yedi

2.1K 200 17
                                    

Bir buçuk saat sonra / Alexander'ın Evi
Alexander'dan

"Dört gün," önümdeki kâğıdın üstüne 'dört gün' yazıp altını çizerken, "Dört gün, başkasını bulması için yeterli bir süre miydi?" diye sordum, kendi kendime. Bu sürede hem başkasını bulacaktı hem onu çok sevecekti hem onun için benden ayrılmayı mantıklı bulacaktı. Bütün bunları dört güne sığdırması mümkün müydü?

Mümkün değilse neden o gece ona "Başkası mı var?" diye sorduğumda bunu kabul etmişti?

Sırtımı sandalyeye yaslayarak içime derin bir nefes çektim. Belki de onu suçlar gibi konuştuğum için zoruna gitmişti. Bu yüzden ilk evrede aldattığını kabul etmişti. Sonra Andrey'inde dediği gibi çocukları düşünüp aldatmadığına dair bir mesaj göndermişti. Bu senaryo kulağıma mantıklı gelse de aldığı haplar aklıma gelince kalemi gürültüyle masaya bıraktım.

Korunmuştu.

Gözümün önünde.

Kâğıdı kaldırıp masanın kenarına yaslarken ilk satırlarda göz gezdirdim. Yaşanan olayların durum analizini yaptığım bu yazılarda gözüme Benedict'in ismi çarptı. "Bu kadarını yapmış olabilir misin?" diye sordum, ona.

Bir kelimeden ciddi ciddi cevap beklediğimi fark edince kafamı olumsuz anlamda sallayarak silkelendim. O esnada çalan zille kaşlarım çatıldı. Duvardaki saate baktığımda vaktin gece yarısını çoktan döndüğünü gördüm. Sandalyemi geriye itip ayağa kalkarken kâğıdı da buruşturup çöpe attım. Bu şeylerle kafamı yormaya devam etmeyecektim.

Güneş'e direkt soracaktım.

Çalışma odasının kapısına yöneldiğimde zilin tekrar çalmasıyla hızlandım. Salona çıktığım gibi merdivenlere gittim. Gelen kimdi bilmiyorum ama zili art arda çalmasından sinir bozucu biri olduğu kanaatine varmıştım. Merdivenleri de indiğimde kapıya vuran yumrukla birlikte yavaşladım. Acaba birinden borç para alıp vermemiş miydim?

"Saçmalama Alexander." diyerek kapıya ulaştığım saniye kolu indirdim ve kapıyı kendime çektim.

Gelen Andrey'di.

"Seni kovduğumu hatırlıyorum," dediğimde beni duymadan izinsiz evime girdi. Arkasından kapıyı kapattım.

"Eşyalarımı almaya geldim." dedi, ciddi bir tonla, salona kadar gittiğinde arkasına -bana- dönmeyi ihmal etmemişti, "Hani son üç senedir bu evde sizinle ek mesai yapıyorum ya, oradan kalma eşyalarım." Evrak çantasını tekli koltuklardan birine yerleştirdi. Ardından karşıma kadar gelip dik dik gözlerime baktı.

Yukarı katı göstererek, "İzninizle." dedi.

Tavrına aldırış etmeden "Çabuk ol." dedim.

O merdivenlere yöneldiğinde geçip üçlü koltuğa oturdum. Cebimden telefonumu çıkararak kişisel asistanımın son attığı mesaja yeniden girdim. Benedict malûm tarihlerde bulunduğu mekanlar yazıyordu.

Güneş'in dört günde bulduğu kişi Benedict olamazdı. Hiç aynı yerlerde bulunmamışlardı. Parmağımla telefona stresle vurmaya başladım. Adrian ve Lilith yirmi üç aylıktı. Demir'in dediği gibi erken doğum değilse bu da demek oluyordu ki Güneş benden önce bir başkasıyla ilişki yaşıyordu. Ondan hamile kaldığını öğrenince aramıza mesafe koydu. Daha doğrusu ayrılmak istedi.

O hâlde Benedict hiçbir türlü babaları değildi.

Gerçi bir ihtimal daha vardı.

Benden önce eğer Benedict'le arasında bir şey yaşandıysa, ki olaylara bakınca her şey mümkündü, çocukların ondan olma olasılığı vardı.

bir küçük dizi meselesi | textingWhere stories live. Discover now