BİR

11.4K 673 156
                                    

Konak yine bir haftadır olduğu gibi tıka basa doluyken, içinden aşiret olmalarına bir kez daha küfür savurarak yanından geçerken onun bacaklarına çarpan çocuklara kaşlarını çatarak seslerin geldiği büyük salona ilerledi.

Salonun kapısından kafasını içeriyi görebileceği bir şekilde uzatarak baktığında yine günlerdir başını ağrıtan orta yaşlı, yaşlı ve genç olan aşiret ağalarını ve damatlarını gördü.

Bazen bu kadar kalabalık bir aşirete mensup olmaktan gına geliyordu. Çünkü bir şey olduğunda bütün herkes onlara doluşuyordu. Sanki özellikle zamanı ayarlarmış gibi hep birlikte gelmeyi de büyük bir ustalıkla başarıyorlardı.

Asaf, onlara ve baş köşeye kurulmuş olan orta yaşlardaki babasına içinden içtenlikle teşekkür etti. Bu teşekkür o kadar içtendi ki hepsinin yaşarken kemiklerini sızlatırdı.

Hepsi muhabbeti koyulaştırmış bir şekilde onu fark etmeden devam ederken, Asaf fark edilmemenin farkındalığıyla bir adım geriye çekildi. Zaten günlerdir sinirden ve mecburiyetten suratına takındığı sahte mutluluk ifadesinden bıkmıştı.

Kardeşinin evliliğine sevinmeye zorlanmak o kadar yorucuydu ki, Asaf yalan tebessümden çarpılacaktı artık.

Adımları geri geri giderken birden sırtı bir bedene çarptığında, hazırlıksız yakalandığı için irkilerek arkasını döndüğünde karşısında görmeyi en son istediği kişi olan Karan vardı.

Onu görmesiyle kaşları otomatikman çatılırken duruşunu bozmadan ona sinirle bakmaya devam etti.

Karan onun çatılan kaşlarına büyük bir gülümsemeyle karşılık verdi. Sanki onu sinirlendirmek hoşuna gidiyordu.

" Nereye kayınço? "  diyen alaylı sesle Asaf sinirli bir solup bırakıp bedenini tamamen ona çevirdi. Orospu çocuğu her zaman her yerden çıkmasa olmazdı. Sanki Asaf'ın sinirlerini bozmak için gayret ediyordu.

" Siktir git başımdan Karan! "

Büyük bir öfkeyle sıraladığı sözlerden sonra gitmek için yanından geçeceği sırada dirseğinden sertçe tutulmasıyla durmak zorunda kalmıştı.

Kolunu tutan elin sahibine sinirli harelerini çevirip kolunu onun tutuşundan sert bir hareketle kurtardı.

Karan'ın yüzünde mimik oynamazken, ilk gün kendine ettiği yeminin yer değiştirmesine sinirliydi Asaf. Çünkü o Karan'ı bezdireceği yerde Karan sürekli onun karşısına çıkıp canını sıkıyordu pişkin bir tavırla. Ve bu durum Asaf'ın daha da delirmesine neden oluyordu.

" Ne o, biricik Asaf ağa yine kaçacak mı? " dediğinde, Asaf sinirle ona bir adım yaklaştı.

" Ne istiyorsun? Ağzını burnunu kırmamı mı! " sinirli soluğu Karan'ın kirpiklerini titreştirirken, yüzündeki ifadeyi silip dudağının kenarı kıvrılmıştı.

" İkimiz de bunu yapamayacağını biliyoruz, Asaf ağa. "  dedi sırıtmaya devam ederken.

Asaf'ın en nefret ettiği şeyde buydu. Karan onun kendisine zaafı olduğunu bildiği için böyle rahattı.

Asaf onun haklı olan dudaklarını patlatmak istiyordu. Ağzını burnunu kırıp konuşamayacak hale getirmek istiyordu. Ve onun yanında bu kadar aciz oluşu yüzünden kendini boğmak istiyordu.

Ne olacaktı sanki başkasını sevse? Dünya'da insan mı kalmamıştı da gidip kalbini bir piçe vermişti!

Kendisine olan siniri herkese olandan daha fazlaydı. En çok kendinden nefret ediyordu. Daha sonra da karşısında sırıtan piçten.

Daha fazla onunla konuşmaya katlanamayacağı için ondan uzaklaşarak geriye çekildi. Konağın kapısı hazır açıkken ve kimse onu fark etmemişken gitmek istiyordu.

