- XXV -

17 3 12
                                    

Beyazıt'tan;

Sonunda kahvelerini bir kez daha görüyordum. Karanlıkta bile parlıyorlardı. Sanki yıldızlar vardı içinde. Ona hayran hayran bakarken adam beni yere itip üzerime çıktı.

"Çek o iğrenç bedenini üzerinden." diyerek boynunu kırıp bedenini kenara fırlattı. Doğrulurken kalkmama yardım etti ve ardından sıkıca sarıldı.

Şaşkınlıktan iki elim öylece havada duruyordu. Ardından yavaşça sardım belini. Başımı saçlarının arasına gömüp derin nefesler aldım.

"Çok korktum bir daha seni göremem diye. Burada ne işin var?" diye sorduğunda onu hafifçe kendimden uzaklaştırarak ışıldayan gözlerine baktım. "Bunu asıl benim sana sormam gerek. Benim işim bu olduğu için buradayım ben. Ya sen?"

"Benim de işim bu. Suikastçiyim ben." dediğinde sırıttım. "Demek meslektaşız. Aslında kardeşlerim de benimle olur ama bu sefer hiçbirini istemedim." dedim tekrar ifadesiz hâlime dönüp odadan çıktığımda.

Arkamı dönüp baktığımda adamlarına işaret vermişti halletmeleri için. Çok havalıydı, fazla havalı. "Hadi gidelim." dedi ve elini büyük elime geçirerek yürümeye başladı. Küçücük duruyordu eli, hatta kayboluyordu.

"Biraz dolaşmak ister misin? Eğer eve gitmeyeceksen?" diye sorduğunda tam hayır diyecektim ki elimi elinin arasından istemeye istemeye çekip aldım. "Kardeşlerim geliyor." dedim o güzel gözleri bana anlamayan bir şekilde bakarken.

"Vay anasını eve kız atmaya mı hazırlanıyorsun bay Atakul?" diye sordu Atakan alayla. Rüzgâr bir tepki vermezken o sırıttı. "Yengemizle de hiç tanıştırmadın çok ayıp hiç yakıştıramadım sana Atlas. Şey aman Beyazıt. Aklımı başımdan aldı güzelliğiniz madam." dedi ve Mi Young'a göz kırptı.

"Atakan elimde kalırsın kapa çeneni, beraber değiliz. Tesadüfen karşılaştık, biraz yürümeyi teklif etti ben de kabul edecektim ama siz geldiniz." dedim. "Doğru, senin gibi birine kim bakardı ki zaten? Az benim gibi ol gülümseme etrafına. Rüzgâr bile beni dinlemeye başladı." dediğinde benim yerime Mi Young konuştu.

"Bana bak şuracıkta alırım senin aklını. Sen kim oluyorsun da böyle konuşuyorsun onunla? Onun gibi bir kardeşin olduğu için çok şanslı olduğunu unutuyorsun. Bir daha onun canını yakarsan kardeş falan dinlemem döverim seni." dediğinde dolan gözlerimle hiçbirine bakmadan hızlı hızlı yürümeye başladım.

Neden böyle bir çıkış yapmıştı? Neden beni bir daha göremeyeceği için korkmuştu? Canım yanıyordu. Neden böyle bir şeyi yapardı ki? Koşmaya başladım hıçkırırken. Bir süre kimseyi görmek istemiyordum.

• • •

- Bir hafta sonra -

Atlas'tan;

"Ya anlatırsın ya da ikimiz de bu odadan çıkmayız! diye bağırırken sinirden titreyen ellerimi sıktım. Saatlerdir susuyordu ve inatlaşıyordu. "Bağırıp durma bana! Senin de ondan bir farkın yok işte!" dedi ağlayarak.

Gözlerimi kapatıp derin bir nefes verdim ve tekrar önüne çöküp ellerini tuttum. Gözlerimden akan yaşları umursamadan konuştum. "Yalvarırım anlat bana. Böyle olman beni öldürüyor. Beraber yaşayalım acımızı. Tek başına yapma, yalvarırım yapma güzel kızım." dedim gözlerinin içine bakarak.

