36. Bölüm

448 54 3
                                    


Keyifli okumalar!

****

Elizabeth düşünceli bir şekilde odasındaki pencereden dışarıya bakarken son günlerde olanları düşünüyordu. Zaman çabuk geçiyordu ve neredeyse bir aydır saray oldukça sakindi. Nadia annesi bir süredir sessizce odasında oturuyor ve dışarıya adımını atmıyordu. Elizabeth onun saraydan gönderilmeyi beklediğini biliyordu. Ağzıyla söylemese de Elizabeth bunu okuyabiliyordu. Saray hizmetlileri durumun garipliğini sorgulasa da sesli bir şekilde kimse dile getiremiyordu. Nadia'nın odasından çıkmaması ve sarayda eskisi gibi kimseyi ağırlamaması koridorlarda dedikodu konusu olurken bu zaman zarfında kral Edward'ın da cariyeyi görmeye gitmemesi olayların tuzu biberi oluyordu. Odanın kapısının tıklatılmasıyla başı kapıya dönmüştü.

"Gelin," Elizabeth'in seslenmesi ile odasına başı önde Lizzy girmişti. Elizabeth kardeşinin bu davranışına kaşlarını çattı.

"Prenses Lizzy, ne oldu?" Lizzy başını kaldırdığında neredeyse ağlamak üzereydi. Koşarak Elizabeth'e sarıldığında Elizabeth şaşkınlıkla donup kalmıştı.

"Anneme yardım et Elizabeth, babamı bir tek sen ikna edersin." Elizabeth gerilirken Lizzy'den ayrılarak yüzünü kavramıştı. Göz göze gelen ikili bir süre sessiz kalırken genç kız kardeşinin gözlerinden koridorlarda dönen konuşmaları onunda duyduğunu anlamıştı.

"Ne oldu Lizzy," diye sormasının tek nedeni düşüncelerini okuduğunu belli etmemek içindi.

"Saray yetkilileri yarın saraya yeni kraliçe adaylarını getirecekmiş. Babam da onlara bir şey söylemiyor. Annem odasından çıkmıyor. Yanına gittiğimizde konuşmuyor." Elizabeth başını sallayarak genç kızı kollarının arasına çekmişti.

"Korkma Lizzy, Nadia anne iyi olacak. Belki de saraydan ayrılması onun içi daha iyi olacaktır." Lizzy hızla geri çekildiğinde öfkeyle ablasına baktı.

"Sen ne dediğinin farkında mısın? Anneme için bunu nasıl söylersin? O aramızda en çok seni seviyordu." Elizabeth kızın ani çıkışı ile göz kırpmıştı.

"Lizzy anneni yanında istiyor musun?" Lizzy başını hızla sallarken Elizabeth devam etmişti.

"O zaman bırak babam onu göndersin." Lizzy anlamadığını bakışlarından belli ederken Elizabeth gülerek ona bakıyordu.

"Sen ne planlıyorsun?"

"Bırak annem gitsin Lizzy, inan babam onu kendi elleri ile geri getirecek." Elizabeth'in sözleri ile genç kız yutkunurken ona güvenmekten başka bir şey gelmiyordu elinden. İki kardeş birlikte odadan çıkarken koridorda prensesleri yan yana görenler selam vererek yana çekiliyordu. Elizabeth sarayda belli bir hazırlığın yapıldığına dair gözlemlediği olayları başını iki yana sallayarak karşılamıştı. Anlaşılan babası bir işler çeviriyordu. Ya da gerçekten Nadia annesinden vazgeçmişti. Oysa savaşa gitmeden önce ona olan sevgisinden o kadar emindi ki... Bakışları yanında yürüyen kardeşine kaydığında derin bir iç çekti. Daha on beş yaşında olan kardeşinin annesinden ayrılmasını istemiyordu.

"Prenses Elizabeth, Lizzy nereye böyle?" Flora iki kardeşini düşünceli bir şekilde koridorda görünce seslenmeden edememişti.

"Cariye Nadia'yı ziyaret edeceğiz. Sende bize katılır mısın?" Flora annesinin adını duyunca yüzünü asmıştı. Annesinin son zamanlarda içine kapanması Flora'yı da üzüyordu. Başını sallayarak onlara katılırken üç prenses önce Flora annelerinin odasına doğru ilerlemeye başlamıştı. Elizabeth onların düşüncelerini okuyabiliyordu. İki prenseste annelerinin gönderilmesinden korkuyordu.

ASİL KANTempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang