14: Oyun Başlıyor

153 17 18
                                    

Nasılsınız?

Bölüme geçmeden oy vermek unutulmasın^^

Satır içi yorumlarınızı bekliyorum <3

♪ Certain Things - James Arthur, Chasing Grace ♪


İyi okumalar^^

Mutfağa girer girmez karşılaştığım yüz beni şaşırttı. Benden 3-4 yaş büyük, siyah dalgalı saçları alnına dökülen genç bir adamla karşılaştım. Siyah, çekik gözlü, yüz hatları oldukça belirgin, 1.80 boylarında ve düzenli spor yaptığı belli olan genç adam, tıpkı şu an benim ona yaptığım gibi beni inceliyordu.

Sakin adımlarla ona yaklaşarak karşısına dikildim. Önlüğümün cebinden küçük not defterimi çıkartıp sayfaları çevirmeye başladım. Keskin bakışlarını hâlâ üzerimde hissedebiliyordum.

Siparişleri not aldığım sayfayı yırtarak tezgahın üzerindeki eski siparişlerin asılı olduğu mandala taktım. Garip bir yöntem de olsa Tom amca bunun daha yararlı olduğunu düşündüğünü söylemişti.

Ardından defteri kapatarak arkamı döndüm. Bileğime dolanan kemikli parmaklar ile omuzum üzerinden hafif öfkeli ve şaşkın bakışlarımı ona çevirdim. Dilini kullanamıyor muydu?

Bakışlarımı gördüğü anda ateşe temas etmiş gibi elini çekti.

"Yeni misin?"

Beni kaç defa gördün hayatında? Bu nasıl bir soruydu böyle?

"Sence?"

Sinir bozucu bir şekilde beyaz dişlerini göstererek bakışlarını kaçırdı.

"Afedersin."

Ellerini bir suçlu gibi havaya kaldırarak gözlerimin içine baktı. Ardından kollarını göğsünde birleştirdi.

"Ben Timothy, sen?"

Ardından elini uzattı.

"Diana."

Uzattığı elini sıktım. Evet ve buradaki ilk en sıradan olduğunu düşündüğüm arkadaşlığım böylece başlamış oldu.

Timothy siparişleri hazırlarken konuşmaya başladık, biraz gıcık ve fazlaca flörtöz bir konuşma şekli vardı. Hemen yan apartmanda oturuyordu, galiba ilk izlenimine kapılmak yanlış bir davranıştı. Konuştukça ona ısındığımı hissediyordum.

"Buralarda yeni misin? Daha önce seni Beacon Hills'te görmemiştim."

"Yeniyim. Sen ne zamandır buradasın?"

Uzun bir mesele olduğunu belli edercesine kaşlarını kaldırdı, bir yandan ocaktaki çikolatalı sosu çırpıyordu.

"Küçüklüğümden beri burada yaşıyorum, burada doğdum. Babam oduncuydu, ormanda kestiği kuru ağaçları kasabada satardı. Ama bir gün işler ters gitti ve babam bir ağacın altında kalarak hayatını kaybetti."

Derin bir nefes aldı, onun adına üzülmüştüm. Acaba babası nasıl bir adamdı?

"Ben..."

"Biliyorum, üzüldün. Ben de üzülüyorum. Ama hiçbir şeyi değiştiremeyiz. Babam çok iyi bir adamdı, bana göre dünyanın en iyi babasıydı."

Bir Dilek Tut | Stiles StilinskiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin