ON DOKUZ

5.5K 447 54
                                    

Bundan önceki bölümü atlamayın lütfen. Zaten yeterince az yorum geliyor.

Ali Nejat yorgunlukla başını geriye atıp koltuğa yasladı. Ardından elini alnına götürerek ovdu.

Sabahtan beridir şirketten çıkmamıştı ve şimdi de acısı başından çıkıyordu. Uzun zamandır bünyesini fazla yoruyordu ve bunun farkındaydı. Ama elinde değildi, Raşit'le karşılaşmamak için yapmadığı şey kalmamıştı.

Şantiyeye gitse Raşit'in gelme olasılığı arttığı için oraya yalnızca Asaf'ı gönderiyordu. Raşit de şirketine elini kolunu sallayarak giremediği için rahattı bu konuda. En azından onun yüzünü görmek zorunda kalmıyordu.

Başı feci şekilde ağrımaya başladığında elindeki saate bakıp gece yarısına geldiğini gördüğünde gözler büyüdü. Bu kadar geç olduğunu tahmin edememişti, bu yüzden de hâliyle fazla yorulmuştu.

Daha fazla abartmadan ve kendine acı çektirmekten vazgeçerek ayağa kalktı. Kalkmasıyla başı döndüğünde masaya tutundu. En son öğle yemeğinde mola verdiği için bünyesi bu kadar çalışmayı kaldıramamıştı.

Gözlerindeki karartı geçmeye başladığında toparlanarak ceketini eline alıp çıktı. Şirkette gece çalışanları harici kimse kalmamıştı.

Gecenin serinliğine çıktığında birkaç saniye gözlerini kapatıp kendini serin rüzgâra bıraktı. Uzun zamandır huzurlu hissetmiyordu. Küçük şeylerle mutlu olmayı bilen biriydi ama şansına artık küçük şeyler bile canını yakıyordu.

Rüzgârın dağıttığı saçlarını umursamadan gözlerini açıp arabasına ilerleyip bindi. Ceketi yana atarken arabayı çalıştırıp park yerinden çıktı. Ay ışığının aydınlattığı yolda ilerlerken, şirketten uzaklaştığında arkadan bir araba göründü.

Ali Nejat umursamadan yavaş yavaş arabasını sürerken, hızla gelen araç önünü kestiğinde durmak zorunda kalmıştı. Kaşları çatılırken tanıdığı arabayla sıkıntılı bir nefes çekti içine. Rahat bıraksa olmuyordu.

Raşit arabadan inerek onun arabasının önüne gelip durduğunda, Ali Nejat yerinden kıpırdamadı. Elleri hâlâ direksiyonu tutmuşken tıklatılan camla ağrıyan başına rağmen gözlerini devirdi.

Raşit'in ne kadar inatçı ve pes etmeyen bir kişiliği olduğunu bildiği için bu gece olay istemeden camı yavaşça aşağı indirdiğinde, Raşit'in sesi doldurdu kulaklarını.

" İn bakalım kaçak ağa. " dediğinde, Ali Nejat sinirle ona dönmüştü.

" Defol git başımdan. Gece gece uğraşamam seninle. " diye çıkıştığında, Raşit gözlerini devirdi.

Ali Nejat'ın inmeyeceğini anladığında kapıyı açıp kaşlarıyla dışarıyı gösterdi. Ali Nejat yine kıpırdamadan ona çatık kaşlarıyla baktığında kolundan yavaşça tutup onu dışarı çektiğinde itiraz etmemişti mavi gözlü adam.

Raşit, ona kaşlarını çatarak bakan adamla güldü. Onun huysuz halini bile çok seviyordu. Ama insafsız sevdiği asla geri adım atmıyordu.

Ali Nejat ona bakmayı kesip hâlâ kolunda olan ele bir bakış atıp kolunu kendine çektiğinde, Raşit göz devirerek elini beline koydu.

" Hiç öyle bakma. " diye fısıldadı onu izleyen adama.
" Seni hiçbir şekilde görmeme izin vermiyorsun. Bari önüne çıktığımda kaçma benden. "

Ali Nejat onu takmadan arabanın önüne geçerek kaputa oturdu. Anlaşılan Raşit istemeden buradan çıkamayacaktı. Kollarını göğsünde birleştirmişken Raşit onun bu haline gülüp yanına gelerek onun gibi arabaya yaslandı.

Ay ışığı ikisinin üstüne vururken, sessizce bekledi. En azından Ali Nejat yine huysuzluk yapıp gitmemişti. Bu bile onun için büyük bir gelişmeydi.

" Çok güzelsin... " diye fısıldadı Raşit, ayın altında daha da beyazlaşan adama. Uzun zamandır en sevdiği renk mavi ve beyaz olmuştu. Yaklaşık otuz yıl kadardır hemde...