Karan da onu geride bırakıp salona yürüdüğünde, Asaf ayaklarına dolanan küçük çocuklar yüzünden gidemediği için bir küfür savurdu. Önündeki birkaç çocuğunu itip kapıya bir adım attığında arkasından duyduğu sesle içinden küfürler savurarak yerinde durmak zorunda kalmıştı.

" Aa kayınço nereye? "  diye sesini yükselterek sanki onu yeni görüyormuş gibi davranan Karan'la sinirle gözlerini yumdu. Orospu çocuğunun niyeti onu babasına ve diğerlerine fark ettirmekti.

Ve salondaki uğultu yavaş yavaş kesildiğine göre başarmıştı da.

" Asaf? "  diyen babasıyla ona da bir küfür savurarak arkasında durmuş ona bakan piçe döndü. Sinirden kudurmak üzereydi.

Karan kollarını birbirine dolamış bir şekilde kapının pervazında ona bakarken, yüzündeki şeytani sırıtışı bir tek Asaf görüyordu.

O yüzü dağıtmak isteyen yanına hâkim olarak birkaç adımda yanında bitip salondan içeri girdi. Bütün bakışlar onu bulurken yüzündeki sinirli ifadeyi silmeye çalıştı. Çünkü babası ona öyle bir bakıyordu ki silmemesi imkansızdı.

Karan'a son bir bakış atıp içeri adımladığında onun da peşinden geldiğini görmüştü. Onu unursamadan yanlarına vardığı ağalara selam vererek babasının yanındaki koltuğa oturdu. Birkaç saniye sonra Karan da diğer taraf boş olmasına rağmen gelip onun dibine oturduğunda sinirden artık gözleri seğirmeye başlamıştı.

Onu umursamamaya çalışarak kendisine sorular soran adamlara cevap verirken birkaç dakika sonra üzerindeki takım elbisenin ceketinin havaya kalktığını hissetti. Aynı saniyede beline dokunan elle yerinde kaskatı kesilmişti.

Bakışları yandan Karan'ı bulduğunda onun sanki hiçbir şey yapmıyormuş gibi yanındaki aşiretin damadıyla konuştuğunu gördü.

Sarı saçlarından birkaç tutam alnına düşmüştü. Dışarıdan çok masum görünse de Asaf onun ne kadar orospu çocuğu bir şerefsiz olduğunu biliyordu.

Bir eli bacaklarının üzerindeyken diğeri de Asaf'ın belini okşamaya devam ediyordu. Asaf üzerindeki bakışlar yüzünden onun elini çekemiyordu. Ve bu da sinirden delirmesine neden oluyordu.

Babasının söylediği şeyle başını zar zor ondan çekerek babasına yöneldi. Belinde gezinen eli yok saymaya çalışarak babasının şirket hakkında sorduğu şeylere cevap verirken diken üstündeydi. Çünkü babası kırk beş yaşında olmasına rağmen cin gibiydi. Küçük detayları çok iyi görüyordu bu yüzden Asaf bir şey yapacağı zaman en ince ayrıntısına kadar düşünerek yapıyordu.

Bir anda kalçasına inip sıkan elle irkilerek ağzından ufak bir nida yükselip yerinde dikleştiğinde, babası dahil çoğu adamın bakışlarının hedefi olmuştu. Karan ona bakmadan sırıtırken, Asaf'ın gözleri kocaman açılmış bir şekilde ne diyeceğini bilemez bir halde öylece bakıyordu.

Babası çatık kaşlarla bakarken tam ağzını açacağı vakit, Asaf pantolonunun cebinde titreşimde unuttuğu telefonun çaldığını hissetti.

Anında elini telefona atıp çıkardığında, babasının çatık kaşlarının düzeldiğini gördü. Çünkü evdeki herkes biliyordu Asaf'ın titreşime hassas olduğunu. Sürekli telefonu titreşimde unuttuğu için kaç kere elindeki çay ve kahveyi üzerine dökmüştü.

Asaf şansına içinden deli gibi şükrederek telefonu babasına gösterip,  " Şirketten arıyorlar belki önemlidir. "  diyerek babasının başını sallaması üzerine ayağa kalktı hızla.

Karan'ın eli de hızla onun kalçasından ayrılırken büyük adımlarla salondan çıktı.

Elindeki telefonu açıp cevapladı. Bir dakika sonra kapattığında aklına Karan'ın onu zor durumda bırakmasıyla bedenini tekrar bir sinir dalgası sarmıştı.

O orospu çocuğu Karan'a cezasını en ağır şekilde verecekti. Bakalım Asaf da onu zor durumda bıraktığında ne yapacaktı o piç kurusu!

HUSUMET-GayWhere stories live. Discover now