6: Acının Gözyaşları

267 25 22
                                    

Satır içi yorumlarınızı ve
oylarınızı heyecan ile bekliyorum^^

♪ Billie Eilish — NDA (Slowed + Reverb + Bass Boosted) ♪

Spotify'da slow halini bulamadım maalesef:(

Orada o şekilde kaç saat durdum bilmiyorum. Ama soğuktan karnım ağrımaya başlamış ve ağacın üzerinde oturduğumdan kalçam acımaya başlamıştı. Yanaklarım, gözlerim ve boynum, göz yaşlarımın yüzümde çizdiği her yol yanıyordu. Buna rağmen akıyordu gözyaşlarım.

Göz yaşı; bir kuyuydu ve ben o kuyunun dibindeki tuzlu suyu durmadan yukarı çekiyor ve aşağı döküyorum. ciğerlerime soluduğum hava bir yangının dumanıydı ve ben nefes alamıyordum.

Bir çıtırtı duydum ağaçların arasından, dal kırılmıştı. Hayır, biri üzerine basmıştı. Nefesimi tuttum, bu bir refleksti aslında; duyarsın, tehlikeyi algılarsın ve nefesler tutulur.

Elimin tersiyle yanaklarımı sildim. Ve karanlığa odaklandım, sesin geldiği yere. Ardından biri karanlığı bölerek ay ışığının sızdığı ve yüzünü görebileceğim noktaya geçtiğinde derin bir nefes aldım, gelen Peter'dı. Ama dikkatli olmalıydım, eğer beni fark ederse diğerlerinin yerimden haberi olurdu. Ve bu olmasını isteyeceğim son şey bile değildi. Nefesimi hâlâ tutuyordum, zorlanmaya başlamıştım. Ama vazgeçmek yoktu, tek bir hareket dahi etmiyordum, sanki bu anda donmuş gibiydik. O da çıt çıkarmıyor etrafı süzüyordu, gözlerinin rengi parlak bir maviydi.

Burada bu kadar uzun süre kalması bence hiç mantıklı değildi. Sanırım buralarda olduğumu sezmişti. Peter, kurnaz bir adamdı. Neler yapabileceğini çok iyi biliyordum. Çoğu kişi onu sevmeyebilir ama kendi evrenimde benim foverilerimdendi. Yavaş yavaş karanlıkta kayboldu. Fazla yukarıda olduğum için başını kaldırsaydı diğer ağaçlardan beni görebilmesi zor olurdu, ama diğer gözleriyle baktığı için eminim ki görürdü.

İçimden bir ses tam yerimi bilmesede bu bölgede olduğumu bildiğini söylüyordu.
Yavaşça nefesimi dışarı üfledim ve etrafa bakmaya başladım, özellikle gittiği bölgeye bakıyordum, o kurnaz, akıllı ve sinsi olabilirdi. Ama ben onun iki katı daha kurnaz, sinsi ve akıllıyım.

Hâlâ ses yoktu. Dur biraz, karanlığa doğru ilerlerken, adım seslerini duymuştum, ve benim gibi kulakları keskin olan bir insan için gayet yüksek sesteydi. Ve sesler birden kesilmişti. Yakınlarımda bir yerde durmuş olmalıydı. Büyük ihtimalle saklanmış çıkmamı bekliyordu, eninde sonunda bulacaktı zaten. Bunu bilerek saklanmamın ne anlamı var ki?

"Burada olduğunu biliyorum!" Sesim ormanın karanlığında yankılandı. Ağaçların arasına doğru yenide seslendim. "Peter, boşa burada değilim ayağına yatma, buradasın." Ellerini havaya kaldırmış bir şekilde teslim olur gibi baktığım noktadan geri döndü. "Tamam, sen kazandın."

Biliyordum.

"Ama nasıl burada olduğumu anladın?"

Konun kafamda kısa bir özetini çıkartarak, ona döndüm. "Çok basit; birincisi: Adım seslerin birden kesildi. Ve ikincisi: burada fazla oyalandın, eğer bütün ormanı bu şekilde arasan beni bulman günler sürer." Kaşlarını havaya kaldırıp bana baktı.

"Etkilendim doğrusu." alkışlamaya başladığında gözlerindeki ciddi ifade şaşırmama neden olmuştu. "Neden buradasın?" Sorumla gözlerini devirip, başını başka bir yöne çevirdi. "Sevgili yeğenim ve biricik arkadaşları yüzünden." Birden kaşları çatıldı ve bakışları beni buldu. "Dur biraz... İsmimi nereden biliyorsun? Stiles'a anlttıkların-"

Bir Dilek Tut | Stiles StilinskiWhere stories live. Discover now