✧4✧

34.2K 2.5K 467
                                    

Ayy yorumlarınız beni çok mutlu etti, teşekkür ederim <33

Fikirlerinizi belirtmeyi unutmayıııınns iyi okumalar ballarr muaah

Her zamankinden daha erken geldiğimden midir bilmem ama ofiste kimse yoktu. Eşyalarımı masama koyduktan sonra oturdum ve bilgisayarımı açtım. Eren'in servisi gelmesi gereken saatte gelmesiyle beraber durağa gittim ve her zaman bindiğim otobüsün bir önceki seferine bindim. 

Geçen ki toplantıda yediğim onca azar ve imalardan sonra riske atmak istememiştim. Sadece biraz uykusuz hissediyordum kendimi, artık buna alıştırmalıydım kendimi. Zaten öyle çok acil durumlar olmadıkça saatlere dikkat eder, kurallara uyardım.

Buraya üniversite stajı olarak girdikten sonra devam etmiştim kadrolu olarak. İş bulma zorluğu yaşamadığım için bu şansı iyi değerlendirmeliyim diye düşünüp elimden gelen en iyi şekilde çalışmıştım. Zaten ilk maaşımla beraber Eren'i direkt bir kreşe yazdırmıştım. Onun ihtiyaçları ve istekleri benim için her zaman öncelikliydi. Diğer çocuklardan eksik hissetmemesi için elimden gelen her şeyi yapmaya çalışıyordum. Kendim için en son ne yaptığımı hatırlamıyorum bile. Buna rağmen asla şikayetçi değildim.

Ofisin kapısı açılınca giren kişiye baktım. Demek bu kadar erken geliyordu. Atakan Bey üzerindeki şık siyah takımı, pahalı duran ceketi ve elinde mağazadan alınmış kahveyle içeri girerken diğer elindeki telefondan bir şeylere bakıyordu. Beni fark etmemişti ve odasına doğru ilerlerken vaktinde geldiğimi görmesini istediğim için ayağa kalktım.

"Günaydın Atakan Bey." Tatlı olduğunu düşündüğüm bir gülümsemeyle ona bakarken adımları durdu. Koyu kahve, kısık bakan gözleri, biçimli siyah kaşları ve aynı renkte özenle yapılmış saçlarıyla çok yakışıklı olduğunu düşündüm. Uzun boyu ve yapılı vücudu da ekstra bir çekicilik katıyordu.

"Günaydın." Benimkinin aksine daha kalın ve karizmatik sesiyle kısaca karşılık verdi. Gözleri birkaç saniye bende oyalandıktan sonra odasına girip kapısını kapattı. Tekrar yerime otururken derin bir nefes aldım. Bu adamın gülümsemesini asla göremeyecektim sanırım. Neyse, en azından karşılık verdi.

***

Mola saati kahvelerimizle beraber ofiste otururken öylesine boş sohbetler ediyorduk bizimkilerle. Daha doğrusu konumuz yine Atakan Bey ve benim onu sinirlendirmemdi. Dünki toplantı konusunu konuşuyorduk.

"Can ilk günden fena göze battın adamın ama ya, umarım daha fazla sorun yaşamazsın." Cemre üzgün bir ses tonuyla konuşunca kafamı salladım. 

"Birkaç aksilik yaşadığımdan öyle oldu. Umarım yaşamam."

"Hoca sana taktı." Diye konuşan Murat abiye hepimiz güldük. Cidden öyleydi galiba. Lisedeki tarih hocam gibi Atakan Bey'de bana takmıştı sanırım. Tabi bence bu böyle devam etmeyecekti. O gün olağandışı gelişen bir neden vardı ve toplantıyla denk gelmesiyle göze batmıştım. İki güne unutulur diye umuyordum fakat hala bu konunun konuşulması geriyordu bir yandan.

"Kardeşinle alakalı bir şey demiştin sanki, önemli bir şey yoktu inşallah?" Merve'nin merakla sorduğu soruyla kafamı iki yana salladım hayır anlamında. Gerçekten endişelendiğinden mi yoksa sadece boş bir meraktan mı ibaretti emin değildim ama yine de cevap verdim.

"Yok, servisi trafiğe takılmıştı onu bekledik." Diye kısaca açıklama yaptım. Buradakiler detayları bilmese bile kardeşimle yaşadığımızı biliyorlardı. Ailemi trafik kazasında kaybettiğimi söylemiştim sadece.

"Zor olmuyor mu?" Seren dudaklarını büzmüş, kollarını göğsünde bağlamış bana doğru bakıyordu. Dediğini anlamadığımdan konuştum ona doğru.

"Nasıl yani?"

"Ne bileyim, daha gençsin. Çocuk bakmak falan zor yani." Omuz silkerek gülümsedim.

"Tabi zorlukları var ama ben alıştım, seviyorum." Diye bir şeyler geveledim. O sırada ortam biraz garipleşince Murat abi konuyu dağıttı sağolsun.

