- III -

57 25 174
                                    

Atlas'tan;

Heyecanlı heyecanlı karşılık verdiğinde sırıttım ama o bunu görmedi. Başımı döndürüyordu her şeyiyle. Biraz önce yüzümü okşamıştı, elini saçlarımda dolaştırmış, beni korumuştu. Çok, çok muhteşemdi. Bir yıldır haberim vardı aynı okulda okuduğumuzdan. Bana ismini nasıl bildiğimi sorduğunda bir an ne yapacağımı bilemedim ve ilk aklıma gelen şeyi söyledim. Eğer öğrenseydi benden uzaklaşabilirdi.

Ondan daha ilk görüşümde etkilenmiştim. Düşünmeyi bırakıp içeri girdim. Biraz soru çözer sonra uyurdum. Yarın konserimiz vardı, uykumu iyi almam yararımaydı. Eh tabii, Sena'yı sömürmek için de enerji lazım sadece konsere değil.

Şu iç sesim ne kadar da şerefsiz bir şey çıkmıştı. Ceketimi çıkarıp astım ve annemin arkasından sarılıp yanağından öptüm. "İfocuğum, beni çok özledin mi?"
"Ya ya ne demezsin, özleminden yataklara düştüm." diye karşılık verdi ve ikimiz de güldük. Karakteri Avrupa Yakası'ndaki Aslı'nın annesine benzediği için ona İfo derdim.

Evet bu bilgiyi üniversite sınavında kesin sorarlar, dikkat edin. Odamdan içeri girdim ve bir deneme koydum masamın üzerine. Dil okuyordum çok sevdiğim için. Sena'yla da sınıflarımız yan yana duruyordu ama beni hiç görmedi. Açıkçası merak ediyordum aynı okulda olduğumuzu öğrendiğindeki tepkisini.

Onu düşünmeyi bırakıp denemeye verdim tüm dikkatimi. Ciddi olmam gerekirdi deneme çözerken. Derin bir nefes alarak çözmeye başladım.

• • •

Gözlerimi kısıkça açtığımda uyuyakaldığımı fark ettim. Doğrulup saate baktım. 02.30. Kalkıp balkona çıktım ve gecenin soğuğu beni kendime getirdi. Öylece durdum. Tamamen sersem hissediyordum kendimi. Ho-Hoşçakalın genç beyefendi, tanıdık geldi mi heheh? diyen iç sesime gülümsedim.

Ne zaman onunla ilgili bir şey aklıma gelse sırıtırdım. Onu öptüğüm an tekrar aklıma geldiğinde nefesim kesildi. Mükemmel ötesiydi tadı.

Başımı iki yana sallayarak düşüncelerimden sıyrılmaya çalıştım. Uyusam çok iyi olacaktı kesinlikle. Tekrar içeri girdim ve yerime yattım. Sanki bu anı bekliyormuş gibi gözlerim kapandı ve kendimi uykuya bıraktım.

• • •

Çalan alarmı kapatıp kalktım ve hızlıca hazırlanıp dün akşam yarım bıraktığım denemeyi çantamın içine attım. Ayakkabılarımı giyip dışarı çıktığımda telefonum çalmaya başladı. Arayan Mert'ti. Hem sınıfta sıra arkadaşımdı hem de grupta o da benim gibi gitaristti. Onu daha fazla bekletmeyip telefonu açtım.

"Efendim?"
"Günaydıııın."
"Günaydın."
"Çıktın mı evden?"
"Evet, bekliyorum seni olduğum yerde gel hadi."
"Nereden bildin onu diyeceğimi?"
"Oğlum her gün aynı konuşmayı yapıyoruz artık alıştım."
"Sus be, geliyorum kapat hadi."

Onu karşılıksız bırakıp konuşmayı sonlandırdım ve onu beklerken dinlemek için rastgele bir şarkı açtım. Arctic Monkeys - Snap Out Of It çıkmıştı. Güzel şarkıydı, fazla güzel. Sena ile yiyişirken de I See Red dinlersin artık Atlasım.

Gerçekten bu iç ses kadar şerefsiz biri daha yoktu. Mert kolunu omzuma atıp yürümeye başladığında ben de kulaklığımın birini çıkarıp iç sesime olan eleştirilerimi bitirdim.

"Dün ne yaptın?" diye sordu Mert. "Biraz deneme çözdüm, çözerken uyuyakalmışım zaten. Ondan önce bizimle kafayı bozmuş olan rakiplerimden kaçtım Sena ile. Sonrasında da öptüm. Bu kadar."

Yürümeyi bırakıp bana şaşkınlıkla baktı. "Lan siz çoktan berabersiniz yoksa?"
"Onu boş ver, daha büyük bir şey var. Sizinle tanıştıracağım onu."

İfadesi değişmezken yüzümü ellerinin arasına alıp dehşete düşmüş gibi konuştu. "Atlasım, senin ağzın ne konuşuyor böyle? Yengemiz bizimle tanışmak için mi gelecek?"

Başımı salladığımda geri çekildi ve tekrar yürümeye başladık.

• • •

"Ben onu alıp gelene kadar bu ikisi sana emanet Mert. Bir şey olursa ararsın beni." dedim çıkmadan önce.
"Gözün arkada kalmasın guzum ben ikisine de çok iyi bakarım." diyerek göz kırptı Mert.
Mustafa ve Kemal Efe de bana el sallarken ben de onlara sallayıp çıktım.

Hızlı adımlarla yürüyüp ona dediğim yere geldim. Etrafa baktığımda onu göremedim. Henüz gelmemişti. Beklerken Açelya'nın bu tarafa geldiğini gördüm. Kendisi benim sinir bozucu kardeşim olurdu. Aramızda üç yaş olmasına rağmen boyu benden beş santim kısaydı ve yüz olarak benzemiyorduk. Bu yüzden bizi gören herkes beraber olduğumuzu sanardı.

"Ne yapıyorsun burada ultra yakışıklı beyefendi?"
"Birini bekliyorum uza hadi."
"Bir düşüneyim... Hayır." dedi ve kollarını boynuma sardı.

"Açelya git hadi, yine yanlış anlayacaklar."
"Hayır gitmeyeceğim. Bakalım kimi bekliyorsun?"
"Eğer yanlış anlar da giderse saklanacak yer ara."
"Bana kıyamadığını ikimiz de biliyoruz."
"Tabii, o yüzden peşimde dolanıyorsun seninle konuşmam için."
"Ama çok eğlenceli oluyor."

Sinirle güldüm. "Eğlenceli mi? Tüm dikkatleri üzerimize çekiyorsun." dedim ve onu kendimden uzaklaştırmak için elimi beline koydum.

"Birilerini çoktan yanıltmışız bile." diye sırıtarak konuştuğunda hızla baktığı yere baktım. Kahretsin, ifadesizce bize bakıyordu. Açelya'yı kendimden uzaklaştırdım ve Sena'nın yanına gittim.

"Göründüğü gibi değil, gerçekten."
"Tabii, tabii."
"Gerçekten değil."
"Bir daha karşıma çıkma. Bana söylediğin tüm o sevgi sözcüklerini ona söylersin."
"Biriniz de sorgulamadan kabul etsin söylediğimi..."

Gidişini izlerken Açelya'ya döndüm. Tüm ifadesizliğimi bakışlarımda toplayıp konuştum.

"Açelya, bir daha asla gözüme görünme."

Devam Edecek...
————————————————————-
R. F.

𝙍𝙤𝙘𝙠 𝙉 𝙇𝙞𝙩𝙚𝙧𝙖𝙩𝙪𝙧𝙚 Where stories live. Discover now