"Uyandığımda yanımda sen yoktun, o vardı. Ya evleneceğimi ya da beni öldüreceğini söyledi. Biraz boğuştuk ve onu öldürdüm. Ben onu öldürdüm, ben onu öldürdüm, ben onu öldürdüm! Ben onu öldürdüm!" dediğinde tekrar sakinleştirdim onu.

Nefesleri derinleşip tekrar uyudu ve benim de gözlerim yavaşça kapandı.

• • •

Beyazıt'tan;

Bir haftadır odamdan çıkmıyordum. Hiçbir şey yapasım gelmiyordu çünkü yine numaralarımızı almayı unutmuştuk. Kendimi zorlayıp kalktım ve üzerime giyeceklerimi hazırladım. Siyah, üzerinde işlemeleri olan gömleğimi aldım ve giymek için üzerimdeki tişörtü çıkardım.

Bedenimin üstünde gezindi bakışlarım. Yara iziyle doluydu her tarafım. Babamın sesi tekrar kulağımda yankılanmaya başladı.

"Her bir başarısızlığın için bu cezayı alacaksın. Seni de annenin peşinden yollayayım mı ha! Atakan ve Rüzgâr gibi olamadığın için utanıyorum senden, ben utanıyorum-"

Daha fazlasına izin vermeyip üzerimi giydim ve odamdan çıkıp aşağı indim. Rüzgâr ve Atakan bana bakarken saçlarımı geri taramakla uğraşıyordum. "Oh mio Dio! Bu ne mükemmelliktir Beyazıtım, yakıyorsun resmen." dedi Atakan ıslık çalarak.

"Benim üzerimde durdukları içindir." dedim otururken. Hemen çıkmayacaktım. "Nereye böyle?" diye sorduğunda "Dışarı." diyerek kısa bir cevap verdim. "Vay anasını, hiç bilmiyorduk biz bunu zaten." dedi Atakan alayla.

"Bilmemizi isteseydi söylerdi Atakan. Hem onunla uğraşıp durmayı bırak, onun yerine ben döveceğim seni." dedi Rüzgâr hafif sinirli bir şekilde. Bara gittiğimi bilmelerinde bir sakınca yoktu ama söylemek istemiyordum yine de.

Kalkıp üzerimi düzelttim ve çıktım. Atakan bu aralar her hareketimi alaya aldığı için konuşmak da istemiyordum. Sakince yürüyordum. Bu gece benim gecemdi. Kimse canımı sıkamazdı. Bu gece bir istisnaydı. Asla duygularımı arkada tutmayacaktım.

İçeri girip oturarak bir viski istedim. Bar tezgahına dirseğimi koydum ve başımı elime yaslayıp önümdeki insanlara baktım. Yine nereye baksam onun gözlerini görüyordum.

Bana verilen bardağı hızla kafama dikip tekrar aynısından istedim. Ancak sarhoş olursam aklımı başımdan almasını engellerdim.

"Beni aklından atabilmek için daha fazlasını içmen lazım Atakul." dediğinde yanımda oturduğunu anladım. Sesi sinirli çıkmıştı. Büyük ihtimal kaçıp gitmeme sinirlenmişti.

"Daha dur, yeni başladım." dedim gözlerine bakarak diğerini de kafama diklerken. "Ver şunu bana." deyip kalanını aynı benim gibi kafasına dikledi o da. Bu görüntüsünü kolay kolay unutamayacaktım.

"Neden korudun beni?" diye sordum ona. Bakışlarındaki sertlik azalacağına daha da arttı. "Korumasaydın. Beni korumanı mı istedim senden? Korumana ihtiyacım yok." dedim ben de sinirlenerek.

"Sana sormayacağım koruyup korumayacağımı." dediğinde sinirle sordum. "Neden bu kadar üzerime düşüyorsun? Neden koruyorsun beni?"

"Çünkü seni seviyorum."

Devam Edecek...
————————————————————-
R. F.

𝙍𝙤𝙘𝙠 𝙉 𝙇𝙞𝙩𝙚𝙧𝙖𝙩𝙪𝙧𝙚 Donde viven las historias. Descúbrelo ahora