KIRK

3.3K 311 62
                                    

Yorum yapmadan geçmeyin lütfen. Her bölümde daha da düşüyor nedense...
-------

Asaf ceketini çıkarıp koluna asarak ileride duran Rıdvan 'ın yanına gitti. Genç adamın ondan haberi olmadan, başını güneşten eğmiş önüne bakarken, Asaf yanına varıp omzunun üzerinden elindeki dosyaya baktı. Bitmek üzere olan şantiyenin dosyasıydı. Sonunda bitiyordu dostlukları...

" Bitirdik sonunda. " diye mırıldandığında, Rıdvan irkilerek başını Asaf'a çevirdi. Ardından dediklerini hüzünlü bir gülümseme eşliğinde onayladı.

" Evet, bitti. " diye fısıldadı kısıkça. Şimdi Asaf'ı nasıl görecekti bu saatten sonra. Şimdiye kadar hep işi bahane ederek yanında durmuştu. Peki ya sonra? Sonra Asaf onun yanına gitmesine izin verecek miydi? Artık bir bahanesi de kalmamıştı.

Babasının yaptığı plan işe yaramıştı ve altı aydır beraberlerdi. Raşit ağa, Ali Nejat'ın bu şantiyeyi elde etmek için onca çaba sarf etmesiyle aklına gelen şeyi uygulayarak o da şantiyeden geçecek bir yol bulmuş ve Ali Nejat'ın ihaleyi almasından iki ay önce yolu binbir zorlukla almayı başarmıştı. Ve Ali Nejat'a gidip ya işlerini bozarsın ya da birlikte iş yaparız diye teklif sunmuştu. Çünkü biliyordu ki yedi aydır ihalesi için uğraştığı işini ölse de geri plana atmazdı. Ve böylece Raşit'in planı işe yarayıp bunca aydır birlikte iş yapıyorlardı.

Bazen babasının aklından korkmuyor değildi. Allah'tan babasıyla hasım değildi de kafası rahattı Rıdvan 'ın.

Asaf, Rıdvan'ın yüzünün düştüğünü gördüğünde anlam veremedi ilk. Ardından iş bittikten sonra onların ayrılacağı ve Rıdvan'ın ona aşık olduğunu hatırlayınca o da duraksadı. Acaba Rıdvan'a alışıyor muydu, çünkü içinde bir boşluk hissetmişti.

" Hadi gidip çay içelim. İşler bitti zaten, sıkıldım. " dedi Asaf. Rıdvan başını salladı. Sanırım Asaf'la olan son anlarını güzel değerlendirmesi gerekiyordu. Ama yine de içinde bir yerlerde hüzün vardı.

" Olur. " diyerek şantiyeden çıktılar. İkisi birlikte Asaf'ın arabasına bindi. Yolda giderlerken Asaf bir süre kararsız kaldıktan sonra konuştu.

" Şu geçen ay sana çarpan araba..." diye söze girdi. Rıdvan dikkatini ona verdiğinde devam etti.
" Onun kim olduğu hakkında bir tahminim var."

Rıdvan kaşlarını çattı. " Kim? "

" Karan." diye cevapladı Asaf. Daha önce hiç aklına getirmediği ama son olaydan sonra aklından çıkmayan adamın adıyla direksiyondaki ellerini sıkılaştırdı. Rıdvan duraksadı birkaç saniye.

" Neye dayanarak söylüyorsun? " diye sordu düşünceli bir sesle, çünkü Asaf'ın söylemesinden sonra o da kuşkulanmıştı. Çünkü onu yakalamış, dövmüş ve hatta tehdit etmişti. Karan gibi bir piçin bunu yapmaması için bir sebep yoktu. Şimdiye kadar nasıl aklına düşmediğini sorguladı.

" Geçen gün imalarda bulundu. " dedi Asaf. Rıdvan gözlerini kısıp camdan dışarı baktı.
" Eğer oysa, onu suçüstü yakalamamız gerek. Çünkü onu tanıyorsam öyle kolay kolay kendini yakalatmaz. Kesin sana bunu söylemesinin altında bir itlik var. " diyen Rıdvan'la başını salladı Asaf. O da öyle tahmin ediyordu.

" Nasıl yapacağız peki?" diye sordu merakla.

" Sen zaten sürekli onunla aynı evin içindesin. Evde sen gözlemle onu, dışarıda da ben. Ama dışarı çıktığında bana haber vermen gerek. " dedi Rıdvan. Asaf başını salladı. "Olmuş bil."


Ali Nejat birkaç gün sonra bitecek olan ortaklıkla içinde bir burukluk hissetti. Bunca zamandır kendine itiraf edemese de alışmıştı sürekli etrafında dolanmasına. En çok korktuğu şey başına gelmişti, alışmıştı.

Bunca yıldır yüzünü pek göremediği için katlanmıştı. Ama şimdi aylardır peşinde dolanması yüzünden eskisi kadar göz ardı edemiyordu.

Derin bir nefes alarak arabadan indi. Her zaman geldiği tepeye göz gezdirdi. İçinden belki Raşit buradadır diye geçirmişti ama yoktu. İtiraf edemese de onu görmek umuduyla gelmişti buraya. Çünkü geçen günkü yemekten sonra onu bir daha görmemişti.

Onu özleyen yanına bir küfür savurarak arabanın kaputuna yaslandı. Hava serin, güneşin batmaya yüz tutan ışınlarını turuncu bir şekilde yeryüzüne yayıyordu. Ali Nejat bir zaman sonra belki bir daha göremeyeceği gökyüzüne baktı. Kollarını arkaya uzatarak özlem dolu gözlerle etrafa baktı. Yüzüne vuran serin havayla gözlerini kapatıp kendini düşünmemeye çalışarak esintiye bıraktı.


Raşit, birkaç gündür görmediği bedenin arabasıyla tepeye çıktığını görmüştü. Şu son birkaç gündür ondan uzak olmaya çalışan kalbine yenilerek peşine takılmıştı. Aklı kalbine küfürler ederken umursamadı. Zaten umursasa bu hâlde mi olurdu?

Arabasını uzakta park edip gözlerini kapatan adamı uzaktan iç çekerek izledi. Yine engel olamadığı duygu etrafını sararken yutkundu. Ne zaman bitecekti bu hasret?

Güneş batana kadar yerinden kıpırdamadı. Ali Nejat onu fark etmemişti çünkü etrafına bile bakmıyordu. Baksa görecekti. Ama Raşit bakmamasını tercih ederdi. Böylece onu rahatlıkla saatlerce izleyebilirdi.

Ali Nejat'ın kıpırdandığını görünce izlemeye devam etti. İlk önce ceketini üzerinden çıkarıp arabanın açık camından içeri atmıştı. Ardından arabadan bir şey çıkarıp eski yerine geçerek arabaya yaslandı. Elinde tuttuğu şişeyi açarak dudaklarına götürdüğünde, Raşit içki olduğunu anladı. Ali Nejat son zamanlarda çok sık tüketiyordu.

İzlemeye devam ettiği sürede yarım saat geçmişti. Raşit onu ömür boyu izleyebilirdi, asla sıkılmazdı ondan.

Ali Nejat'ın hâlâ yavaş yavaş içtiğini görebiliyordu. Ona görünmediği bu birkaç günde de her akşam gelip aynı yerde bir şişe bitiriyordu. Derdinin olduğu apaçık ortadaydı ama kimseye söylemiyordu ki. Nefret ediyordu Ali Nejat'ın bu kapalı kutu gibi olan huyundan. Canı çıksa da kimseye belli etmiyordu hiç.

Bir anda başını eğip öksürmeye başlayan Ali Nejat'la kaşları çatıldı. Durup toparlanmasını bekledi ama Ali Nejat hâlâ öksürmeye devam ediyordu. Bir süre devam etmesiyle içine bir korku düşerken elini kapı koluna attı. Çıkacağı sırada Ali Nejat'ın ağzından dökülen sıvıyla kaşları çatıldı. Daha sonra aklına içtiği içkinin boğazına takılı kalması yüzünden öksürdüğü geldi. Belki ondan dolayı bu kadar öksürüyordu çünkü sıvı şeyler daha fazla can yakıyordu.
Ama Ali Nejat'ın ağzından dökülen şeyin içki olmadığını elini sürmesiyle anladı. Çünkü sıvı olsa elinde koyu bir leke bırakması imkânsızdı!

Gözleri büyürken hızla arabadan çıkarak Ali Nejat'ın olduğu yöne gitti. Başını önüne eğmiş adam onu önünde gördüğünde gözleri büyürken, elindeki şişe yere düşerek kırılmıştı.

Raşit'in gözleri korkuyla büyüdü çünkü Ali Nejat'ın ağzındaki şey kandı...

" Ali Nejat! Noldu sana?" Dedi korkuyla yanına gidip kolundan tutarken. Ali Nejat şaşkınlıktan dilini yutmuş gibi konuşamıyordu. İçinde bir korku hâkimdi. Bunu ölünceye kadar Raşit'ten bir sır olarak saklamak istiyordu. Ama şimdi...

Ona gerçeği nasıl söyleyebilirdi ki?

Cevap vermeyen adamla her geçen saniye korkusu katlanırken, titreyen elini yavaşça havaya kaldırarak Ali Nejat'ın yanağına koydu.

Mavi gözlerini büyüterek kanlı dudaklarıyla ona bakarken, Raşit'in kalbine saplanan sızıyla gözleri doldu. Şimdiye kadar kendini kötü bir şey düşünmemeye zorlamıştı. Peki ya şimdi nasıl kandıracaktı kendini? O kanlı dudakları gördükten sonra nasıl iyi bir şey olduğuna kendini inandıracaktı?


-------

Raşit'in artık öğrenme zamanı geldi. Yavaş yavaş olayları hızlandırarak kitabı bitireceğim.

Bu arada köyde olduğum için bölüm yazmaya vaktim olmuyor pek. Ama daha fazla yazıp kitabı bitirmeye çalışscağım.

Ek not; bölümleri kısa yazıyorum ki hevesim kırılmasın ve bölüm araları uzamasın. Yoksa bende bilirim biraz daha uzatıp sizi aylarca bekletmeyi.

HUSUMET-GayWhere stories live. Discover now