- XXI -

25 3 13
                                    

Atlas'tan;

Gittiğinden beri kendimi kötü hissediyordum. Saat de iyice geçmişti. Acaba arasa mıydım? Beyazıt abimle her ne kadar inatlaşsak da seviyordum onu. Gelir gelmez sarılıp özür dileyecektim ondan. O sırada telefonum çalmaya başladı. Sena uyanmasın diye odadan çıkıp kim olduğuna bakmadan telefonu açtım.

"Efendim?"
"Atlas... Beni affedebilecek misin?.."
"Beyazıt? Neredesin? Sesin hiç iyi gelmiyor."
"Vuruldum, yolun ortasında yerde yatıyorum öylece. Kaçtım beni vurandan."
"Dur bekle orada, şimdi geliyoruz. Fazla konuşma tamam mı? Kurtaracağız seni." diyerek kapattım ve her zamanki yerlerinde buldum abilerimi.

"Kalkın gidiyoruz. Beyazıt'ı vurdular." dedim telaşla. İkisi de bir tepki vermedi. Bugün ben çok sınanmıştım yeter artık gerçekten.

"Beni duymadınız herhalde. Beyazıt'ı vurdular diyorum yerde yatıyor. Kalksanıza." dedim sinirlenmemek için büyük bir uğraş verirken.

"Hadi, gidelim. Kalk Rüzgâr. Kardeşimizi vurdular." dedi Atakan kendine gelerek. Rüzgâr da kalktı ve önden gitti. "Sikecek belasını vuran her kimse." dedi Atakan.

"Hayır," dedim sırıtarak. "Ben sikeceğim, siz sadece bulup getirin."

• • •

"İşte orada!" diyerek koştum ve yanına çöktüm. "Kurtaracağım seni lütfen beni bırakma. Kim vurdu seni ha? Kim vurdu söyle. Amına koyacağım onun söz veriyorum sana." dedim hıçkırarak.

Eli cansızca yanağıma çıktı ve gözyaşlarımı sildi. "Sen beni düşünme." dedi kısıkça. "Ben kendi ellerimle vereceğim onun cezasını."

"Gel canımın içi." dedi Atakan ve beni ondan geriye doğru çekti. Rüzgâr tek hareketle onu kucağına alıp yürümeye başladı. Onu bir şekilde öğrenmeliydim. Atakan'a baktım hızla.

"Abi bizim onu bulmamız gerek. Kim olduğunu bulmamız lazım. Ben böyle boş boş duramam." dedim hızlanan nefeslerimle.

"Atlas, Atlas bana bak. Derin nefes al, iyi değilsin şu an. Nefes al." dedi beni tutup. Dediğini yapmaya çalıştım. Ellerim titriyor, gözlerim arada bir kararıyordu. "Gel buraya." diyerek kucağına aldı beni ve hızla Rüzgâr'a yetişti.

Gözlerimi açtığımda bir hastane odasındaydım. "Uyandın. Beni ne kadar korkuttun biliyor musun hiç?" diye kızdı Atakan. "Özür dilerim." diye mırıldandım. Kalkmak istiyordum. İyi hissediyordum kendimi.

"Beyazıt nasıl? Bir şey dediler mi hiç?" diye sordum kalkıp odadan onun peşinden çıkarken. "Hayır demediler. Zaten girip çıkıyorlar bir şey yaptıkları yok. Ben herkesten daha iyi bakardım ona ama kesik değil ki dikesin." dedi dalgın dalgın.

Biraz tenha ve karanlık bir yerde duran iki kişiyi gördüğümde Atakan'ın kolundan tutup onu durdurdum. Onu diğer ikisi daha iyi duyabilmek için daha yakına çektim.

"Ne oluyor?"
"Şşşt."

