Bölüm on üç: Avcılar

307 35 391
                                    

Selamlar!

Hikayeyi yazarken karakterlerin dışına çıkmamaya özen göstererek yazıyorum. Umarım bunu başarabiliyorumdur.

Oy verip yorum yapar mısınız lütfen?

İyi okumalar dilerim!

-

"Eğer gördüğümüz tarih dersi, tecrübe kazandığımız mitolojik ve doğa üstü tüm canlıların tarihi olsaydı A alırdım."

Mason güldü Corey'nin dediğine. "Haklısın, şuan dersten neredeyse kalıyor olmazdın."

Corey başarısızlığına umutsuzca kafa salladı.

İkisinin ders notlarını yükseltmek için çabalar sarf etmesi benim için komikti. Çünkü ben çabalamıyordum, sadece Theo'nun ders notlarını ondan habersiz kopyalıyordum.

Sırıtışımı gören Mason'a, "Affedersin." dedim aceleyle. O Theo'nun arkasından yediğim haltları biliyordu ve şikayet etme olasılığı vardı. Bu yüzden onu sınamamam gerekiyordu.

Üçümüz saha dışındaki benchlerde oturuyorduk. Ben Lacrosse oynarken onlar da ders çalışıyordu. Yorulduğum için onlara katılmıştım.

Corey saatine baktı ve öğrenmek için soran bakışlar fırlattım. "Verilen ara beş dakika sonra bitiyor."

Bunu duymamla oturaklardan kalkmam bir oldu. Sahanın ortasında bıraktığım üniformamı ve Lacrosse sopamı almalıydım. Ben koşarken Mason arkamdan bağırdı.

"Biz gidiyoruz, bize yetişirsin!"

Sahanın ortasındaki eşyalarıma ulaştığımda uzaktaki Mason'a bakıp baş parmağımı havaya kaldırdım ve onayladım.

İkili giderken eğilip yerdeki eşyalarımı topladım ve hepsini kucakladım. Tekrar ayağa kalkacakken yalpaladım. Etrafım kaymaya başladı, başım dönecek gibi oldu. Hafif sıcaklık bastı bedenime ve gözüm birkaç saniyeliğine karardı. Bana bir anda ne olduğunu anlamaya çalışıyordum.

Sanırım ani hareket etmemden dolayı böyle olmuştu.

Kısa süren bu sarsılmanın ardından kucağımdakileri daha sıkı tuttum. Sahadan ayrılmak için adımlarımı geldiğim yöne doğru atacaktım ama sağ tarafımdan, uzaklardan gelen şüpheli sesler beni durdurdu, kafamı sağa çevirmeme neden oldu.

Sahanın dışında kalan taraf ormanlık alandı ve oradan ayak sesleri duyduğuma yemin edebilirdim.

İçimi telaş kaplarken kollarımı gevşeterek eşyalarımı düşürdüm. Yeniden başlamak istemiyordum ama merakım ve korkum birbirine girip beni o tarafa yönlendirmişti.

Yavaş attığım adımlarım giderek hızlandı ve ormanın girişine koşarak ulaştırdı beni. Durdum ve etrafıma baktım. Saha tam arkamda kalıyordu. Önümde ve her iki yanımda bolca ağaç ve çalılıklar vardı. Dün akşam yağan yağmurdan dolayı ıslanmış toprağın kokusunu alabiliyordum sadece. Henüz bir şeyle karşılaşmamıştım.

En ufak bir seste harekete geçmem aptalcaydı sanırım. Sürekli tetikte kalmayı kesmem lazımdı. Ve bunun için bir mucize olmalıydı çünkü bundan kolayca kurtulabileceğim konusunda şüpheliydim.

Ormandan ayrılmak yerine düzlükten devam etmem de bunun kanıtıydı.

Rüzgar ağaçların yapraklarında dolaşıp aslında huzur verici ama benim nedenini bilmediğim şekilde rahatsız edici sesler çıkarıyordu.

You Should Know I'll Be There For You | ThiamHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin