yirmi beş

3K 149 28
                                    

ertesi gün / set

Taburede az biraz kıpırdanıp rahat bir şekilde otururken telefonumu bacaklarıma daha sağlam bir şekilde koydum. Set çalışanlarının gürültülü adım seslerini duysam da pek aldırış etmeden ekranı açıp takvimime baktım. Planlarıma göre bugünden sonra iki gün daha sete gelecektim. Ardından reklam çekimlerine başlayacaktım.

"Güzel sahneydi." diyen sesle başımı sallayarak ekranı yana kaydırdığım sırada yanımdaki tabureye o geri zekalının oturduğunu hissettim, "Aslında seni görmeyi beklemiyordum."

Hatırlatmak istercesine "Ben bu dizinin yan karakteriydim, Emir." dediğimde olumlu mırıltılar çıkararak bana kapalı bir içecek uzattı. Almadım. Göz ucuyla masasında oturan Diego'ya bakarak "Asıl ben seni burada görmeyi beklemiyordum." dedim.

Diego'yu buraya gelmeden önce uyarmıştım. "Deha ve türevlerini görmek istemiyorum" demiştim ama sanırım o bunu Deha ve Bade olarak anlamıştı.

Sıkıntıyla iç çektim.

Deha ve Bade yoktu ama o aptal yanımdaydı.

Aramızda oluşan kısa süreli sessizliği Emir'in "Yıllar seni daha da güzelleştirmiş." sözleri bozdu. Suratımı buruşturarak ona döndüm. Cidden ucuz bir şekilde benimle flörtleşiyor mu diye yüzünü incelediğim sırada kulağımın arkasından firar eden saçıma uzanmasıyla eline vurdum.

"Sakın." dedim, bastıra bastıra, "Bana dokunma."

"Burcu'yla beni o şekilde görmeni istemezdim."

Neyi açıkladığını anlamadığım için "Ne anlatıyorsun?" diye homurdandım, "Sence iki yıldır gündemim Burcu'yla yiyişmen olabilir mi?"

Elini tekrar saçıma uzattığında kendi saçımı kendi kulağımın arkasına sıkıştırıp taburemi de ondan uzağa doğru kaydırdım. "Bana izin ver her şeyi düzelteyim." derken uzanıp elini bacağıma koydu, "Biz birbirimize aşıktık."

Tavırlarına karşın dehşetle onu izlediğim esnada "Diego!" diye bağırdım. Birkaç saniyenin ardından yanıma hızla gelen çalışanlara Diego'da eşlik etti. Hep bir ağızdan "Bir problem mi var?" diye sorduklarında Emir'i işaret ederek, "Bundan büyük problem mi olur?" diye karşılık verdim. Diego olayı anlayıp Emir'in kolundan sıkıca tuttu. Onu yanımdan kaldırıp götürdüklerinde yerimde huzursuzlukla kıpırdandım.

Arkasından "Akıl sağlığını yitirmiş olmalı." dedim.

Gidişini zamanla sindirerek normal ruh halime geri dönerken bir yandan da takvime bakmayı sürdürdüm. Alexander iki güne gelirdi. İlerleyen günlerde yoğun olacağım için geldiği zaman biraz vakit geçirebilirdik. Üç gün kadar. Parmak hesabıyla süreyi uzatabilir miyim diye hesapladığım esnada "Panik atak için hapını aldın mı?" diyen birini duydum.

Gözlerimi sıkıca kapatıp açarken "Pamir..." diye öfkeyle söylendim, "Sen kovulmamış mıydın?"

Az önce Emir'in kalktığı sandalyeye oturdu. "Siz tamamen bitirince Deha bana bir şans daha verme kararı aldı." dedi, büyük bir rahatlıkla.

"Ve bu seni mutlu mu etti?" diye sordum.

"Elbette." diye karşılık verince acır gibi suratını baktım. "Bir kere senden vazgeçmişse bir daha vazgeçer. Bence kendine yeni bir iş bak. Yerin sallantılı." dediğimde 'sen çok biliyorsun' bakışları atmıştı bana. Kendinden çok emindi.

Umursamadan banyonun son hâlinde göz gezdirdim. Kameralar belirli yerlere konmuş, ışık ayarlanmış ve Diego neredeyse masasına oturmuştu. Az sonra kalkıp ikinci sahne için tuvalete gidecektim. Sonra elimde gebelik testiyle çıkıp onu masaya koyacaktım. Tek çizgi olduğu gibi biraz daha bekleyecektim ve ikinci çizginin olmamasıyla sanki bunu bekliyormuş gibi içime derin bir nefes alıp verecektim. Birnevi mutlu olacaktım. Sahne de burada bitecekti.

"Paslanmışsın," diyen Pamir'le bu tavrına karşılık onaylamaz anlamda başımı salladım, "Eskiden daha iyi oyuncuydun."  ilk sahneye laf atıyordu aklınca, takılmadım. Onun yerine telefonumun ekranını kapadım ve cebime koydum. Elime gebelik testi çarpınca cebimde onunla oynamaya başladım. Pamir biraz daha canımı sıkmak adına konuşmak için es almıştı ki Diego bana "Güneş," diye seslendi ve parmaklarıyla 'gel gel' yaptı. Kalkıp yanına ilerledim. Vardığım gibi elini omzuma koydu; sahneyi anlatmaya başladı.

