on bir

192 25 114
                                    

Yüreğimin tamamını kaplayan o ezici endişe hissi ile yürümeye başladım. Arkama döndüğüm anda yaşanılan bütün o gerginlikleri, tartışmaları ve hırsla kaplı bakışları da geride bırakabileceğime inanırcasına bir çaresizlikle annemin dediğini yapmaya karar vermiştim. Yaptığımdan gurur duymuyor, şu kapıdan içeriye girdiğim anda kendimden daha çok nefret etmeme sebep olacak kadar büyük bir pişmanlık çıkmazının içinde debelenip duracağımı biliyordum.

Fakat daha önce de belirttiğim gibi, hiç kimsenin benim yüzümden canının yanmasını istemiyordum.

"Cadence, bekle lütfen."

Moira benim bir adım önümdeydi. Biz arkamızı dönüp gitmeye hazırlandığımız anda Santiago arabayı ve Thiago'yu almış, onu buradan anında uzaklaştırmıştı. O kurnaz, sinsilik yapmak için kafatasının içerisinde yüzlerce plan bulunduran ve doğru anı bekleyip elde ettiğinde sahip olduğu bütün topları ateşlemeye veren ağabeyim Harry'e odaklamıştı gözlerini. Ellerini dağılan bal rengi, düz saçlarının arasından geçirdiğinde saç telleri tekrar alnına döküldü ama bu bile bir anda ve sonu gelmeyecek olan hırslı bakışlarını örtmeye yetmiyordu. Araba Morgan-Davies'nin bulunduğu sokaktan ayrılana kadar gözleri onun üzerindeydi.

Harry şu anda bunun farkında olmasa da.

Annemin o soğuk nefeslerini yürürken ensemde hissediyordum, o kadar yakınımda duruyordu. Vücudundan normal bir insandan yayılabilecek o olağan sıcaklık değil de bir buzdağının sisli, ağır soğuğu gövdesinin çevresini sarıyordu. Sanki söylediklerinden sonra gerçekten bir yere kaçabilecekmişim gibi ne soğukluğunu ne de kendisini dibimden ayırıyordu. Bana daha önce hiç bu kadar yakın durduğunu sanmıyordum. Çocukken ona en çok sarılmak istediğim zamanlarda bile.

Harry'nin sesini duymama rağmen adım atmayı bırakmadım. Bırakamadım. Defalarca kez sesini bana duyurmak ve beni durdurmak için çabaladı. Moira mağazanın kapısını açıp isteksizce içeriye girmek için yürüyordu ama Harry'nin bana seslendiğini duyunca benim aksime o durdu. Ne yapacağımı biliyormuşum gibi bir cevap arayıp da bulmak adına gözlerini benim yüzüme çevirdi. İfadesi gerçekten üzgün ve kaygılı bulutlarla örtülüydü. Buraya gelmeden önce mutlaka annemle yan yana olmaktan dolayı yaşadığı bir huzursuzluk olduğunu tahmin edebiliyordum. Moira'nın doğasında kimsenin dikkat etmeyeceği detaylarda kaybolmak yoktu ancak annem bunda ustaydı ve bizi de böyle düşünmeye zorlardı. Dolayısıyla bundan her zamanki gibi etkilenmesi olasıydı ama mağazanın tam önünde, sokağın orta yerinde bunların yaşanmış olması herkesin sinirlerini germişti. Doğal olarak Moira da farklı hissetmiyordu.

"Cadence." Harry annemin olduğu taraftan değil de Moira'ya yakın olan köşeden yanıma ulaşmayı başardı. Annem bir ölüm meleği gibi sessiz ama saldırgan bir edayla enseme tünemişti ve beni Harry'e rağmen arkamdan sürekli adım atmam için durmaksızın itekliyordu.

Harry elini bana uzatacakken annem ondan da önce davrandı. Yalnızca ona durmasını istercesine elini kaldırıp dik dik, insanı irislerinde gezinen bir ağırlıkla ezmek için bakması yeterli olmuştu. Harry de bunun üzerine durdu. Ancak ne olursa olsun geri adım atmıyordu, oldukça sinirli ve tahammülsüz bakışlarla anneme tüm varlığıyla meydan okuyordu.

Neden bırakmadığını ya da her bana doğru atıldığında farklı bir sonuç elde edeceğini düşünmekten vazgeçmediğini bilmiyordum. Bu kadarı benim için beklenmedik olduğu kadar fazlaydı da. Onlarla başa çıkamazdı. Kendi işini kendi halleden ve ihtiyacı olan insanlara yardım etmekten çekinmeyecek kadar hoşgörülü ve cömert bir insandı ama bu onurlu davranışların gösterileceği yer benim ailemin önü değildi. Onlar bunlardan anlamazlardı. Harry henüz bunu bilmiyordu ve ben de tam olarak bu yüzden başına bela almasını istemiyordum. Ailemden birinin kafayı ona takmasını, bulaşmasını ya da onu sürekli rahatsız etmesini de istemiyordum. Bu yüzden beni nereye çekerlerse oraya gitmeye gönülsüzce de olsa kabul ettiğim gibi sesimi çıkartmıyordum. Çıkartamıyordum, daha doğru ifade etmek gerekirse.

Evermore || stylesWhere stories live. Discover now