34. Bölüm

399 45 6
                                    

Keyifli okumalar! 

***

Genç adam çıldırmış gibi sarayın koridorunda ilerlerken karşısına çıkanlar korkudan geri kaçıyordu. Başında kraliyet tacını görenler ona selam verse de Adrian'ın bunu görecek durumu yoktu. Ayaklarının bastığı yer öfkesinden adeta titriyordu. O kadar kızmıştı ki boynundan aşağıya asılan kraliyet pelerininin yandığının farkında bile değildi.

"Kralım?" Adrian kendisine seslenen arkadaşını görünce öfkeyle ona döndü.

"Elizabeth nerede?" Sander gözleri alev topuna dönen Adrian'ın bakışlarından endişelenerek yutkunmuştu.

"Törende olması gerekiyordu," dediğinde Adrian öyle bir kahkaha atmıştı ki sarayın duvarları adeta sallanmıştı.

"Törende mi? Sana onu görünün önünden ayırma dedim Sander, sen ne yaptın?" Sander gözlerini kısarak beraber büyüdüğü arkadaşına baktı. Onu sakinleştirmezse geri dönülmez bir yola girmesinden korkuyordu.

"Adrian, etraftakileri korkutuyorsun. Sakinleşmen gerek."

"Sakin mi olayım, söylesene nasıl sakin olayım. Bu gün şu lanet tacı takmak zorunda kaldım. Ama bil bakalım ne eksik!"

"Kral Adrian!"

"Bana kral deyip durma. Kral kraliçesini bulmadıkça unvanı almayacak." Adrian şaşkınlıkla genç adama bakarken Adrian başında ki tacı çıkararak Sander'e uzatmıştı.

"Adrian bunu yapma!" Sander genç adama eğilerek ona uyarıda bulunmuştu. Adrian başını iki yana sallayarak arkadaşına aynı sessizlikle cevap vermişti.

"Elizabeth olmadan o tahtta oturmayacağım. Şimdi Kriss'i çağır bana birlikte kaçan kraliçeyi bulmaya gideceğiz."

"Adrian, ülke savaştan yeni çıktı, halk senin selamlamanı bekliyor. Yapma, düşmanlarına fırsat verme." Adrian dişlerini sıkarken kendine doğru gelen dayısını görünce yerinde dikleşmişti. Edward Sander'in elinde ki tacı görünce kaşlarını çatmıştı.

"Neler oluyor burada?"

"Kral Edward, ona bir şey söyleyin. Prenses Elizabeth'i bulmak için saraydan ayrılacağını söyledi." Edward kaşlarını iyice çatarak yeğenine baktı.

"Sen hiç akıllanmayacak mısın Adrian, şuanda halkının sana ihtiyacı var. Şimdi giy o tacı ve hitap balkonuna çık."

"Benimde Elizabeth'e ihtiyacım var dayı. Bu sarayda kimsem yok. Ona ve gücüne ihtiyacım var anlamıyor musun?" Edward genç adamın neler hissettiğini elbette anlayabiliyordu. Kendisi de ilk tahtta çıktığında sarayda birden ona yabancı olmuştu. Kimseye güvenemiyordu. Adrian ise gerçekten kendine yabancı olan topraklarda kral olacaktı. Yanında güvenilir birini istemesi çok doğaldı.

"Elizabeth'i daha sonra ararsın. Şimdi önemli olan ülkenin düzenini sağlamak. Sakın görevini boşlamaya kalkma. İnan kralın gözlerini kapatması bile halka zulm olarak yansıyor. Seni adil bir genç olarak yetiştirdim. Şimdi kendi iyiliğin için halkını yarı yolda bırakamazsın."

"Ama dayı..." Derken Adrian birden duraksamıştı. Gözleri parlayarak dayısına bakarken Sander genç adamın değişen ifadesi ile şaşırmıştı.

"Ne?"

"Sen bizi engellemeyecek misin? Elizabeth ile evlenmeme karşı çıkmayacak mısın?" Edward başını iki yana sallayarak yeğeninin gözlerine odaklanmıştı.

"Elimden bir şey gelmez Adrian, ülkelerimiz sınır ve Travuz'un güvenliği için kızımdan başka kimseye güvenemem. Malum sen ilk fırsatta kaçmaya çalışıyorsun. Sorumsuz davranıyorsun." Edward'ın sözleri ile Adrian yüzünü asarken Sander gülümsemesini saklamak için başını çevirmişti. Kral Edward'a hak vermemek elde değil.

ASİL KANWhere stories live. Discover now