21. Nü Çizim

47 9 8
                                    

Karanlığın ne kadar misafiri oldum bilmiyorum fakat ev sahibi olacak kadar fazla olmadığıma müteşekkirdim

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Karanlığın ne kadar misafiri oldum bilmiyorum fakat ev sahibi olacak kadar fazla olmadığıma müteşekkirdim. Hâlâ nefes alabiliyorsam birine daha teşekkür borcum vardı fakat onu görme umudu her kapı tıklatıldığında daha da sönüyordu. Berla bile beni sinir etmek için ziyaretime gelmişti fakat o gelmemişti.

Prens Viridian'ın üzerine kusup kendimden geçtikten sonra beni kaldırdığını ve ben baygınken konuşulanları hatırlıyordum, bir şekilde duymuştum. Bir ara bilincim gerçek anlamda kayıp gitmiş, karanlığın ebedi sonsuzluğuna gömülmüştüm. Şifacı Helen'in dediğine göre bir ara kalbim gerçek anlamda durmuş ve ölmüştüm. Boşluk anının sebebi o olmalıydı. Viridian olmasaydı hâlâ ölü olacağım gerçeği buzlu bir suyun şok etkisi yaratarak yüzüme çarpması gibiydi.

Üç gün olmuştu. Uyanalı tam üç gün. Söylediklerine göre prensin beni hayata döndürmesinden sonra dört gün boyunca stabil şekilde baygın yatmıştım ve benden umutlarını kestikleri bir anda gözlerimi açmıştım. Bu yüzden oldukça güçten düşmüş, şifacı Helen birkaç gün, hatta bir hafta, yataktan çıkmamam ve kendimi toparlamam gerektiğini söylemişti. Hayal mı gördüm bilmem ama gözlerimi açtığımda gördüğüm ilk yüz Veliaht Prensin yüzüydü. Bunu Helen'e veya bir başkasına sorma cesareti gösteremiyordum. Eğer hayal gördüysem bana nasıl bakacaklarını tahmin bile edemiyordum.

Kapı tıklatıldığında ardında beliren yüzün bugün kaç kez yanıma geldiğini sayamamıştım bile.

"Tık, tık." Bu neşeli ses günümü güzelleştiren sayılı şeyler arasındaydı.

İçten bir şekilde güldüm. "Ben iyiyim Moltaine, saat başı beni kontrol etmene gerek yok."

Yatağımın içinde öylece oturuyordum. Helen zihnimin derinliklerine çok inmemem gerektiğini, bunun tekrar bir baş ağrısı başlatabileceğinden bahsetmişti. Fakat benim düşünmekten başka yapabilecek hiçbir şeyim yoktu. Bu düşüncelerin çoğunu Olcay'ın oluşturması gerekiyordu, Prens Viridian'ın değil.

Moltaine yanıma oturduğunda omzuyla omzumu dürttü. "Bak bakalım sana ne getirdim?"

Dalgın bakışlarım ona döndüğünde elinde muhteşem ötesi bir defter ve kuş tüyü kalem ile hokka vardı. Bunları heyecanla elinden aldım. Parmaklarımın kapağında gezinmesi bile ne kadar kaliteli olduğunu anlamaya yetmişti. Defterin dışı siyah deridendi ve içi çizgisiz, saman sarısı renkte gramajı yüksek kullanışlı bir kağıttandı. Eskiz defterin dış yüzeyiyle uyumlu siyah kuş tüyü kalemin kanatlarını okşadım.

"Seveceğini düşündüm."

Moltaine'in boynuna atıldım. "Çok sevdim!"

Kollarımdan tutup beni uzaklaştırdı. "Şu salya sümüğünü benden uzak tut."

Yalandan söylenmesine güldüm ve burnumu içime çektim. "Nerden bildin? Yani seveceğimi."

Gözlerini devirdi. "Alise senin o 'harika' çizimlerinden ve onu çizeceğinden bahsedip duruyor," Haince sırıttı. "Ama ilk beni çizersin diye düşündüm."

SUYUN VALSIWhere stories live. Discover now