşuyordum. 

Öğrenciler ailelerin evinde olduğu için tamamen boşalan bahçede koşar adım ilerlerken tek istediğim yalnız kalabilmekti. Aslında o an mantıklı düşündüğüm bile söylenemezdi. 

Okulun görkemli binasının etrafından dolanarak, dağların dar bir geçit oluşturduğu yere doğru ilerledim. Yeni yağmur yağdığı için her yürüdüğümde paçalarım çamur içinde kalıyor, ceketime rağmen titriyordum. 

Dağın küçük yamacından geçerek kendimi gür ormanın ortasına attığımda, adımlarım tamamen bilinçsizdi. Hem ağlıyor, hem de ormanın derinliklerine çekiliyordum.

Erebus'un çevresini keşfetme şansım daha önce olmamıştı. Burada geçirdiğim bir buçuk ay boyunca, şehre aynalar vasıtasıyla gitmiş, insanların kullandığı araba veya at gibi vasıtalardan uzak durmuştuk.

Şimdi yağmur ormanlarının dipsiz bucaksız yeşilliklerinde incelerken, aslında buraya geldiğim için de memnun hissediyordum. Okul dağların arasında kaldığı için tamamen görünmez olmuş, arkamdaki beyaz uçlu sivri dağlarsa giderek uzaklaşmaktaydı.

Büyüler Kraliçesi (Bitti)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin