Bölüm dört: İkinci Bir Şans

479 52 177
                                    

Merhaba,

Bu kitaba ve Thiam'a çok yükseldiğimi söylemek istiyorum. Umarım sizi de çekmeyi başarabilmişimdir.

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın çocuklar.

Bu bölüm 3. bölümün devamı, hâlâ ve hâlâ aynı gündeyiz. Kafanız karışmasın.

İyi okumalar!

-

Theo'yu başka oyunları oynamak için ikna ettim. Hepsinde kusursuz bir başarı elde ettiğini ve beni yendiğini söyleyemezdim fakat o bu işte aslında çok iyi bir kademede olabilirdi.

Bir saat boyunca oyun oynadık ve yeri geldi güldük, yeri geldi çocuk gibi oyunbozanlık yaptık, yeri geldi pislik yaptık birbirimize. Ama kesinlikle çok eğlenceliydi. Hiç bu kadar eğlendiğimi hatırlamıyordum.

Theo son oynadığımız oyunda sürekli yenilince pes etti ve yatağa sırtüstü uzandı.

"Kaybettiğini kabullenmek de bir başarıdır." dedim sırıtarak ve uzanan bedenine yaklaşıp yanına oturdum. Başı sağ bacağıma değiyordu.

Alttan yüzüme baktı. "Değil mi ama? Rehavete kapılmanın anlamı yok." dedi ve öylece gözlerini bende gezdirdi.

"Evet.." dedim ve usulca başımı salladım.

Aramızda başka konuşma geçmeyince gözlerimi duvara diktim dalgınca. Şu bir günde çok şeyin değiştiğini o kadar net görebiliyordum ki.. Hiç yabancılık çekmiyordum Theo'nun yanında ve, onunla olan atışmalarımız bile beni çok canlı hissettiriyordu.

Galiba beni yaşıyormuşum gibi hissettiren şey, agresifliğimdi bu zamana kadar. Ve ben onu kaybetmiştim. Şimdi Theo sayesinde eski agresifliğimi geri elime aldığımdan ve bunun kıymetini bileceğimden emindim.

Theo'nun da değerini bilmeliydim tabii. Onun sayesinde yeniden iyi gibiydim. O gelmeden önce bitkisel hayattaydım çünkü.

Ama yine de, tam olarak güven vermiyordu bana. İyi bir geçmişimiz yoktu ve her an hazırladığı kötü planı uygulayacakmış gibi geliyordu. Belki de kötü bir planı vardı..

"Yücelerin yücesi bilge Liam yine derin düşüncelere dalmış. Kim bilir neler düşünüyordur o büyük içsel dünyasında?" diye uzun zaman sonra yeniden Theo'nun alay dolu sesini duyduğumda, ona döndüm duvardan sabitlediğim gözlerimi çekerek.

Güldüm ve oturur pozisyonda olup sırtını başlığa dayayan Theo'da tuttum bakışlarımı. Ne ara pozisyonunu değişmişti acaba? Hiç fark etmemiştim.

"17 yıllık yaşamım gözümün önünden geçti." diye salladım.

"Ah, o film şeritleri.. çok iyi bilirim evlat. Ama ne yazık ki senden daha yaşlıları var burada." Sesini ciddi tutup öğüt veren bir amca rolüne bürümüştü.

"Öyle mi? Henüz sıramın gelmediğini bilmek iyi hissettirdi." Sırıttığında devam ettim. "Peki ya sen ne düşünüyordun?"

Kısa bir an diyeceği şeyi düşündü. Sonunda, "Bugün olanları." diye bir anda üzerine binen ciddiyetle konuştu.

Bugün olanlardan.. hangilerini kast ediyordu acaba?

"Anladım." dedim anlamasam da. Bir yanım sormak istiyordu ancak diğer yanım bilmediğim bir şekilde hiç bu konuya girmek istemiyordu.

Theo bana bırakmadan, "Şu, acımı aldığın kısım çok kafa kurcalayıcı." diye açıklık getirdiğinde kaşlarımı çatarak baktım ona.

Üzerini örtüp konusunu açmayız diye düşünmüştüm ancak yanılmıştım.

You Should Know I'll Be There For You | ThiamDove le storie prendono vita. Scoprilo ora