Final

495 58 18
                                    

Keyifli okumalar!

---*****----

Genç kız atının üzerinde ilerlerken dikkatle geçtiği yolları izliyordu. Kendi ülkesine dönerken geldiği yollardan çok farklı bir rota izlediklerini anladığında ise bakışları yanında ilerleyen kocasına dönmüştü.

Kocası!

Evet, Adrian ile babasının huzurunda kendi ülkesinin kanunlarına göre evlenmişti. Aile arasında olan küçük tören herkesi mutlu ederken Elizabeth garip bir duygunun içine düşmüştü. Bedeninde daha önce oluşmayan bir duygu prensesi esir almıştı. Sanki babası onları karı koca ilan ettiğinde vücudunu saran dikenli teller birden yok olmuştu.

"Ne düşünüyorsunuz kraliçem?"

'Kraliçe' Elizabeth gelen hitapla duraksamıştı. O artık gerçek anlamda bir kraliçeydi. Adrian'ın kraliçesi.

"Neden bu yoldan gittiğimizi düşünüyordum. Yolu uzatmış olmayacak mıyız?" prensesin sorusu ile Adrian başını hafifçe sallamıştı.

"Yolumuzun üzerinde pusu olabileceğini düşünüyoruz. Bu yüzden güzergahı değiştirdik." Elizabeth derin bir nefes alarak "Anlıyorum," dedi. Arkalarından gelen askerlere kısa bir bakış attıktan sonra komutan Niko'yu görünce hafif gülümsemişti.

"Neye gülüyorsunuz?"

"Saraya gidince komutan Niko ve askerlerini emrimde istiyorum." Adrian genç kızın sözlerine kaşlarını çatarak cevap vermişti.

"Neden onlar?" Elizabeth kralın sesindeki tınıdan şüphe duyarak bakışlarını ona çevirmişti. Ah şimdi ne çok isterdi onu okuyabilmeyi.

"Çünkü kralına ve kraliçesine sadık başka asker bulabileceğimden şüpheliyim. En azından güçlerimi geri kazanana kadar yanımda güvendiğim birileri olmalı." Adrian'ın yüzü asılmıştı. Karısının yanına en az kendisi kadar yakışıklı bir adamın olmasını istemiyordu. Düşüncelerinin kaydığı yönü fark edince şaşkına dönen genç adam kendi haline gülmek istemişti.

"Pekala sen nasıl istersen kraliçem." İkili arasında ki son konuşma bu olmuştu. Öncü askerler önden giderek yol güvenliğine enin olarak geri dönüyor ve onlara katılıyordu. Birkaç saat sonra kendi topraklarından artık kraliçesi olduğu topraklara geçmişti. Komutan atıyla öne çıkarak kralın yanına geldiğinde Adrian ona dönerek bakmıştı.

"Kralım, atların dinlenmesi gerekiyor. Bu şekilde devam edersek bizi yarı yolda bırakabilirler." Adrian komutanın ne demek istediğini anladığında başını sallayarak onu onaylamıştı. Her hangi bir saldırıda yorgun atlarla savaşamazlardı.

"Asker, etrafın güvenliğini alın ve kralımızın çadırını kurun." Askerler hemen komutanın dediklerini yaparken Elizabeth atından inerek etrafı incelemeye başlamıştı. Sander yanında ilerlediği at arabasının dışına vurarak "Prenses Flora, mola veriyoruz," diye seslenmişti. Flora'dan ses alamayınca merak ederek arabanın penceresinde ki örtüyü aralayarak arabanın içine baktı. Prensesin koltuğa uzanmış bir şekilde uyuduğunu görünce yüzünde istemsiz bir gülümseme oluşmuştu. Prenses bebekler gibi uyuyordu. Elizabeth kardeşinin yanına gitmek için döndüğünde Sander'in gülümsemesine şahit olmuştu.

"Danışman Sander, prenses Flora gelmiyor mu?" diye sorduğunda Sander toparlanarak hemen örtüden elini çekmişti.

"Prenses Flora dinleniyor kraliçem, sanırım gelmeyecek." Elizabeth adamın iç çekişi ile gülümsemişti. Kralın az ilerde askerlere emirler verdiğini görünce ona doğru ilerlemeye başladı. Adrian karısının kendisine doğru geldiğini görünce yüzüne oluşan gülümsemeye engel olamamıştı. Elizabeth'in ağır adımlarla ilerlemesi Adrian'ın gözlerinde ki hayranlığı daha da arttırıyordu. Sonunda kocasının yanına ulaştığında Adrian kızın elini tutarak bileğinin iç kısmını ovalamaya başladı.

ASİL KANWhere stories live. Discover now