"Seren bu son sipariş ettiğimiz numuneleri sen takip ediyordun en son, ne zaman gelir tahmini? İmalattan sürekli sorup duruyorlar." İşle alakalı konuşmaya başladıklarında molamız da bitmişti zaten. İşime döneceğim vakit telefonumun çalmasıyla ekranda yazan isime baktım. Eren'in sınıf öğretmeni her aradığında içime garip bir endişe doluyordu ister istemez. Ayağa kalkıp ofisin kapısına çıktım ve cevapladım telefonu.

"Merhaba Can Bey nasılsınız?"

"Teşekkürler Zeynep hanım iyiyim, siz nasılsınız? Acil bir şey yoktur umarım." Diye sordum merakla.

"Hayır hayır, endişelenmeniz gereken bir şey yok. Sadece Eren'in kedi köpeklere alerjisi olup olmadığını sormak istemiştim. Diğer çocukların alerji testleri elimde fakat Eren'inkini göremedim ve bugün kreşimize yavru kedi köpekler getirdik çocuklar için. Çocuklarla ilgilenirken sormak aklımdan çıkmış kusura bakmayın." Derin bir nefes aldığımda Eren ve yavru kedi köpeklerle olduğu bir görüntü zihnimde canlandı ve bu gülmeme sebep oldu. 

"Hayır Zeynep Hanım, herhangi bir alerjisi yok. Size test sonuçlarını teslim etmemiş olabilirim, eve gidince bakacağım." 

"Tamamdır Can Bey, çocukların fotoğraflarını sınıf grubuna attım, oradan Eren'inkilere bakabilrisiniz."

"Teşekkür ederim Zeynep Hanım, iyi çalışmalar." Vedalaşıp telefonu kapattıktan sonra whatsappa girip atılan fotoğraflara baktım. Eren'in yavru bir köpeğe sarıldığı fotoğrafa bakarken kalbim eridi resmen. Öyle tatlıydı ki. Bir diğer fotoğrafta küçük bir kediyi elinde tutmuş ve aynı onun gibi küçük dilini dışarı çıkarmış poz vermişti, eşek. Diğer fotoğraflara kısaca göz gezdirdiğim vakit bana doğru yaklaşan adım sesleri duydum.

"Can Bey?" Atakan Bey'in sesini duymamla kafamı kaldırdım hızla. Hafif sinirli bir yüz ifadesiyle bana bakarken yanlış bir şey yapıp yapmadığımı sorguluyordum. 

"Efendim Atakan Bey?" Uzun boyundan dolayı kafamı kaldırarak ona bakarken yakınlığımızdan dolayı parfümünün kokusunu alıyordum. Çok ferah ve rahatlatıcı bir kokuydu, sert bakışlarının aksine.

"Toplantıda başka şeyler düşünüyor olmalısınız ki dediklerimi hiç dinlememişsiniz." Gülümsemem yavaşça solarken dudaklarım aralandı. Yine gerginlik ve korkuyla midem kasıldı.

"Anlamadım efendim, yanlış bir şey mi yaptım?"

"Mola saatleri dışında acil olmadıkça telefonla ilgilenmemenizi rica etmiştim hepinizden." Kısaca kol saatine bakıp tekrar bana dikti keskin bakışlarını, "Mola biteli neredeyse on dakika olmuş ve siz ofis dışında telefonunuzla ilgileniyorsunuz. Genel müdürlerin de dikkatini çekiyorsunuz böyle yaparak." Şuna kadar genel müdürlerle bir problem yaşmamıştım ve ufak bir telefon görüşmesiyle de dikkat çekeceğimi sanmıyordum. Bu adamdaki mükemmeliyetçilik her geçen gün beni şaşırtıyordu. 

"Hayır, acildi Atakan Bey. Kardeşimin öğretmeni aradı ve açmak zorundaydım." Kaşları kalkarken dediklerime hiç de inanmış gözükmüyordu.

"Telefonunuza bakıp gülüyordunuz. Hiç de acil bir durum varmış gibi değildi. Her neyse, işiniz bittiyse içeri geçin lütfen. Bir daha uyarmak istemiyorum sizi." Demek konuşma bittikten sonra görmüştü beni. Kendimi açıklayamamamın verdiği o iğrenç his soluk borumu zorlarken kafamı aşağı yukarı salladım pes ederek.

"Kusura bakmayın." Kısık sesimle son kez ona bakıp içeri girip yerime geçtim. Arkamdan girip kendi odasına doğru ilerlerken elinde telefonuyla yazışan Seren çarptı gözüme. Parmakları hızla ekranda dolaşıyor, hafifçe gülümsüyordu. Göz ucuyla Atakan Bey'e baktığım da buraya bakmadan odasına girip kapısını kapattığını gördüm. Neden sadece ben gözüne çarpıyordum?

Yönetici Kalp- BxBOpowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz