27. Bölüm

424 47 0
                                    


Keyifli Okumalar!

***

Genç adam gözlerini araladığında bedenine sarılı olan sarmaşıklarla karşılaşmıştı. Tüm bedeni sıkıca bağlanmıştı. Ellerini kıpırdatacak takati bulamazken gözleri ile etrafı incelemeye başlamıştı. Odanın içinde tüm hücrelerinde hissettiği bir güç onu ele geçirmiş durumdaydı. Konuşmak istese de başaramadı. Bedeni hareket yetisini kaybetmiş durumda soluklanırken gözlerinin önünde beliren siluet ile kaşları çatılmıştı.

"Bakın burada kimler varmış, hiç uyanmayacaksın sandım." Adrian karşısında ki adama bakarken ona cevap verememekten kızgınlık duyuyordu. Ömründe bir iki kez gördüğü adamı yıllar sonra bile hemen tanımıştı. Kulaklarına yankılanan bir diğer tanıdık ses ile yutkunmadan edememişti.

"Kral Alexis sonunda prens Adrian elinize düştü, ne yapmayı planlıyorsunuz?" Adrian adamın sessizliği karşısında dişlerini sıkmıştı. Gözlerinde gördüğü planlar Adrian'ın hareket etme isteğini daha da kamçılıyordu.

"Henüz bir karar vermedim, zaman gösterecek."

"Onu hemen öldürmeniz gerekirdi, neden tutsak ettiniz."

"Karar vermedim dedim, bu konu beni ilgilendirir." Alexis oğluyla göz temasını kesmiyordu. Adrian adamın bakışlarında ki ifadeye şaşkınlıkla bakmıştı. Alexis kendisine zarar vermeyecekti. Damarlarında kanını taşıdığı adam ona zarar vermek istemiyordu. Kulaklarında çınlayan tiz sesle irkilen genç adam düşüncelerini topladı.

"Alexis, Edward savaş için hazırlanmış yola çıkmıştır. Adrian'ın elinde olduğu çoktan ona bildirilmiştir.",

"Ne demek istiyorsun, topraklarımda casus mu var Barbara?"

"Olduğunu ikimiz de biliyoruz."

"Bence savaşı düşünmek yerine kendini düşün. Kral Edward seni hain olarak ilan etmiş. Üstelin prenses Felisa ile ikiniz için ölüm emri verdi."

"Babam benim ölüm emrimi vermez, yalan söylüyorsun." Felisa öne atılırken Alexis kahkaha atarak kızın saflığına gülmüştü.

"Kral Edward asla ihaneti affetmez. Kendi kızı bile olsa cezasını keser. Bunca yıl babanı tanımamışsın." Felisa gerilerek adama bakarken Barbara elleri iki yanda yumruk olmuş bir şekilde zindanın kapısına doğru ilerledi.

"Ne yapacaksan çabuk yap Alexis, Edward geldiğinde yeğenini almadan gitmeyecektir."

"Buna asla izin vermeyeceğim. Çocukken onu elimden kaçırmış olabilirim ama bundan sonra prens ait olduğu yerde kalacak. O benim kanımdan."

"Ona nasıl güveneceksin? Onu Edward yetiştirdi."

"İki gün sonra güvendiğim bir şaman gelecek, onunla bu işi halledeceğim. Prens bir daha o soyu hatırlamayacak bile." Adrian babasının sözlerine öfkelense de dışa bir tepki verememişti. Dayısı çok sinirlenmiş olmalıydı. Haber vermeden saraydan ayrıldığı için iyi bir ceza alacağı kesindi.

"Bakışların aynı annene benziyor, o da öfkelendiğinde bu şekilde bakardı bana. Evlenmesinin bedelini seninle ödeyecek. Bir daha oğlunu görememek ona en büyük ceza olacak." Adrian gözlerinin içine bakarak konuşan adama öfkeyle bakarken zindanın kapısından içeriye kendisine denk bir öfkeyle daha önce görmediği bir kadın girmişti.

"Bu ne demek oluyor Alexis, bu adamın ne işi var sarayda?" Alexis, yanına gelen kraliçesine alaycı bir şekilde bakmıştı.

"Başka nerede olması gerekiyordu Soraya, o benim kanımdan."

ASİL KANWhere stories live. Discover now