✧22✧

37.1K 3K 537
                                    

Bu hafta iş yerinde çok yoğunum, bir de üstüne kafam çok dolu, salak garanti atm'sinde param sıkıştı (1500tl) ve iki haftadır geri vermelerini bekledim. Fakat kasa tam çıkmış, her yere şikayet ettim bakalım, mahkemeye uzayacak gibi duruyor, hayırlısı..

Neyse ballarım iyi okumalar <333


Şirketin mutfağına su bardağımı bırakmak için girdiğimde çalışan abla kahve hazırlıyordu.

"Kolay gelsin." Gülümseyişime karşılık vererek kahve işine geri döndü. Biraz acelesi var gibiydi.

"Sağol Can sağol." Ben su bardağımı lavabonun tezgahına koydum. Tam o sırada mutfağın telefonu çaldı, abla koşar adım oraya giderek açtı. 

"Tamam efendim, şimdi getiriyorum hemen." Telefonu kapattıktan sonra hızla tezgahta bıraktığı kahveyi aldı. Ben o anda sol elimi tezgaha yaslamış, zar zor yetiştiğim üst dolaptan yeni bir su bardağı alırken ablanın eli kaymış olacak ki kahve tam elimin üstüne döküldü. 

Hızla elimi çekerken yüzüm buruştu acıyla. Elimin üstünden dumanlar çıkıyordu resmen fakat çok hissedemiyordum yandığını, tam tersine sanki buz gibi bir şey dökülmüş hissiyatı vardı.

"Ay oğlum, çok özür dilerim!" Abla nazikçe bileğimi tutup musluğun altına getirirken suyu açtı. 

"Abla yok önemli değil." Dedim hafif gülümseyerek. Çok mahcup gözüküyordu. Yine telefon çalınca eli ayağına dolaştı, bileğimi bırakarak telefona uçtu yine.

"Tamam, kusura bakmayın efendim getiriyorum hemen." Tekrar yanıma geldiğinde ofluyordu. "Ablam dur ona bir buz falan tutalım." Zaten oldukça meşgul gibi göründüğünden kafamı iki yana salladım.

"Meral abla sorun yok vallahi, sen meşgulsün zaten hadi ben hallederim." Diyerek sağ elimle omzunu tuttum hafifçe. Dudaklarını birbirine bastırırken kafasını salladı ve kahve makinesinin altına yeni bir fincan koyarken makineyi çalıştırdı. Tezgahı gelişi güzel silerek koşarak hazırlamış olduğu çay bardaklarına çay doldurdu. 

Ben de musluğu kapatıp kenardaki kağıt havluyla nazikçe kuruladım elimi. Sol elimin üstü kıpkızarık olmuştu ve acıyordu. Ama zaten evdeyken sürekli bunları tecrübe ettiğim için büyütülecek bir şey olmadığını düşündüm.

"Kusura bakma Can ya, yönetim kurulunun misafirleri var dakika başı bir şey istiyorlar, Atakan Bey'in de tam kahve saati," Elindeki çay tepsisiyle bana döndü, "Şunları götüreyim hemen, geleceğim. Kahve kalsın orada. Tekrardan özür dilerim ablam." Başımı iki yana salladım gülümseyerek.

"Yok yok cidden önemli değil. Bu kahveyi mi götüreceksin Atakan Bey'e?" Diye sordum makinenin altında dolmak üzere olan kahve bardağını göstererek.

"Evet canım şunları vereyim götüreceğim."

"Tamam ben bunu götürürüm." Anında itiraza geçti.

"Yok olur mu öyle şey-"

"Elime yapışmaz ya, zaten ofise gidiyorum."

En sonunda pes ederek tamam dedi ve teşekkür edip tepsiyle beraber çıktı mutfaktan. Makine son kahve damlalarını bardağa akıtırken elime baktım. Yüzüm buruşurken üfledim yavaşça, sanki tenimin altı yanmaya devam ediyordu.

Kahve bardağını aldım yanık olmayan elimle. Ofise girdim ve yerime geçmeden direkt Atakan Bey'in odasının kapısının önüne giderek kapıyı tıklattım. Gir komutunu duyunca kapıyı araladım. Atakan Bey'in bakışları ekrandayken kapıyı kapatıp içeri girdim. Odası cidden çok hoş bir erkek parfümü kokuyordu. Tam ona yakışan, ferah, zihin açan bir kokuydu. Masasının yanına yaklaştığımda koyu kahveleri bana döndü ve elimdeki kahveyi görmesiyle kaşları çatıldı. Masasının üzerine koydum.

Yönetici Kalp- BxBWhere stories live. Discover now