- XI -

22 3 16
                                    

Atlas'tan;

Ne saçmalıyordu bu? Yüzü fena dağılmıştı. Bunu benim yapmadığıma emindim, ona sadece bir kez vurup geri çekilmiştim. Lanet olası hoca geri geldiğinde hızlıca acınası bir hale bürünerek hocaya baktı.

"Hocam dediğim gibi tamamen Atlas'ın eseri bu. Size dememem için tehdit etti beni ama daha fazla dayanamadım. İlk değil ki bu yaptığı." dedi ve ona öylece baktım. Bunu dememişti değil mi?

"Nasıl bunu yaparsın ona Atlas? Bu yaptığın bardağı taşıran son damlaydı. Asi hallerinden herkes bıktı. Disiplin kurulunda davranışlarını tartışacak ve cezana karar vereceğiz." dedi ona hemen inanan hoca da.

Bir şey demedim. Neden kendimi kanıtlamak için yorulaydım ki? Anlatmaya uğraşsam bile benim nefeslerime yazık olurdu. Israrla anlamak istemeyen birine istediğiniz kadar öyle olmadığını anlatsanız da o anlamaz.

Ellerim cebimde masanın ucuna oturmuş bir şekilde susmak bilmeyen hocayı dinlemeden kalkıp ifadesizce baktım.

"Bitti mi?"
"Bu ne terbiyesizliktir, bunca zamandır dinlemiyor musun sen beni?"
"Dinlenmeye değmeyecek aşağılamanız bittiyse gidiyorum." dedim ve giderken omzuna çarptım hocanın. Bora'nın sırıtan suratını daha da dağıtma hissimi de arka plana atıp çıktım.

Çıkar çıkmaz Kemal beni kollarının arasına aldı.
"Kocamı çok özledim, nerelerdeydi benim hayatımın anlamı?" diye sordu. Gözlerim doldu yavaşça. Bunu fark etmiş gibi geri çekilip yüzümü kavradı ve ciddileşip bana baktı dikkatle.

"Ne dedi o orospu karı?" dediğinde Mustafa hafifçe ağzına vurdu. "Sersem herif kapının önünde konuşmasana duyacak seni başın belaya girecek." dedi.

Mert ikisini de umursamadan kolunu omzuma atıp yürümeye başladı. Sonunda konuşmayı hatırladığımda ona bakıp Sena'yı sordum. Başının ağrıdığını, dayanamayıp eve gittiğini söylediğinde yanında olmalıymışım gibi hissettim.

"Onu tek bırakmamalıyım. Nedense yanında durmalıymışım gibi hissediyorum. Sizden ayrılsam sorun olur mu beyler?" diye sordum. Üçü de gülümseyerek bana sarıldığında Mustafa konuştu.

"Elbette olmaz. Akşam buluşuruz zaten."
"Çok özlerim ki ben seni." dedi Kemal sahte bir üzüntüyle. Dışarıdan biri görse beraber olduğumuzu sanardı. Sersem herif.
"Yengem duysun da gör sen." dedi Mert de.

Gülümseyerek onlara el salladım ve sırıtarak yürümeye başladım. Tüm şansımı bu dördünü tanımakta harcadım galiba.

Evinin önüne geldiğimde zile bastım ve elimi saçlarımdan geçirdim, iyi görünmek önemli. Gözleri dolu dolu kapıyı açtığında kaşlarımı çattım.

"Ne oldu?" diye sorduğumda "Gel sen içeri." dedi ve girmem için kenara çekildi. İçeri girdiğimde büyük bir sessizlik karşıladı beni. Anlaşılan annesi henüz dönmemişti. Ona bakmak için arkamı döndüğümde anında bana sarıldı.

"O hoca, o hoca ne diyor öyle Atlas? Ne cezası? Sen bir şey yapmamıştın ki ona, o seninle uğraşıp duruyordu. Ya seni okuldan atmaya karar verirlerse? Sen benim her şeyimsin Atlas." dedi ağlarken.

Nasıl haberi olmuştu bundan? Büyük ihtimal dinlemişti. "Sersem herif! Atacaklar diye susuyorsun değil mi? Bir şey söylesene!" dedi omzuma gelen boyu yüzünden yumruk yaptığı elleri göğsüme vururken.

Onu kollarımın arasına aldım ve yavaşça arkamızda duran koltuğa uzandım. Üzerimde yatarken bana daha sıkı sarıldı ve ağlayışı hıçkırıklara dönüştü.

"Bilmiyorum güzelim. Bora şerefsizi gitmiş yüzünü başkasına dağıttırmış hocaya da benim yaptığımı demiş. Hoca da ona inandı hemen konuşacaklar işte cezamı. Bir şey belli değil hayatım, boşuna üzülüyorsun." dedim saçlarından öpüp.

"Neden böyle davranıyorlar sana?" diye sordu tekrar ağlamaya başlarken. "Hiçbiri farkında değil, hepsi tüm şanslarını seni görmekte kullanmış. Öyle muhteşemsin ki ben bile bazen hayal gördüğümü sanıyorum. Ama onların sana böyle davranması çok zoruma gidiyor."

Daha dayanamadım ve ben de onunla birlikte ağlamaya başladım. Neden gerçekten, neden farklıymışım gibi davranıyorlardı bana?

Bana öyle güzel değer veriyordu ki benim sevgim onun yanında az kalırdı. "Çok yoruldum sürekli eleştirilip aşağılanmaktan." dedim kısıkça. "Ben sana yürür dururum iyi hissettirecekse." dedi burnunu çekip bana bakarak.

Gülmeye başladığımda o da benimle gülmeye başladı. "Senin varlığın bile beni iyi hissettiriyor sevgilim." dedim gözyaşlarını silerek. Öylece bana bakarken tekrar güldüm. "Ne dedin demin sen?" diye sorduğunda gülümsedim.

"Ne demişim?"
"Hani en son dediğin kelime var ya, onu bir daha söylesene."
"Söyleyeyim sevgilim."
"Ya çok sevimlisin." dedi ve yanağımdan öptü.

"Artık bir adı olsun, hem kayınvalidemle de tanışmış oluruz."
"Ama daha üniversiteyi bile okumadık, çok erken olur bu." dedi heyecanlı heyecanlı.

Bu tatlı hallerine güldüm. "Öyle değil hayatım, sevgili olalım artık anlamında dedim ben onu." dedim.

"Öyle mi? Olur tabii olur, sen haftaya yoğun musun?" diye sordu.
"Hayır değilim. İstersen bir akşam gelir kalırım tabii sorun olmazsa."
"Tabii ki olmaz mükemmelsin sen mükemmel." dedi ve yanağımdan öpmeye başladı.

Güldüm ve ardından gözlerimi kapatıp nefesimin kesilişini izledim. Dudakları boynumda geziniyordu ve benim aklım yerinde değildi galiba. Yavaşça öperken kesik bir nefes aldım ve o da geri çekildi. Bana yukarıdan bakarken sırıttı ve "Biraz erittim seni galiba." dedi.

Gözlerine kararan bakışlarımı göndererek konuştum.

"Hiç sorun değil, sonum olmanı istiyorum."

Devam Edecek...
————————————————————
R. F.

𝙍𝙤𝙘𝙠 𝙉 𝙇𝙞𝙩𝙚𝙧𝙖𝙩𝙪𝙧𝙚 Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin