EÇ-2.Bölüm

16.5K 639 11
                                    

Keyifli Okumalar! :)

''Alo enişte? Üçüncü ikizler geldi mi?'' Heyecanla sorduğum sorduğum soruya bıkkınlıkla cevap verdi eniştem.

''Yok baldız yok. Bu defakiler daha inatçı gelmiyorlar bir türlü.''

''Tamam enişte, bekleyin iki dakikaya oradayım.''

''Tamam baldız bekliyoruz zaten var mı başka çaremiz...''

Cevap vermeye gerek duymayıp telefonu kapattıktan iki dakika sonra hastanedeydim. Hastanenin garajına girip arabayı park ettim ve koşarak içeri girdim. Doğumhanenin katına çıkıp ablamı buldum. Ablam kısa inlemelerinin ardından bana kızacakken o gücü kendinde bulamayıp 'seninle sonra görüşeceğiz' bakışı attı ve kısa inlemeleri ile -almaya çalıştığı- derin nefeslerine devam etti. Her ne kadar kahkaha atmak istesem de dudaklarımı birbirine bastırıp durdurmaya çalıştım. Sonunda ablamın bacaklarının yanına oturup karnına bakarak ikizlerle konuşmaya başladım ''Şşt kuzucuklar, teyzoşunuz burada. Hadi artık inat etmeyi bırakın da çıkın.'' derken sesimin sevecen çıkmasına dikkat ediyordum. Sanki karşımda biri duruyormuş gibi konuşmamdan bana şaşkınlıkla bakan ablam ile enişteme sadece göz devirdim. Her ne kadar bana böyle bakacağınıza kendiniz halletseydiniz demek istesem de sustum. Galiba biraz da gelmeden önceki olaylar sinirlerimi bozmuştu. Patlamaya hazır bir bomba gibiydim.

Ablamın üç kere ikiz doğurması tuhaftı. Her üç doğumunda da ikizlerle bu konuşmayı yapmak ise daha tuhaftı. İkizler 'o zaman geliyoruz teyzoş' der gibi ablama birden kasılma verirken benim yüzüm gururdan ak pak idi. Başımı dik tutarak övüne övüne geri çekildim. 

Bir saatin sonunda doktor doğumhaneden çıkıp yanımıza ulaştığında ''üçüncü ikizlerde sağlıklı Şevket Bey'' dedi. Bu kez kendimi durdurmayıp tokça kahkaha attım. 

Kısa süre sonra ablam normal odaya alınmış sonrada hemşire ikizleri ablamın yanına getirmişti. Uzun saçları tepeden toplamış ve baştan aşağı tüm giysileri beyaz hemşire gülümseyip ikizleri ablamın yanına koydu. Tam o anda annem ve babam heyecanla içeri girmiş sanki ilk kez ikiz torunları olmuş gibi şaşkın ve heyecanlı davranış sergiliyorlardı.

Sonunda yine tutamadığım çenemle ''Ulan nasıl başarıyorsunuz 3 defada da ikiz yapmayı millet bir tane çocuğu zor yapıyor'' dediğimde ablamla eniştemin yüzü kızarırken annem susmam için beni dürtüp duruyordu. Babamsa her zaman ki gibi umursamıyordu. Hep öyleydi zaten. 

Bu halini ne zaman görsem morelim bozuluyordu. Bu yüzden bir şey demedim. Demek istemedim. 

Diğer iki ikiz de halalarındaydı. Şuan ki zaman diliminde gerçekten eniştemin kız kardeşine acımıştım. 

Tam odadan çıkıp hava almaya karar vermişken arkadan babam seslendi. ''Zeynep, bize birer çay, ablana da meyve suyu al gel.'' Sesimi çıkardım sadece kendimi odadan attım.

***

Ah! O Adam...

'Hayır! Kaçmam gerek, kaçmam gerek ama nereye!? Nasıl bulmuştu ki beni! Acaba şimdi kantinden çıksam beni görür müydü? Yok, yok bence oturup bir şeyler içiyormuş gibi yapıyım' derken ikinci seçenek mantıklı geldi ve bir masaya kuruldum. Bu arada iç sesimle ne kadar çok konuştuğumu fark ettim. Çoğunlukla böyleydi zaten, iç sesim arkadaşım da sayılabilirdi. Saçlarımla yüzümü kapayıp önümdeki bitmiş fakat toplanmamış kola kutusuyla ilgilenmeye başladım. Ölmek için hala gençtim.

Ben yine kendi düşüncelerime dalmışken saçımın çekildiğini fark ettim. Acıyla inleyerek başımı kaldırdığımda o adam olduğunu gördüm. 'Lanet olasıca' diye geçirdim içimden.

''Yine görüştük bayan canavar'' deyip gözlerini kısarak gülümserken ben saçımı elinden kurtarmaya çalışıyordum.  Gözleri sinsi sinsi bakıyor, yüzündeki her milim bana öleceğimi fısıldıyordu adeta. Nasıl bu ölümden kaçacağım hakkında en ufak bir fikrim yoktu. 'Öldün sen kızım, öldün sen Zeynep' İç sesim, zihnimde kol gezen düşünceler, bu adamın bana çektireceklerini düşlediğim kabuslar beni korkutmaya zaten yetiyordu.

Bir süre sonra aklıma gelen dâhiyane fikirle işaret parmağımı sağ tarafa tutup ''Aa... O da ne öyle. Yok artık kadın sedyede yatıyor'' derken söylediğim şeyin ne kadar saçma olduğunu bilsem de  dikkatini çekmeyi başarmıştım. Fırsattan istifade saçımı elinden kurtardım ve var gücümle koşmaya başladım. Arkamı ona dönüp dil çıkarırken bile koşuyordum. ''Salak mıdır, nedir? Beni yakalayabileceğini sanıyor.'' dedim kendi kendime. Ben ki koşu dalında bir sürü ödülleri olandım...

''Koş sen koş...'' Bu zamanlar belkide en çok güldüğüm özlediğim günler olacaktı kim bilir belkide daha mutlu günler yaşayacaktım...

ELMA ÇEKİRDEĞİ (Tamamlandı)Where stories live. Discover now