25. Bölüm

454 50 0
                                    


Keyifli okumalar!

****

Genç adam öfkeli adımlarla sarayın koridorunda ilerlerken ne yapacağına karar vermeye çalışıyordu. Dayısının sözleri beyninde yankılanırken aklı iyice karışmıştı. Ona gelen habere göre babası olacak adam oldukça hasta olmalıydı. Anlaşılan bu haberde yalan bir haberdi. Derin bir nefes alarak hızla odaya girdiğinde yatakta uyuyan genç kızı görünce kapı ağzında duraksamıştı. Başını iki yana sallayarak kapıyı kapatıp ağır adımlarla yatağa doğru ilerledi.

"Uyandığında ne olacağını merak ediyorum. Seni asla bırakmayacağım." Adrian kızın yanına oturarak bir süre genç kızı izlediğinde aklında dayısının gözlerinde gördüğü ifade gelmişti. Ondan şüphe duymaya başlamıştı. Dayısı savaşta onlara karşı savaşacağını düşünüyordu. Bir süre daha odada kaldıktan sonra Flora'nın verdiği ilacı içerek odadan ayrılmıştı. Ne yapacağına karar vermek zorundaydı.

"Adrian?" annesinin sesini duyduğunda yönünü değiştiren genç adam kadının kaşlarını çatarak oğluna bakmasına neden olmuştu.

"Adrian, hemen olduğun yerde kal!" Almira oğlunun önüne geçerek genç adamı durdurmuştu.

"Anne, sonra konuşalım."

"Hayır, şimdi konuşacağız. Neler oluyor?"

"Anne, inan hiç vaktim yok." Almira oğlunun kolunu tutarak genç adamla rahat konuşabilmek için ilk odaya girmişti. Adrian annesinin kararlı duruşu karşısında sıkıntıyla nefes almıştı.

"Anlat Adrian, neler oluyor?"

"Alexis ile savaşa giriyoruz, olan bu." Almira tek kaşını kaldırarak oğluna bakarken Adrian ne yapacağını şaşırmıştı.

"Bakma bana öyle anne, ne yapacağımı bilmiyorum."

"Ne demek bilmiyorum. Bu savaş senin savaşın değil. Ya dayının yanında olacaksın ya da hiç karışmayacaksın."

"Bunu yapamayacağımı biliyorsun anne, ortada masum bir halk var."

"Masum halk mı? O masum dediğin halk az kalsın senin ölümüne neden olacaktı. Sakın dayının karşısına çıkayım deme." Adrian annesine şaşkınlıkla bakmıştı. Ondan istediği şey oldukça zor bir şeydi.

"Bu savaşı durdurmanın bir yolu olmalı anne, benim yüzümden iki ülkeden de masum insanlar ölmemeli."

"Anlamıyorsun değil mi Adrian, bu savaşın seninle bir alakası yok. Bu savaş bir gün patlak verecekti zaten. Kraliçe hapsedildiğinden beri böyle bir savaş bekliyorduk zaten." Adrian'ın aklı karışmıştı. Almira oğlunun düşüncelerini okuyabiliyordu.

"Anne..."

"Adrian, sakın yanlış bir şey yapayım deme." Almira oğluna son sözlerini söyledikten sonra onu yalnız bırakmıştı. Annesi odadan çıktıktan sonra Adrian düşüncelere dalmıştı. Arkadaşlarıyla hemen görüşmesi gerekiyordu. Hızlı adımlarla saraydan ayrılırken yakında olan buluşma yerine doğru giderken kendisine bakan hayran bakışlara aldırış etmiyordu. Yaşı ellinin üzerinde olan herkes genç adamı Edward'ın gençliğine benzetirken kendi aralarında konuşmaya başlamıştı.

"Şişt delikanlı, bir baksana sen buraya?" Adrian kendisine seslenen adama döndüğünde yaşlı adam ağır bir şekilde ona doğru yürümeye başlamıştı.

"Bir şey mi söyleyeceksin amca?"

"Sen kimlerdensin, yüzün hiç yabancı gelmiyor bana."

"Öyle mi kime benzettiniz?" dediğinde adam bir süre genç adamı incelemişti. Adrian'ın kolunu yakalayarak kısa süreli gözlerini kapattığında yutkunarak hızla elini çekmişti.

ASİL KANWhere stories live. Discover now