EÇ-9.Bölüm

7.7K 333 3
                                    

(Multimedya - Berrin Çınar = Emir'in annesi)

Keyifli Okumalar! :)

Eda'dan

Her gece kabusların esiri uykulara mahkum olmak, kimseyle bir şey iletişim kuramamak, uzun zaman boyunca zar zor konuşurken gülümseyememek, mutlu olamamak...

Yaşamayan, yaşayanın halinden anlamaz, derler. Benim pembe hayallerim vardı... Oyuncak bebeklerim... Tokalarım... Özenle seçtiğim elbiselerim... Sarı saçlarım...

Her şeyimi çaldı benden geleceğimi, umutlarımı... 19-20 yaşlarındaki bir kızın kalbi mutlulukla atardı ama benim kalbim huzursuzlukla atıyordu. Her intihar etmek isteyişimde engel olan bir ağabeyim ve bir annem vardı. Bu iğrenç hayata mahkum ediyorlardı beni.

Yürüyememek, bir arabaya bağımlı yaşamak, etrafınızdakilerin size acıyarak bakması acizlikten başka bir şey değildir. Gelip de bana neden gülmüyorsun diye sormaya ise kimsenin hakkı yoktu!

''Eda'm, canım kardeşim...'' ağabeyimin Ankara'ya benim için döndüğünü adım gibi biliyordum. Ama bu beni sevindirmekten çok sinirlendiriyordu. Bana acıması, benim için üzülmesi kalbimden bin parça koparıyordu.

''Konuşmak istemiyorum!'' Hırçınlıkla bağırdım ağabeyime. Ama o pes etmeden devam etti.

''Bak, birlikte gezebiliriz, yazlık evimize gidebiliriz, ne istersen...''

''Bu bacaklarla ve bu arabayla mı?!'' diye alayla konuşarak sözünü kestim.

''Dur bakıyım, ben seni kucağımda bile taşırım'' deyip gülmesi beni sinirlendiriyordu. Nasıl böyle rahat davranabilirdi? Benim davranışlarıma rağmen...

''İstemiyorum ağabey!'' diye bağırdım.

Annem, o çok değerli işlerinden zaman bulmuş olmalıydı geldi yanımıza. ''Neden bağrışıyorsunuz?'' deyince yüzümü buruşturup göz devirdim.

İçimde patlamaya hazır volkanı küle döndürmek istedim. ''Yok bir şey!'' Ona da bağırdım. O içimdeki yangını bırak söndürmeyi, benzin döküyordu adeta. İkisine de son bir bakış atıp tekerlekli sandalyemi sürüyerek ayrıldım yanlarından.

Sessiz sakin bir yere ulaştığımda istemsizce döküldü gözyaşları yanaklarıma. Sert bir yumruk vurdum bacaklarıma. Dudaklarıma ulaşan gözyaşlarımı silmeye gerek bile görmeden bir kez daha vurdum. Bu aciz yaşamdan kurtulmak istiyordum.

Emir'den

Eda'yı ne yaparsam yapayım gülümsetmeyi bırak sinirlendirmemeyi bile başaramıyordum. Bizim ardımızdan annemin de gelmesi Eda'yı daha da sinirlendirmişti. Bunca zaman bizimle ilgilenmeyen kadın şimdi neden bağrıştığımızı soruyordu. Umursamadım onu, sanki orada öylesine biri yokmuş gibi davrandım. Elimi saçlarımın arasından sinirle geçirip tam Eda'nın arkasından çıkacağım sırada durdurdu beni.

''Bırak biraz yalnız kalsın''

''Bunu sen mi söylüyorsun?'' diye sordum alayla.

''Emir'' dedi uyarıcı bir tonda. ''Size annelik yapmadığımı düşünüyorsunuz.'' Duraksadı bir süre hemen arkasından da devam etti. Sesi sıkıntılıydı. ''Ama... Her şey sizin hayal dünyanızdaki gibi değil.''

Sıkıntılı bir iç çekip devam ettim onun ardından. ''Hayal dünyamızda ki gibi kalsın öyleyse. Bunca zaman karışmadığın gibi şimdide karışma.''

Odadan hızla çıkıp koca evde Eda'yı aradım. En son dışarıdaki havuzun başında olduğunu görünce yavaşça kapıya yaklaşıp bir süre onu izledim. Canım kardeşim...