"Az önce tuvalette birkaç kare çekmiştik hatırlıyor musun?" başımı olumlu anlamda salladığımda 'aferin' der gibi omzuma vurdu, "Şimdi tek başına girip testi yap. Tuvalletten çıkışını çekelim, test sonucunu çekelim, tepkini çekelim ve sahne bitsin. Belki birkaç da tekrar çekeriz." dediğinde pantolonumun cebinden gebelik testini çıkarıp havada salladım.

"Bunu gerçekten yapacak mıyım?"

"Başkasının yaptığı testi mi tutmak istersin?"

Teklifi hoşuma gitmediği için başımı sağa sola sallaya sallaya tuvalete yol aldım. İçeri girip kapıyı kapadım. Şu an ne yaptığımı sorgulasam da içimden 'Sakin ol, sadece Linda'yla bir araya gelmene odaklan' diye diye sifona bastım. Dışarıdan sesler geliyordu. Onlara odaklanmamaya çalışarak pantolonumu iç çamaşırımla birlikte aşağı indirdim. Sifona birkaç kez daha basarken nihayet geldiğini hissedip işimi hallettim. Klozetin kapağını geri kapatırken testi üstüne koydum. Kıyafetlerimi geri giydiğim sırada işim biter bitmez saçlarıma dokunmadan onları arkaya doğru sallandırdım. Testi de alıp kapıyı araladım.

"Diego." diye seslendiğim gibi saniyeler geçmeden karşımda oldu. "Ben hazırım ama onun öncesinde Pamir'i buradan çıkarır mısın? Dikkatimi dağıtsın istemiyorum." dedim. Anlayışla başını salladı. Az önceye nazaran omuzlarının düştüğünü görünce çatık kaşlarla yüzünü inceledim. "Bir problem mi var?" diye sorduğumda dikkatimi elindeki kağıt çekti. "Bu ne?" diyerek onu senaryonun üstünden aldım. Seti durdurmayla ilgili bir mahkeme kağıdıydı.

"Kim neden böyle bir şey yaptı?" diye homurdana homurdana kağıda bakarken altta okuduğum isimle "Diego." dedim, kısık sesle, "Alexander'ın kendisiyle ilgili olan sahneleri çektirmek istemediğini sana söylemiştim." eline kağıdı geri koydum, "Üzgünüm ama yapabileceğim bir şey yok. Oscar karakterini diziden çıkarmaya bak. Yoksa onunla baş edemezsin."

"Buna sonra bakacağım," kağıtları gövdesine yasladı, "Şimdi Pamir'i buradan çıkarmaya gidiyorum. Sahneye başladığımızı klaketten anlarsın." dediğinde "Anlarım." diye mırıldandım. Arkasını dönüp üzgün üzgün yanımdan uzaklaştı. Muhtemelen sete devam ettiği için gün bitmeden ceza yiyecekti.

İçeride oluşan ufak çaplı gürültünün ardından sessizlik oluştu ve ardından klaket çarptı. Tabii öncesinde sahnenin başladığına dair bir şeylerde söylemişlerdi. Teste ufak bir bakış atarak omuzlarımı dikleştirdim ve kapı kolunu indirdim. Kapıyı açtığım gibi dışarı çıktım. Lavabonun oraya gittiğimde testi lavaboya koyup eni kocaman olan aynadan kendime baktım stresle. Ellerimi görünce yıkamam gerektiğini hatırladım ve sahne de olmasa da daha fazla dayanamayarak musluğu açtım. Ellerimi yıkayıp yüzüme de bir tane su çırptım. Sonuçta Linda'yı oynuyordum ve şu an gergin olmam kadar normal bir şey yoktu.

Kenardan aldığım kağıt havluyla yüzümü ve ellerimi silerek onu çöpe attım. Gebelik testini tutmadan ona yukarıdan aşağıya doğru bakmaya başladım. "Ellerini mermere koy hiç değil." diyen Diego'yla onu dinleyerek ellerimi mermerin iki yanına yerleştirdim ve bir teste bir aynaya baktım. "Bu testler kaç dakikada sonuç veriyor?" diye sordu biri. Yüksek ihtimalle kurgu ekibi bunların sesini sonradan çıkaracaktı. Bir kız "Şimdi belli olur." diye karşılık verdiği esnada tek çizgi belirginleşti.

En önemli noktaya geldiğimiz için stresin dozunu ekrana yansıtabilmek için göğüs kafesimi birkaç kez şişirip indirdim. On saniye geçti, on beş saniye oldu, yirminci saniye de içimden 'artık tamam' diyerek testi alıp sonuca yakından bakarak içime derin bir nefes aldım. Linda'nın huzura kavuştuğu üç saniyesinin ardından sıra Güneş'i dehşete düşürecek ikinci çizgi belirginleşmeye başlayınca bu defa gerçek manada destek almak için mermeri tuttum. Diego "Kameranın açısını kapatıyorsun." dediğinde onu duymadan testi daha sıkı kavradım. Gözlerim dolarken aynadan aksimi inceledim.

Doğum kontrol hapı aldığıma emindim.

bir küçük dizi meselesi | textingWhere stories live. Discover now