altı

2.1K 188 30
                                    

/Ev
Güneş'ten

Minik zarfı yavaşça kapatıp açarken arkamı yatak başlığına daha sıkı yasladım. İçime derin bir nefes aldığım sırada zarfın içindeki kâğıdı gün yüzüne çıkardım. Üstünteki "Aklıma takılan şeyler var, buluşalım mı?" yazısında göz gezdirirken açılan kapıyla usulca oraya baktım. Gelen Benedict'ti.

"Uyudular." dedi, yatağa doğru geliyordu, "Lilith masalın sonunu merak ettiği için dirense de en son o da uykuya yenik düştü."

Başımı ağır ağır salladım. Önce elindeki masal kitabını komodine koydu sonra gece lambasına yöneldi. Onu açarken odanın lambasını kapadı. İçerisi loş bir hâl aldığında çok geçmeden yatağa geldi ve kendini yanıma bıraktı. Bu mutlu hâllerine karşılık gülümsedim. Günün sonunda üstünde hep tatlı bir yorgunluk oluyordu ama o bundan o kadar memnundu ki, bir kez daha doğru kişi olduğunu anlıyordum.

"Sevgilim?" diyerek dudaklarımı ıslattım. Kafasını bana çevirip gözlerime baktı. "Söyle sevgilim." diye karşılık verdiğinde ona döndüm. Dirseğimden destek alarak yan bir pozisyonda onu izlemeye başladım. O da aynısını yaptığında zarfa iki kere hafifçe vurdum. Ardından çok uzatmamak adına içindeki kâğıtla birlikte zarfı ona uzattım.

Bir zarfa bir gözlerime baktı.

"Bana aşk mektubu mu yazdın?" diye sorduğunda gözlerinin ışıldadığını görünce dayanamayıp zarfı kaldırıp göz ucuyla işaret ettim.

"Bu kadarcık zarfa sığacak kadar aşk mektubu yazıyorsam sence de sıkıntı yok mudur?"

Zarfı elimden alıp boyutunu inceledi. Boyunun serçe parmağından azıcık küçük olduğunu görünce enini ölçtü bu defa. O da serçe parmağından büyük ama işaret parmağından küçüktü. "Haklısın," dedi, kendi kendine, "Bunun içine en fazla 'seni seviyorum' yazılıp konulur."

Onaylayan mırıltılar çıkardığım esnada içindeki kâğıdı çıkardı. "Belkide isminin baş harflerinden akrostiş yapmışımdır." dediğimde gülse de okuduğu şeyle gülüşü durgunlaşmıştı.

"Bu," derken kâğıda baskı uyguluyordu, "Kim?"

Anladığını ama benden duymak istediğini fark edince sırt üstü yattım. Sarı loş ışığın aydınlattığı tavanı izlediğim sırada "Alexander." dedim.

Algılayamarak "Alexander?" diye tekrar ettiğinde, açıklayıcı olsun diye "Lilith ve Adrian'ın biyolojik babası." dedim. Uzun bir süre sessizlik olurken ufaktan onu izledim. Kâğıda dalıp gitmişti. "Biliyor mu?" diye sordu, mırıltıyla.

Göğüs kafesimi şişirecek kadar derin bir nefes alırken başımı olumsuz anlamda salladım. "Hiçbir fikrim yok. Setin ilk gününden itibaren her gün tebrik mesajı yolladı. Bugünse bunu. Ne yapmaya çalıştığını anlamıyorum." zarfa uzandığım esnada Benedict onu benden uzaklaştırdı ve yanıma sırt üstü yatıp kâğıdı havaya kaldırdı, yazıyı sesli bir şekilde okudu.

"Aklıma takılan şeyler var, buluşalım mı?"

Birkaç kez üst üste okumayı sürdürürken en sonunda kâğıdı tutup elinden aldım. "Buna baktığında aklında az buçuk ne kurduğunu tahmin edebiliyorum ama düşündüğün gibi olmayacak. O yüzden kendine eziyet çektirmekten vazgeç." kâğıdı buruşturarak yanda kalan komodine gelişine yerleştirdiğim esnada Benedict doğruldu. Sırtı görüş açıma girerken durumdan rahatsız olarak ben de doğruldum.

"Benedict," dibine giderek, "Bak," dedim. "Onunla aramda hiçbir şey kalmadı. Bu saatten sonra da inan bana aramızda hiçbir şey olmaz."

Yataktan destek alarak karşısına geçtim. Ellerimle yanaklarını sarıp yüzünü yüzüme hizalarken iç çektim. "Seni seviyorum." dedim, yüzünün her bir milimini inceleyerek, "Çok seviyorum." Kalın pembiş dudaklarına dudaklarımı bastırdığımda beni tutup geri çekti.

bir küçük dizi meselesi | textingWhere stories live. Discover now