16. Bölüm

568 78 2
                                    


Merhaba arkadaşlar. Asil Kan hikayesinin tamamını www.mermaridd.com sitesinden okuyabilirsiniz. Bu aralar internetim olmayacağı için yeni bölümleri yüklemek biraz zor olacak. Ben beklerim diyenler içinde burada fırsat ve net buldukça yeni bölüm yayınlayacağım. Keyifli okumalar.

****

Elizabeth atının üzerinde giderken yol boyunca annesinin ısrarla aradığı kadını düşünmüştü. Daha önce böyle bir şey duymadığı için içi hiç rahat değildi. Kadın her kimse kraliyet için önemli olmalıydı. Derin bir iç çekerken yanında ilerleyen Albert'in atının üzerinde rahatsızca hareket ettiğini görünce hafif gülümsedi.

""Söyle hadi, seni rahatsız eden şeyi."

"Prenses, Nadia nasıl? Yıllardır onu görmedim, belki de görsem tanımam bile ama onu çok özledim." Elizabeth adamın sözlerine üzülmüştü.

"Saraya onu görmeye gelebilirdiniz. Yıllardır o da sizi görmedi, eminim ailesini çok özlemiştir."

"Biz alt sınıf insanların saraya girmesine izin verilmiyor. İlk yıllarda sık sık onu görmek için geliyorduk ama kraliçe bizi saray kapısına bile yaklaştırmıyordu. Sonunda çaresiz vazgeçtik. Bir gün onun bizi görmeye gelmesini ummaktan başka bir şey gelmedi elimizden."

"Üzgünüm, bunu eminim babamda bilmiyordu. Yoksa sizi Nadia anneyle görüştürürdü." Elizabeth atından biraz eğilerek adama sessizce fısıldadı. "Laf aramızda babamın gözde eşidir," dediğinde adam hem şaşırmış hem de gülmüştü.

"Nadia'nın kalbi temizdir, kötülük düşünmezdi çocukken. Evlendikten sonra değişmesinden çok korktuk açıkçası."

"Hala aynı olduğuna emin olabilirdin. Bazen o kadar iyi niyetli ki kendisine zarar verecek kişileri gözü görmüyor." Adam tedirgin olurken ormanın derinliklerinden gelen sesle ikisi de ormana doğru baktı. Elizabeth adamlarından birine işaret ederek gidip bakmasını söylerken asker hızla ormana doğru ilerledi. Elizabeth tüm duyularını açarak ormandan gelen seslerin nedenini anlamaya çalışırken beyninde yankılanan görüntülerle dişlerini sıkmaya başlamıştı. Bedeni atın üzerinde ancak ruhu acı çeken kadının yanındaydı. Karnına aldığı sert darbe ile iki büklüm olan genç kız kendisine dokunan adamla ruhu bedenine geri dönmüştü.

"Prenses?"

"Benim hemen gitmem gerek!" Albert daha ne olduğunu anlayamadan Elizabeth atını hızla ormana doğru sürmeye başladı. Prensesin hareketi ile adamlarda onun peşinden ormana dalsa da Elizabeth'in atını yetişmelerine imkan yoktu. Genç kız ormanın derinliklerine iyice kaybolurken hedefine ulaştığında öfkesi gözünü kör etmişti. Dört kişi iki kızı ağaca bağlamış işkence ediyordu. Kızların üzerinde ki kıyafetler göğüslerine kadar açılmış, pis bakışların hedefi haline gelmişti. Gördükleri eziyet sonunda hayat belirtisi göstermeseler de Elizabeth bedenince cılız soluk alışları hissedebiliyordu. Adamlardan geride duran öne çıkarak elinde ki ahşap tastaki suyu kızın yüzüne atsa da kızda ayılma belirtisi yoktu.

"Öldü mü yoksa, daha bize anlatacakları vardı bu ucubenin." Adamalar gülerken kulaklara dolan acı dolu inleme ile diğer kıza doğru ilerlemeye başladılar.

"Bu hala yaşıyor. Hadi..." adam elini kaldırdığında Elizabeth farkına varmadan elini kaldırarak adamı havalandırarak sert bir şekilde ağacın birine savurmuştu. Adamın bedeninden çıkan kırılma sesiyle bedeninin ortadan ikiye kırıldığını anlamak zor değildi. Diğer üç kişi korkuyla etrafına bakarken atının üzerinde gözleri kan kırmızısına dönen prensesi görünce korkuyla birkaç adım geri atmıştı. Elizabeth elini ileri doğru kaldırarak "Siz," diye bağırdığında kulakları sağır edecek bir ses ormanda yankılanmıştı. Ağabeyinin kendisine verdiği Jaguara bakarak işaret verdiğinde adamlar daha ne olduğunu anlamadan üzerlerine atlayan hayvana dehşetle bakmıştı.

ASİL KANWhere stories live. Discover now