35. Bölüm

388 51 1
                                    


Keyifli okumalar!

***

Attığı her adımda ondan korkarak geri çekilen insanlara karşı gözleri kör olmuştu. Ardından seslenen kardeşini bile duyacak durumda değildi. Atı aldığı enerjiden şaha kalkarken Elizabeth hayvanın tedirginliğini önemsemeyerek üzerine atladığı gibi kimseyi beklemeden yola koyulmuştu. Drew arkasından seslense de sesini duyuramamıştı. Saray kapısı açılıp dışarı çıktığında ise Elizabeth'in uzaktan görüntüsünü güçlükle seçebilmişti.

"Neler oluyor Drew?" Drew arkasını döndüğünde amcası ile karşılaşmıştı.

"Annemi kaçırdılar, Elizabeth çıldırmış gibiydi. Yapacaklarından korkuyorum."

"Anneni kaçırdılar ve sen bu kadar rahatsın öyle mi?" Louis kapanan saray kapısına dikkat kesilirken Drew ona cevap vermişti.

"Anneme zarar vermeye cüret edemezler. Kimse kral Edward'ı karşısına almaya cesaret edemez. Annem iyi olacak."

"Bu kadar emin olma Drew, babana rağmen anneni kaçırdıysalar kaybedecek bir şeyleri yok demektir." Drew saraydan ayrılamayacağı için askerlerine ve hayvan dostlarına Elizabeth'in peşinden gitmesi için emir vermişti. Ona beklemekten başka bir şey düşmüyordu. Genç adam saraya giderken kendisine doğru uçan şahine bakmıştı. Kolunu kaldırarak şahini davet ederken hayvan genç adamın koluna konarak gözlerine bakmıştı. Louis dikkatle yeğenini hayvanla olan sessiz konuşmasını izlemişti. Kuşla konuştuktan sonra hızla saraya giren genç adam arkasından seslenen Louis'e aldırış etmemişti. Adımları koridorlarda hızlanırken sarayın alt kısımlarına inen merdivenlere yöneldiğinde Louis duraksadı.

"Drew, nereye? Orası yasaklı bölge!" dediğinde Drew adama aldırmayarak koşarak merdivenleri inmeye başladı.

"Drew, hemen oradan dışarıya çık!" Louis cevap alamayınca mecbur yeğeninin peşinden merdivenlere yönelmişti. Her adımında gözünün önüne insanlara yapılan işkenceler gelmişti. İnsanların acı dolu çığlıklar bedenine zarar veriyordu. Nefesi sıklaşırken Drew'e yetişmek için elinden geleni yapmıştı. Kulağına dolan öfkeli sesle Louis duraksadı.

"Sana son kez soruyorum, annem nerede?" Drew'in sesi duvarlarda yankılanırken karşıdan beklenen cevap gelmişti.

"Bilmiyorum!"

"Bana yalan söylemeyi bırak Gerald, cevap ver bana." Kraliçenin babası genç adama alaycı bir şekilde bakarken Drew delirmek üzereydi.

"Çok ayıp Drew, dedene bu şekilde davranmamalısın."

"Sen benim dedem değilsin Gerald. Kral Edward'ın öfkesinden hiç mi korkmadın? Bu yaptığın senin idamına neden olacak!"

"Kaybedecek bir şeyim yok, giderken Edward en değer verdiği eşini kaybedecek."

"Bunu yapamazsın, annemin yerini söyle Gerald!" Drew sabrı taşmış bir şekilde adama bakarken Louis sonunda genç adamın yanına gelmişti.

"Bakın burada kim varmış, Prens Louis sonunda sarayınıza dönmüşsünüz." Louis yıllardır görmediği adama kısa bir bakış atarak başını iki yana sallamıştı.

"Gerald, yıllar sana yaramamış. Tıpkı kraliçe gibi sende yaşlanmışsın."

"Kraliçe nerede?" Adam kızının sözünü duyunca ileri atılmıştı. Drew amcasının alaycı tavrı karşısında duraksarken Louis devam etti.

"Kraliçe mi? Hangi kraliçe, Barbara artık dünyasını karanlık perdeden izleyecek. Ben olsam Edward gibi merhametli olmazdım. Sadece gözlerini almakla kalmazdım, kellesini alırdım ama bu son olanlardan sonra Barbara başından da olacak."

ASİL KANOù les histoires vivent. Découvrez maintenant