Evdeki hizmetlilerden birini çağırıp az sonra gideceğimi, uzaktan Eda'yı izlemesini, ters bir şey olursa da müdahale etmelerini söyledim. Eda'nın yanına yavaş adımlarla ulaşıp duraksadım. Ağlamıştı. Saçlarını yavaşça okşayıp alnına koca bir öpücük kondurup ayrıldım yanından.

Dün gece numarasını aldığım Zeynep'i arayıp saat dokuz buçuk gibi okulun orada ki kafede olmasını söyledim. Hemen ardından da arabama atlayıp dediğimiz yere sürdüm.

***

''Selam'' dedim gülümsemeye çalışarak.

''Selam'' dedi sıkılmış bir ses tonu ile.

''N'aber? Bugün pek formunda gözükmüyorsun?'' diye sordum daha enerjik bir sesle.

Gözlerini birkaç kez kırpıştırıp ''Öyle'' dedi. ''Sende pek formunda gözükmüyorsun ama?''

Onu umursamadım ve başka konudan konuşmaya devam ettim. ''Ee, hazır mısın? Sevgilim olmaya?'' derken içmekte olduğu kahve boğazına kaçınca öksürmeye başladı. Hemen sırtını sıvazlarken gülümsedim.

''Biraz sessiz olur musun?!'' dedi sinirle fısıldayarak.

''Ne?! Zaten herkes bilecek!''

''Herkes mi?'' şaşkınla sordu.

''Evet. İnandırmaya önce çevremizden başlamalıyız'' dedim kendimden emin bir şekilde.

''Şey...'' dediğinde ben devam ettim.

''Eğer defterini istemiyorsan tabii ki yapmak zorunda değilsin.''

Derin bir nefes alıp gözlerini başka bir yere çevirip ''Yapacağım, Allahın cezası, yapacağım. Sonrada sana gününü göstereceğim'' deyince kısa bir kahkaha attım.

''Tabi ki sevgilim''

Bu kızla uğraşmak hoşuma gidiyordu. Uzun bir süreden sonra yeniden böylesine içtenlikle gülümsemek zamanımı almıştı.

Zeynep'ten

Elimizde ki kahveyi de bitirdikten sonra bana göz kırpıp ''Gidelim mi?'' diye sordu.

''Evet ama önce ben bir lavaboya uğrayayım sonra gideriz'' dedim ve çantamı alıp tuvalete yürüdüm.

Bu çocuğun ne kadar kendini beğenmiş biri olduğunu düşündüm. Gerçekten fazla neşeli biri miydi yoksa acısını ben gibi içeriden mi yaşıyordu bunun cevabını bilemiyordum. Bildiğim tek şey; beni sinirlendirmekten zevk alıyordu.

Doğruydu. Bugün pek formumda değildim. Dışarıya çok sevimli çift içeride bir birlerini yiyecek duruma geldiklerinden bende de moral kalmamıştı. Anne ve babam...

Ablamlar gittiğinden beri her gün ettikleri kavgalara geri dönmüşlerdi. Sabah bende kapıyı çarpıp çıktım. Mal, mülk falan boşa evinde huzur olmadıktan sonra. Halbuki bir birlerine bir o kadar aşkla bakarlarken...

Ama onun da pek iyi olmadığının farkına varmıştım. Can sıkıcı şeyler yaşamış gibiydi. Ama o üzerinde durmayınca bende durmadım.

***

Masaya geri döndüğümde Emir'de ayağa kalkmış beni bekliyor gibiydi. ''Hadi gidelim'' deyince tek kaşımı kaldırıp ''Hesabı ödemeden mi?'' dedim.

Gülümseyip, -aslında çokta itici bir tip değil gbiydi- ''Nerde görülmüş erkek adamın sevgilisine hesap ödettiği'' deyince ağzım hafif açıldı.

Hemen kendimi toplayıp ''Pekala'' dedim. Önden yürümeye başlamıştım ki elini belime atınca irkildim. ''Ne yapıyorsun ya?'' dedim sinirle.

''Ne yapıyormuşum?'' dedi benimkine göre sakin bir tonda.

''Elini hemen çekmezsen bunca kişinin arasında rezil olacaksın'' diye tıslarcasına konuştum. Yalancı bir öksürükle elini belinden çekip yürümeye başladı. İçeriden içeriden güldüğünün farkındaydım.

Benim gözlerim yerdeyken Emir'in ''Anne'' diyen şaşkın sesiyle başımı kaldırıp önce karşımdaki kadına sonra hemen yanımda duran sinirli yüze sahip adama baktım. Onu ilk kez böyle görüyordum.

ELMA ÇEKİRDEĞİ (Tamamlandı)Onde histórias criam vida. Descubra agora