3

2.5K 165 4
                                    

"Hay senin gibi tişörtün."

Bir türlü önünü bulamadığım tişörtü zorla giyip odadan çıktım. Burak daha uyanmadığı için mutfağa gidip kahvaltı hazırlamaya başladım hızlıca. Kendime göre hazırladığım kahvaltının yanına biraz daha ekledim Emin için. Masayı da hazırlarken Burak'ın sesini duyunca elimdeki son tabağı masaya bıraktım. Tam odaya gidecekken telsizden Emin'in sesi de gelince bekledim.

"Günaydın yakışıklı. Günaydın minnoş. Günaydın bebeğim."

Her cümlenin sonunda Burak'ı öptüğünü anladığım sesler geliyordu. Onların gelmesini beklerken kahvemi de doldurdum.

"Günaydın! Biz uyandık babası!"

İkisi de yüzünde güller açarak mutfağa gidince ben de gülümsedim. Burak beni görünce çığlık atarak üzerime uzanınca hemen yakalayıp kucağıma aldım.

"Günaydın benim minnoşum!"

Boynuna yaslanıp üst üste öptüm ve sıkıca sarıldım. Burak ise kendince bana sarılmaya çalışıyordu.

"Günaydın. Kahvaltı hazırladım. Hemen otur istersen."
"Önce Burak için süt hazırlayım sonra yerim ben."

Tezgaha gidince masaya oturup Burak'ı da bacağıma oturttum.

"Ayrılık vakti geldi evlat."

Deyip kendi kendime güldüm.

"İlk kez mi bırakacaksın Burak'ı?"
"Evet."
"Zor olur senin için."

Kafamı salladım sadece. Karnından tutup minicik bedenini yukarı kaldırdım ve derin derin kokladım mis kokusunu.

"Oh güzelliğim benim."

Ellerini uzatıp yüzüme dokununca kendi kendine mutlu oldu. O gülünce ben de gülümsedim. Ağzıma yaklaştırdığı parmaklarını hızlıca öpüp ağzıma aldım. Çığlık atarak gülmeye başlayınca ben de güldüm.

"Seni yerim yer zilli!"

Emin karşımıza oturup Burak'ı almak için uzanınca yavaşça masanın üzerinden ona uzattım.

"Minik kuşu besleyelim."

Burak'ı kucağına yatırınca onu izledim bir süre. Burak her zamanki coşkuyla sütü içmeye başlayınca ben de yemeğime başladım.

"Ben öğlen bir ara eve gelirim. Burak'ı görmek için. Ama onun dışında bir şey olursa hemen ara beni. Burak zaten çok ağlayan bir bebek değil ama yine de sorun çıkabilir. Beni haberdar etmeni istiyorum her şeyden."
"Tamam. İstersen sen gelme öğlen. Biz geliriz."
"Salona?"
"Evet. Zaten Burak bu zamana kadar seninle salonda kalmıyor muydu?"
"Kalıyordu evet ama. Bilemedim."
"Bir şey olmaz. Biz gideriz babayı görmeye değil mi miniğim?"

Burak konuştuklarımızı umursamadan sütünü içerken ona gülümseyerek baktım.

"Tamam o zaman."

Kahvaltımı yaptıktan sonra ayağa kalkıp Burak'ı kucağıma aldım.

"Benim minnoşum."

Sıkıca sarıldım bebeğime. Ondan gerçekten ilk defa ayrı kalacaktım ve hiç istemiyordum. Ama maalesef çalışmam gerekiyordu. Yani spor salonuna gitmem gerekiyordu.

Burak doğmadan önce annesiyle boşanma kararı almıştık. Her ne kadar Burak doğana kadar beraber kalalım desem de istememişti ve ben de zorlayacak değildim. O yüzden hamilelik döneminde son 4 ay ayrı kaldık. Ve doğduktan sonra da velayetini kendi isteğiyle bana verdi. Burak'a sadece bir ay olsun bakmaması Burak'ın gelişmesinde etkili oldu tabii ki. Şu an neredeyse altı aylık ama çok küçük bir bebek. Bir elim kadar bedeni olduğu için ona o kadar nazik davranıyorum ki. Zaten dokunursam kırılacak gibi göründüğü için öpüp sevmeye bile kıyamıyorum bazen.

Bakıcım BxBWhere stories live. Discover now