- XXIX -

14 2 10
                                    

Beyazıt'tan;

"Vurulmuşmuş. Yalancı seni." dedi bana sinirle ve ben de korkutucu olduğunu düşündüğüm bakışlarımı ona diktim. Öyle olsundu, giderdim ben de.

"İnanmazsan inanma. Gidiyorum ben!" diye konuşup arkamı döndüm ve yürümeye başladım. Gözlerim dolmuştu ve herkesin bakışlarını üzerimde hissediyordum. "Nereye!" diye sordu o da benim gibi bağırarak. "Seni dava etmeye!" dedim yürürken ona dönüp.

"İyi, git! Bir daha karşıma çıkma!" dediğinde bir şey demedim. Bir an önce eve gitmek istiyordum. Etraftakilerin bakışlarını daha çok üzerimde hissediyordum, başımı eğerek adımlarımı hızlandırdım.

Nefes nefese içeri girdim ve kardeşlerimi olduğu yerde buldum, bir tanesi hariç. "Gene mi dışarıda o?" diye sordum. Atakan bakışlarını kaçırarak başını olumlu anlamda aşağı yukarı salladı. "Artık ben deliriyorum, kendimi iyi tuttum şimdiye kadar. Geldiğinde biriniz bile karışmayacak. Amına koduğumın aptalı, haber vermeden çıkıp gitmek nedir? Nedir!" dedim sinirle.

"Yapma şunu işte yapma oğlum." dedi Atakan gelip bana sarılarak. "Aranız çok dalgalı, birinizden birine bir şey olacak diye aklım çıkıyor. İyi değil işte, bu seferlik kızmasan?"

Onu kendimden uzaklaştırdım. "Bak, tek kızdığım sizi habersiz bırakıp gitmesi, kızcağız orada deli oluyor ona bir şey olacak diye. Yoksa umrumda mı sanıyorsun? Benim için kardeşim olması o gün bitmişti. Şimdi gelip de yok kızmasan da yok şöyle yapsan da hiç deme senin de kalbini kırarım." dedim ve lanet olası ağlama isteğimi geri çevirdim. Neredesin be adam?

• • •

Atlas'tan;

Sahneye oturmuş son konserimi veriyordum. Uzun zamandır toplanmamış, birbirini görmeyen dört yabancı olmuştuk. Gerçi onlar beraberdi ama ben onlarla pek görüşemedim. Gözlerimi kapatıp yavaşça veda konuşmama başladım. Dolu gözlerimi kimsenin görmesi gerekmiyordu.

"Sizlerle olan son konserime geldiğiniz için çok teşekkür ediyorum. Artık bu üç muhteşem insanla birlikte olmayacağım, çok üzgünüm. Sizlerle olmak benim için çok mükemmel ötesi-"

"Ne saçmalıyorsun ya sen?" diye sorarak sözümü kesti Mustafa. "Sensiz biz hiçiz bilmiyorsun sanki. Sen bizi ayakta tutan tek kişisin, sen gittiğinde biz ne yapacağız?" diye sordu beni sarsarak. Gözlerinde öfke ve hayal kırıklığı vardı.

"Çok üzgünüm." diye fısıldadım. "Değilsin, değilsin! Bizi bırakıp gitmek çok kolay diye yapıyorsun bunu bize değil mi! Bizim sende hiç değerimiz yok değil mi!" diye bağırdı. Önümüzdeki kalabalık sessizce izliyordu.

"Tamam güzelim, gel sakinleş." dedi ve Mustafa'yı kollarının arasına aldı. Gördüğüm şeyle zar zor ayağa kalktım. "Lütfen kızma onlara, senden korktukları için sakladılar." dedi Mert bakışlarını kaçırarak.

Güldüm ve ellerimi saçlarımdan geçirdim. "Benden korktunuz, öyle mi?" diye sordum ağlamamak için kendimi çok zor tutarken. "Size kızmazdım ki, sizin hayatınız anasını. İstediğinizi yapabilirsiniz benim karışmaya hakkım yok ki." dedim gözümden akan yaşı hızla silerek.

Mustafa sesli bir şekilde ağlamaya başladığında benim gözyaşlarım da sessizce aşağıya süzülmeye başladı. "Bir daha karşınıza çıkmayacağım-"

"Bırakma beni!" diye haykırdı ve bana sıkıca sarıldı Mert. "Yalvarırım gitme, bırakma beni. Onlar için istemiyorum, kendim için istiyorum. Lütfen gitme." dedi gözyaşları boynumu ıslatırken.

Onu geri çekip saçlarını geri taradım. "Çok üzgünüm, affet." dedim ve koşarak sahneden inip eve gittim. Eve gidene kadar ağlamam durmuş, sadece hıçkırıyordum. Girer girmez Beyazıt abim bağırmaya başladı.

"Neredesin sen gene? Seni endişeyle bekleyen bir sevdiğin var bilmiyor musun?" diye sordu üzerime yürüyerek. "Abi, lütfen daha sonra tartışalım. Gerçekten yoruldum." dedim ona bakmadan. "Hemen bağırma ona bir dur. İyi misin?" diye sordu Atakan yanıma gelip yüzümü ellerinin arasına alarak.

Başımı usulca iki yana salladım. "Ne oldu?" diye sordu bu sefer. Sessiz kalıp bakışlarımı yere indirdim. "Duygu sömürüsü yapıyor kanma şuna." dedi Beyazıt. Atakan'ın ellerini tutup indirdim ve alayla güldüm.

"Senin gibi duygusuz olmaktan iyidir. Aşağılık herifin tekisin. Canının yandığını belli etmemek için bana kızıp duruyorsun." dediğim anda beni yere serip üzerime çıktı ve üzerime eğilerek sordu. Yine başlıyorduk.

"Siktiğimin aptalı, öfke bir duygu değil midir?" diye sorduğunda cansız bakışlarımı gönderdim ona. "Sana bir şey oldu diye herkesin aklı çıkıyor, ama sen o lanet olası sikik vaktini haber vermeye harcayamıyorsun değil mi! Duygusuz olan sensin, ben değil. Ben en azından dışarıda olduğumu söylüyorum onlara!" diye bağırırken onu tüm gücümle üzerimden itip sinirle konuştum.

"Şu sesini yükseltme bana. Zorla beni içine aldığınız hayatınıza uyum sağlarken duygularımı kaybetmişsem ne olmuş? Eserini neden beğenmiyorsun adi herif! Keşke hiç abim olmasaydın!"

"Çık git." dedi sinirden elleri titrerken. Benim de ondan farklı bir hâlim yoktu. Göğsüm titreyerek inip kalkıyordu. Ama bunlar ikimizin de umrunda değildi. "Çık git dedim sana." diye tekrarladı.

"Siktir ol git! Bir daha asla geri gelme! O çok meraklısı olduğun hayatı bir gör bakalım sevecek misin! Abi ben pişmanım diye gelirden senin amına koyarım! Senin abilerin artık öldü!" diye bağırırken kulaklarımı kapatıp tüm gücümle bağırdım.

"BANA BAĞIRIP DURMA!" diye bağırdım ve hem güçsüz hem de titreyen sesimle tekrar konuştum.

"Artık benim için hiç yoksunuz. İkiniz de onun tarafında olmaya devam edin, hepinizin canı cehenneme." dedim ve çıkıp gittim.

Devam Edecek...
————————————————————
R. F.

𝙍𝙤𝙘𝙠 𝙉 𝙇𝙞𝙩𝙚𝙧𝙖𝙩𝙪𝙧𝙚 Where stories live. Discover now