Bölüm otuz dört: Büyük Maç

124 26 90
                                    

Büyük maç, ve ardından büyük kaos.

Gençler 32. bölüm ve 33. bölüm az okunma almış, atlıyorsunuz bence. 32. bölüm 33'ten az okunma almış mesela. Kontrol edin.

Oy verip yorum yapmayı unutmayın,

İyi okumalar!

-

Pencereden içeriye sabah güneşi sızınca, Liam'ın bileğine bağladığım kelepçeleri çıkardım. Geçen seferki dolunayla karşılaştırırsam, bu kez daha az kafayı yemişti. Sadece birkaç yere pençeleriyle hasarlar bırakmıştı. Kendini tutabildi, gürültü yaratmadan dolunayı atlattık sayılır.

Şimdi onun için her şey daha net ve berraktı. Gece olanları duymak istiyor muydu, emin değildim. Ama içimde yer etmesine izin vermeyecek gibiydim. Bu yüzden Liam karşı duvarı düşünceli ve dalgın halde seyrederken sessizliği sesimle yardım.

"Dolunay seni baştan çıkardı. Özellikle de ilk anlarda. Beni dövmek veya parçalamayı istemekten çok farklı bir şey arzuluyordun."

Liam ayakta dikilen bana baktı, gözleri yüzümden omzuma doğru inene kadar sessiz kaldı. Omzumdaki pençe izini gördüğünde, "Sence önemli olan bu mu?" diye sordu.

Bende bıraktığı yaraların onun için daha ön planda olduğunu öğrendiğimde istemeden sırıtmıştım. Ve yine istemeden, dürüstçe aklımdaki soruyu dalga geçerek sordum. "Bunu sadece ön sevişmeye izin veren sen mi soruyorsun?"

Daha dikkatli ve iradeli davrandığı veya davranmaya çalıştığı şey ara sıra gerçekleşen yakınlaşmalarımız olduğu için imada bulunmuştum. Bunu anladığı anda gözlerini devirdi. "Kapa çeneni."

Güldüm, yatağa geçmeden önce saate baktım. Saat 7'ydi ve gitmeye vaktim olduğuna karar verdikten sonra Liam'ın yüzünü görecek şekilde onun karşısına, yatağın kenarına geçtim. Bir ayağımı yere sabitleyerek düşmemek için destek aldım yerden. Diğer bacağımı da altıma almıştım ve katlayıp oturmuştum.

Liam hafifçe gülümsemeye başladığında kaşlarımı çattım, neye gülümsediğini sorarcasına gözlerimi kıstım.

"Aslında.. kontrolümü elimde tutmanın bir yolunu buldum sayılır." diyerek mutluluğunun sebebini açıkladı.

Mimiklerim gevşedi ve ben de onun gibi gülümseyip sevincine katıldım. Fakat ardından dalga geçmeye meyilli şekilde sırıttım. "Fark ettim. Dolunayı sandığımdan daha az partiledin." Liam sürekli onunla uğraşmamdan ve ciddiyetsiz davranmamdan kısa bir süre nefret etti. Daha fazla canını sıkmamak için ciddiyete bürünüp aklımda oluşan soruyu sordum. "Peki ya dayanak noktan neymiş?"

Omzunu silkip sırıtan Liam'a karşı daha çok merak duyarken, o cevap verdi. "Belki bir ara söylerim."

"O kadar da gizli bir bilgi olduğunu sanmıyorum." Liam kararından dönmedi. Bana da kabullenmek düştü. "Peki."

Bugünün önemli bir gün olduğuna dair içimde hisler vardı fakat bugünü önemli kılan şey neydi hatırlayamıyordum. Hatırlamak için aklıma binbir türlü şey getiriyordum ve bu Liam'ın dikkatini çekmişti bile.

"Ne düşünüyorsun?"

Sorusuna dalgınlığıma kapılarak, "Hatırlamaya çalışıyorum." cevabını verdim.

Liam üsteledi. "Neyi?"

Liam'ın sorusunun üstüne bu akşamki koç için çok önemli olan maçı hatırladım. Liam'a bunu bildirmek üzereyken kendimi durdurdum. Sonra sırıtarak, "Belki bir ara söylerim." dedim tıpkı onun bana yaptığı gibi.

You Should Know I'll Be There For You | ThiamWhere stories live. Discover now