Ali Nejat beklemediği itiraf karşısında duraksadı. Hep duyduğu şeylerdi bunlar ama duymak istemiyordu. Acımasız davrandığını biliyordu ama elinde değildi.

" Yapma..." diye fısıldadı yorgunca.

Artık dayanamıyordu. Raşit'in hiçbir şekilde ondan vazgeçmemesi sinirini bozuyordu. Daha ne yapabilirdi ondan vazgeçmesi için.

Raşit bakışlarını ona çevirdi. Otuz yıldır yumuşamayan kalbini söküp atmak istiyordu. Ama elinden gelse bile bunu yapamayacağını biliyordu. Çünkü o Ali Nejat'a kıyamayacak, canını yakamayacak kadar seviyordu, hemde çok. Buna yeryüzündeki bütün cansız varlıklar şahitlik etmişti de bir karşısında karanlığı izleyen adam göremiyordu onun aşkını.

" Vazgeç. " diyen adamla dudaklarının arasından alaylı bir gülüşün çıkmasına engel olamadı.

" Otuz yıldır aynı cümleyi kuruyorsun. Peki ne değişti? " diye acıyla sorduğunda, Ali Nejat derin bir nefes çekti içine.

" Hiçbir şey. " diye mırıldandığında, Raşit güldü.
" Hiçbir şey. " diye onu tekrar etti.

Emindi Raşit, eğer insanlar onun Ali Nejat'a olan aşkını görse, iğrenç bir şeymiş gibi bakmalarına rağmen bir süreden sonra onlar da bu büyük aşk karşısında boyun eğerdi. Gel gör ki Ali Nejat nuh diyor peygamber demiyordu.

Raşit onun bu inadından nefret ediyordu. Aşklarının en büyük düşmanı onun sarsılmaz inadıydı.

" Ali Nejat bana bir iyilik yapar mısın? " Uzun bir süre sonra konuştuğunda, Ali Nejat şaşkınlıkla ona baktı.

" Ne? " diye sorduğunda, Raşit bakışlarını gökyüzünden çekip, kendi gökyüzüne sahip olan gözlere baktı. Şaşkın gözlerle ona bakan adamın gözlerinin içine bakarak elini kalbine koyup fısıldadı.

" Seni şuradan çıkarmam için bana yardım et. " dediğinde, Ali Nejat ağzını açtı ama bir şey diyemedi.

Raşit onun şaşkınlığından faydalanıp önünde dikilerek elinden tutup kalbine koyarak elini üzerine bastırdı. Ali Nejat elini çekmek için hamle yapmadığında, uzun zamandır hissetmediği huzuru ve sevinci aynı anda yaşarken, elinin altında duran eli daha da sıktı. Onunla temas etmeyeli bir hâyli olmuştu.

Ali Nejat'la en ufak teması bile kalbinin deli gibi atmasına neden olurken nasıl onu kalbinden çıkarmaya çalışabilirdi ki?

" Her nefret dolu bakışın, her görmezden gelişin, her kaçışın kalbimi yavaş yavaş öldürüyor..." diye fısıldadı, ay ışığının aydınlattığı yüze içi giderek bakarken.

" Benim otuz yıldır yapmayı başaramadığımı yap ve kendini çıkar buradan. " diye devam etti.

Ali Nejat ona öylece bakarken, onu öpmemek için büyük bir savaş veriyordu içinde Raşit. Acaba onu öpmek nasıl hissettirirdi? Bunu hep merak etmişti.

" Niye susuyorsun? Bir şey yap. " dediğinde, Ali Nejat elini çekti yavaşça. Raşit bırakmak istemese de mecburdu.

Elleri yavaşça elinden uzaklaştığında, Raşit de onun gibi yaparak elini indirdi.

" Yapabilsem, emin ol çoktan yapardım. " diye fısıldadı Ali Nejat.

Raşit'in dudakları kıvrılırken derin bir nefes aldı. Başını sağa sola sallayarak ona bakan adamın gözlerinin derinlerine baktı. Ne de güzel ve acımasızdı o gözler. Bir kez olsun öpemediği dudaklar ne acı sözler sarf ediyordu. Bakışları ne kadar davetkâr ve can yakıcıydı öyle.

" Çok acımasızsın..." diye fısıldadı Raşit.

Ali Nejat güldü.

" Öyleyim. " diye onayladı onu. Çünkü öyleydi.

Bir süre birbirinin gözlerine baktıktan sonra Ali Nejat yaslandığı yerden doğruldu. Raşit'e son kez bakıp arkasını dönerek arabasına bindi.

Raşit iç çekerek arabanın içinden ona bakan gözlere biraz daha bakıp ardından da geçebilmesi için arabasına binerek yoldan çekildi. Ali Nejat önünden geçip giderken yine arkasında bir enkaz bıraktığının farkındaydı.

HUSUMET-GayWhere stories live. Discover now