✧32✧

37.7K 2.6K 1K
                                    

Sınavınız umarım istediğiniz gibi geçmiştir şekerfareler. Bazılarınızı görüyorum, sanki bu sınav son şansınızmış, hayatta daha önemli bir şey yokmuş gibi zannediyorsunuz. Belki ailenizin baskısı vardır tabi bilemem ama ben size şunu söyleyeyim, sizden ve sağlığınızdan önemli hiçbir şey yok. Belki bunu birkaç sene sonra daha iyi anlarsınız. İstediğiniz puanı alamazsanız sakın üzülmeyin yani.

Ayrıca üniversite sınavına defalarca girebiliyorsunuz bunu unutmayın. Neyse uzatmıyorum. Şimdi yaz tatilindesiniz biraz kafanızı dinleyin.

Yanlışlar olabilir, hadi öptüm iyi okumalarrr <333

Şirkette genel bir toplantı için Atakan'la beraber üst kata çıkmıştık. Departman müdürleri ve yöneticilerinin olduğu toplantıda ben mevki olarak en düşük kişiydim çünkü diğer herkes şehir dışına seminere gitmişti. Atakan da toplantıya onunla gelmem için beni zorlamıştı bir nevi. 

Büyük masada karşılıklı oturmuştuk. Diğerleri konuşurlarken onları dinliyor, eğer bizim departmanla alakalı bir şey söylerlerse not alıyordum ajandama. Şuana kadar önemli bir şeyden bahsedilmemesi dışında bir sorun yoktu tabii. Dirseğim masadayken çenemi avcuma yaslamış öylece duruyordum. 

Derin bir nefes alarak  ajandama döndüm ve bir şeyler çizmeye başladım öylesine. Resim çizmede de iyi değilimdir ama boş boş karalamak eğlenceliydi. Güneş, bulut, yıldız gibi basit bir iki şey karaladım, canım sıkılmıştı. Benlik bir şey de yoktu toplantıda.

Göz ucuyla karşımda oturan adama baktım. Arkasına yaslanmış, masanın üzerinde duran elinde kalemini çeviriyordu hızlı hızlı, kısık bakan koyu kahveleri ise bendeydi. Bu adam toplantıyı dinlemeyip beni mi izliyordu? 

Çok hafif gülümsedim ona. O da sırıttı ve gözlerini benden çekerek telefonunu çıkardı. Bir şeyler yazdıktan sonra cebimdeki telefonun titrediğini hissettim. Dudaklarım aralanırken diğerlerine bir göz atıp telefonumu çıkardım. Hala Atakan Bey diye kayıtlıydı bende, onu düzelttikten sonra açtım mesajını.

Atakan: Konuşulanları dinlemen gerekiyor, resim çizmen değil.

Telefon elimdeyken kısaca yüzüne baktım, sırıtan ifadesinden benimle dalga geçtiği belliydi. Ben de gönderip göndermeme arasında aldığım yazıyı omuz silkerek attım ona. Dudaklarımda istemsiz bir kıvrılma olmuştu. 

Can: Konuşulanları dinlemen gerekiyor, beni izlemen değil.

Mesajımı gördüğü belli olan mavi tikle ona baktım tekrar. Sırıtışını gizlemek için dilini dişlerinin üzerinde gezdirip ekranına bakıyordu. Bu haline gülmek istesem de dudaklarımı birbirine bastırıp engelledim bunu. Hoşuma gitmişti, inkar edemeyeceğim.

Gözleri elalarımla birleşince öylece baktık birbirimize. Elindeki kalemi çevirmeye davam ediyordu, sanki o çevirdikçe benim kalbim hızlanıyor gibiydi, ya da bakışlarının etkisiydi bu. 

Toplantı devam etti ve bu sefer daha ciddi konulardan bahsedildi. Atakan da bu sırada çoğunlukla konuştu. Hatta yönetim kurulunun özellikle ona sorular sorması ve fikrini alması gözümden kaçmamıştı. Sanırım herkes farkındaydı başarılı biri olduğunun. Atakan cidden de öyleydi. Yöneticilik vasfı yüksek ve işinde çok iyiydi. 

Sonra yanımda oturan, pazarlama departmanının müdürü olduğunu hatırladığım adam konuşmaya başladı. Otuzlu yaşların sonunda olduğu belli olan adam konuşuyor, bir yandan da önündeki kağıtları hızlı hızlı karıştırıyordu. Bir anda çatık kaşlarıyla bana dönünce yerimde dikleştim.

"Adın neydi senin?" Sert sesiyle yutkundum kısaca.

"Can."

"Can, git benim masamın üzerindeki mavi dosyayı getir, çabuk ol." Cümlenin yarısında önüne dönerken ne yapacağımı şaşırdım. Odasının nerede olduğunu bırak, daha ismini bile doğru düzgün hatırlayamıyordum. Yapacak bir şey yok diyerek popomu sandalyeden ayırmıştım ki tüm masada gözlerin kendisine çevrilmesini sağlayan sesini duydum.

Yönetici Kalp- BxBWhere stories live. Discover now