18. Bölüm

571 71 2
                                    

Keyifli akşamlar arkadaşlar. Umarım bölümü beğenirsiniz. 


****

Genç kadın kulağına dolan sesle titremeye başlamıştı. Arkasını dönmeden önde cesaretini toplarken omuzlarında hissettiği baskıyla yutkunmadan edemedi. Ağır bir şekilde geriye dönerken kendisine inanmazcasına bakan adamla göz göze gelmişti.

"Almira, bu sen misin?" kadın ne söyleyeceğini bilememişti. Yüzünde ki örtünün ağır bir şekilde indirilmesi ile gözlerini kapatmıştı.

"Sensin!" Edward öğrendikleriyle acele taht odasına doğru ilerlerken karşılaşacağı sürprizden habersizdi. Kardeşinin sesini duyduğunu sanırken birden karşısında görmüş olmak adamı gafil avlamıştı. Yıllardır öldü mü kaldı mı diye merak ettiği kardeşi sapasağlam karşısında duruyordu. Mutlulukla kadını kollarının arasına çekerek sıkıca sardı.

"Küçük prensesim burada, buna inanamıyorum." Almira ağabeyinin sarılışına karşılık verirken birden ağlamaya başladı.

"Abi..."

"Şiştt sakin ol prensesim, hayatta olduğuna inanamıyorum. Bunca yıl seni bulamadığım için özür dilerim." Edward ne söyleyeceğini nasıl davranacağını bilmiyordu. Gözü onlara özlemle bakan Adrian'a takıldı. Anne oğulun henüz konuşmadığını anladığında ise üzülmüştü. Elizabetk şüpheci bir bakışla odadakileri izlerken Edward geri çekilerek kadının yüzünü iki avucunun içine aldı.

"Hayattasın, yaşıyorsun." Almira başını sallarken Edward devam etmişti.

"Neredeydin, neden gelmedin?"

"Gelemedim..." Kadının sözleri ile Edward gerilirken Elizabeth iki kardeşinin buluşmasını gülümseyerek izlemişti.

"Babacım, beni unuttunuz." Araya giren prenses Edward'ın gülmesine neden olmuştu.

"Seni unutmam mümkün mü prenses?" Elizabeth omzunu silkerken Edward diğer kolunu açarak kızını davet etmişti. Prenses Elizabeth davete hemen icap ederken Drew onlara yüzü asılarak baktı. Ne kadar büyümüş olsa da kıskanmanın yaşı yoktu. Edward oğluna ve yeğenine bakarken minnetle gülümsemişti.

"Nasılsın Drew?" Babasının sorusu ile Drew derin bir iç çekti.

"Hala çok gençsin baba, tahtını geri almaya ne dersin?"

"Bunu düşünme bile, ülke sana emanet. Ayrıca inzivaya çekilmek çok keyifliymiş." Edward'ın sözleri ile Elizabeth gülerken Drew yüzünü asmıştı. Aile bir arada toplanmış gibiydi. Prensesin aklına gelen şeyle hızla babasının kollarından çıkmıştı.

"Nadia annem nerede?" Edward Nadia'nın adını duyunca gülümsemişti.

"Odasına çekildi, yol onu çok yormuş." Elizabeth heyecanla izin isteyip odadan çıkarken Elizabeth'in çıkması ile Adrian daha fazla dayanamayarak annesine doğru ilerleyip önünde durmuştu.

"Annecim?" Almira oğlunun gözlerine özlemle bakarken kollarını açarak Adrian'a sarılmıştı. Genç adam yaşadığı mutlulukla gözyaşı dökerken Drew ve Edward anne oğula üzgün bir şekilde bakıyordu. İkilinin kavuşma anı oldukça duygusal olmuştu.

"Adrian, başardığına çok sevindim." Geri çekilerek oğlunun yüzünün yarısını kaplayan maskeyi çıkardığında genç kadın yutkunmuştu.

"Sen..." Bakışları hızla Edward'a dönerken adam omzunu silkeleyerek kardeşine gülmüştü.

"Bana bakma öyle, senin marifetin. Derlermiş en çok kimi seversen çocuğun ona benzermiş, demek ki en çok beni seviyormuşsun ki oğlun dayısının kopyası oldu." Adrian bakışlarını kaçırırken Almira gülerek abisine sarılmıştı.

ASİL KANWhere stories live. Discover now