"Tam istediğin gibi. Onu sevdiğime inandı ve onu arkasından bıçakladım. O kadar zavallı ki hemen inandı onu sevdiğime."
"İyi iş çıkardın Kuzey. Bu lanet kardeşleri olmasa ölecekti ama olsun. Hâlâ geç değil. Ameliyattan çıktığında bu zehri serumuna katacaksın hemşire kılığına girerek. Böylece Beyazıt geberip gitmiş olacak."
"Rahat ol, o iş bende Meryem. Büyük bir zevkle yapacağımdan emin olabilirsin."
"Hadi git şimdi."

Bu tarafa doğru gelirlerken hızla oradan uzaklaşıp Rüzgâr'ın yanına geldik.

"Nerelerdesiniz siz sabahtan beri?" diye sorduğunda Atakan sinirle konuştu.  "Beyazıt'ı vuran orospuları dinliyorduk. Ameliyattan sonra zehirleyecekler onu güya. Tabii ben yaşamalarına izin verirsem." deyip gitmeye hazırlandığında önüne geçip onu durdurdum.

"Şimdi değil, bırak denesinler bir. Hem sinirlisin zararlı çıkarsın bundan." dedim ona bakarak. "Evet bebeğim, bir rahatla. Zaten elinden kurtulamayacaklardır. Sinirlenmene gerek yok." diye ekledi Rüzgâr.

"Bebeğim falan hayırdır? Beraber misiniz siz yoksa?" diye sordum sahte bir korkuyla. Atakan siniri bozulduğu için gülerken Rüzgâr sırıttı. "Kız olsaydım kesinlikle alırdım onu." dedi Rüzgâr hayran hayran ona bakarken.

"Gel lan buraya." diyerek sarıldı ona Atakan. Bu hallerine gülümserken doktor çıktı. "Beyazıt Atakul'un yakınları siz misiniz?" diye sordu.

"Ben abisiyim, bunlar da kardeşleri. Nasıl? İyi mi Beyazıt?" diye sordu Rüzgâr sakince. Ondaki sakinliğin onda biri yoktu bende. Çok mükemmel olmayı acilen bırakmalıydı. Onun mükemmelliğini düşünmeyi bırakıp doktora odaklandım.

"Çok şanslı. Eğer iki santim daha yukarı gelseydi kaybederdik. Birkaç gün burada durması gerekiyor. Kısa olacak şekilde görebilirsiniz. Geçmiş olsun." diyerek gitti.

"Eğer kurtaramasaydı onu şuracıkta gebertirdim." dedi Atakan hâlâ dinmeyen siniriyle. "Yerim senin sinirini." diyerek beline sardı kollarını Rüzgâr. "Bizim aşkımız imkansız biliyorsun değil mi güzelim?" diye karşılık verdi ona Atakan da.

"Evde birbirinize yürürsünüz hadi görelim onu." dedim gülerek. İkisi de başını sallarken gülümsememi bozmadım. Galiba bu hayatı sevmeye başlıyordum.

"Uyandığında kafasını kıracağım seninle inatlaştığı için." dedi Atakan. Hızla karşı çıktım. "Benim yüzümden o hâlde, lütfen bir şey yapma." dediğimde gülmeye başladı.

"Yiyeyim tipini bu ne sevimliliktir ya!" diyerek saçlarımı karıştırdı. Güldüm ve ellerimle geriye doğru tarayıp düzelttim onları.

Gireceğimiz sırada hemşire çıktı. "Sakın girmeyin ben doktorla gelene kadar. Geliyorum hemen." dedi telaşla ve gitti.

"Ne oluyor ya? Erken davranmış olmasınlar?" diye sordu Atakan. Rüzgâr sakinde karşılık verdi ona. "Yok daha yeni ameliyattan çıktı nasıl girip denesinler?"

Doktor ve hemşire hızla odaya girdi. Kısa bir süre sonra çıktı ve başı eğik bir şekilde yanımıza geldi. Aklımı kaybettirecek şu sözleri söyledi bize.

"Üzgünüm hastayı kaybettik."

Devam Edecek...
————————————————————
R. F.

𝙍𝙤𝙘𝙠 𝙉 𝙇𝙞𝙩𝙚𝙧𝙖𝙩𝙪𝙧𝙚 Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin