10.Sorular

104 28 18
                                    

**

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

**

Hala bir kalbim olduğunu hatırlatan gözleri sanki bir rüya gibiydi..."

"Bir şarkıydı gözleri gözlerime kilitlenen, ruhu ruhuma iliklenen."  Diye devam ettirdim. Şiir okurken ki gözlerinde gördüğüm birkaç saniyelik duygu kırıntısı bana döndüğünde eski o soğuk parlak duygusuzluğuna geri dönmüştü. 

"Prensim." Reverans yaptım. Doğrulduğumda açıklama ihtiyacı hissetmiştim. Saklamakta ustalaşmış donuk bir cam parlaklığına sahip yeşil harelerine nedensizce bakmaktan çekiniyordum. "Yazarı henüz keşfedilmemiş bir şairin çok sevdiğim isimsiz bir şiirinden."

"Bir insan bir yere bakıyorsa orada ilgilendiği bir şey vardır. Bir insan bir yere hiç bakmıyorsa orada ilgilendiği bir şey kesinlikle vardır."

Zihnimi susturmaya çalışırken aslında konuşanın iç sesim olmadığını, hatta ben olmadığımı anladığım an şaşkın ve biraz da mahcupça başımı kaldırdım. 

"Freud." Prens Viridian gülümsüyordu. Dudaklarının iki kenarı hafifçe yukarı kalkarak daha önce hiç fark etmediğim gamzelerini açığa çıkarmıştı. Ama o kadar kısa süreli ve bir o kadar da etkileyici bir gülümsemeydi ki hayal edip etmediğimi merak ediyordum. Bir insana bir gülümsemenin hiç bu kadar yakışabileceğini düşünmezdim. Ve o insanın dünyada muhtemelen en nadir gülümseyen insan olması büyük bir haksızlık gibi geliyordu. 

Prensin yutkunurken elmacık kemiklerinin belirginleşip sonra bir hayaletin buğusu gibi yanağında yer edindiğini gördüm. "Elafer?" 

Transtan çıkmışçasına kendime geldim. Bir prensi bu kadar izlemeye, hatta analiz etmeye hakkım yoktu. Utançtan alt dudağımı ısırınca dilime kan tadı geldi. Neyse ki Prens Viridian bunun farkında değilmiş gibiydi. Kendime fark etse bile duygularını belli etmemekte ustalaşmış biri olduğunu hatırlatmam uzun sürmemişti. Kendimi, acaba kendini insanlara bu kadar kapatmasına sebebiyet verecek ne yaşamış olabilir diye sormaktan alıkoyamıyordum. Başımı iki yana sallayıp bu pejmürde durumdan kurtulmaya çalıştım. 

"Teşekkür ederim." Prens Viridian kaşlarını sorgularcasına kaldırınca yutkundum. "Bana ve arkadaşıma yardım ettiğiniz için. Siz olmasaydınız hala hücrede olabilirdik." 

"Önemli değil."

Tam arkamı dönmüş gidiyordum ki konuşmasını bitirmediğini belirtircesine boğazını temizledi. Olduğum yerde durdum. "Ama ben bir şey yapmadım. Sen Suyun Sesi'sin. Kral seni zindanda çok fazla tutamazdı, getirdikleri önemli armağanla da arkadaşlarını. Sadece Olcayto denen arkadaşın seni görmek için çok gürültü çıkardı." Getirdikleri armağan... İçime filizlenmeye meyilli bir endişe tohumu düştü.

"Ne garip, bir zamanlar insanların nefret ettiği, ülkenin düşmanı bir Ylvedim. Şimdi ise halkın umudu, Kral'ın bile zindanda sadece göz korkutmak amacıyla tutabildiği bir kurtarıcı." Tüm bunları kendi kendime, müphem bir fısıltı halinde söylemiştim fakat Prensin kulaklarının en az zihni kadar keskin olduğunu unutmuştumc. Reverans yapıp prensin tıpkı kendisi gibi içinde merak uyandıran donuk bir matlığa sahip siyah döşeli odasından çıktım. 

SUYUN VALSIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin