KIRK YEDİ

3.2K 313 23
                                    

2 Gün Sonra

Handan bu sabah hastaneden çıkmıştı. Asaf olayları öğrendiğinden beri içine bir öküz oturmuş gibi hissediyordu. Doğmamış yeğeni bir piç yüzünden ölmüştü.

Düşündükçe delirecek gibi hissediyordu. Karan'ı aramamasının sebebi babasına ve Rıdvan'a verdiği sözdü. Tek başına hareket etmeyecekti. Ne kadar zor da olsa...

Ama elbet bulacaktı. O it cehenneme de gitse gidip çıkaracaktı oradan. Canını kendi elleriyle almadan ona rahat yoktu. Dayı olduğuna sevinemeden yitirmişti...

Handan ondan daha beter hâldeydi. Hastaneden çıktığından beri ne kimseyle konuşmuş ne de ağlamayı kesmişti. Kolay değildi, sevdiği adam onu ve bebeğini öldürmek pahasına merdivenlerden itmişti. Babası onu son anda yakalamasa belki Handan'ın da başına kötü bir şey gelecekti...

Başını sertçe iki yana sallayarak düşüncelerinden kurtulmak için derin bir nefes aldı. Düşüncesi bile kötüydü. Annesinden sonra bir de kız kardeşini kaybedemezdi.

Elini omzuna koyan Rıdvan'a döndü. Kahve gözler de onun kadar yorgun bakıyordu.

" İyi misin? " diye sordu Rıdvan.

Asaf omuz silkti. Koltukta geriye oturdu. Önüne bakarken sessizce cevap verdi.

" Karan yakalanmadan bana rahat yok. "

Rıdvan onayladı. O da en az Asaf kadar kötü hissediyordu. Özellikle kız kardeşine çok acıyordu. Hem sevdiğinden hemde bebeğinden olmuştu.

Ne vardı sanki o it bu kadar kötü olmasa? Rahat mı batmıştı da bunca cana mal olmuştu.

" Merak etme, kaçamayacak. " diyen kararlı sese döndü Asaf.

" Nasıl? Kaç gündür izi bile yok. Kim bilir nerede saklanıyor. " dedi umutsuzca.

" Polise ihbar ettim onu. Sonuçta bir cana kıydı, diğerine de teşebbüs etti. Ve kim bilir daha ne hinlikler düşünüyor. Dışarıda dolanması hepimiz için bir tehlike. Özellikle kız kardeşin için. "

Asaf duraksarken ağrıyan başına elini bastırdı. Düşündükçe deli oluyordu. Bir adamı yakalayamıyorlardı. Acaba neredeydi?
Hâlâ burada olduklarını biliyordu çünkü adına otobüs bileti alınmamıştı. Ama belki bir arkadaşının arabasıyla kaçmış da olabilirdi. Onlar polise haber verene kadar belki çoktan çıkmıştı şehirden.

" Off. Başım çatlayacak. İlaç da içtim ama geçmedi. " dedi yüzünü buruştururken.

Rıdvan birkaç saniye düşündü ardından hiç düşünmeden elini tuttu. Asaf şaşkın gözlerle baktığında, yukarıya gösterdi.

" Gel hadi. " diyip çekiştirdiğinde, peşinden sesini çıkarmadan gitti. Merdivenleri bitirip Asaf'ın odasına gittiler.

Asaf onun ne yapacağını merakla beklerken, Rıdvan onun yatağına oturup eliyle bacağını patpatladı.

" Koy başını. " dediğinde, Asaf kaşlarını havalandırdı.

" Ne için? "

Rıdvan göz devirdi.

" Merak etme yemem. " diye alay ettiğinde, Asaf göz devirerek daha fazla durmayıp yanına gitti.

Rıdvan elinden tuttuğunda ayak uydurarak yatağa uzanıp başını dizine yasladı Asaf.

" Beleşe bu kadar iyi bir masörü zor bulursun... " ardından duraksadıktan sonra ekledi. " Daha doğrusu bulamazsın. "

Asaf gözlerini devirdikten sonda kapattı.

" Kendini övmen bittiyse göster hünerini. " diye mırıldandı.

Rıdvan kapalı gözlere bakıp gülümsedi. Asaf uysal olunca çok sevilesi duruyordu. Böyle bir durumda bunu düşünmesi saçmaydı ama kendine engel olamıyordu. Çok seviyordu. Kendini bildi bileli Asaf'ı seviyordu.

Umarım o da babasının kaderini yaşamazdı. Çünkü Rıdvan'ın Asaf'tan bu kadar uzun süre uzak kalacak tahammülü yoktu.

Ellerini şakaklarına getirip yavaş yavaş ovuşturdu. Bazen babasının da başı ağrıdığında masaj yapardı, o yüzden de istemsizce bunda iyi olmuştu.

Çatılan kaşların yavaş yavaş gevşeyişine şahitlik etti. Asaf'a iyi gelmek istiyordu artık.

Rıdvan, Asaf'ın onu sevdiğini fark etmesine rağmen kendini ondan uzak tutmaması yüzünden hâlâ şaşkınlık yaşıyordu. Eskiden tanıdığı Asaf bunu fark eder etmez kendini geri çekerdi. Ama yapmamıştı. Hatta tam tersine sanki daha da yakınlaşmışlar gibiydi.

Ne kadar süre masaj yaptığını bilmiyordu çünkü Asaf'ı izlemeye o kadar dalmıştı ki zaman kavramını yitirmişti. Sevdiği adam dizinin üstünde dururken zamanı aklında tutabilir miydi?

Kımıldamayan adamla duraksayıp nefeslerini kontrol etti. Uyumuştu Asaf.

Dudakları kıvrılırken ellerini çekti yüzünden. Gözlerini ayırmadan bir süre daha izledi. Bir daha bu kadar uzun süre ne zaman izlerdi meçhuldü.

Dizlerinin üzerinde daha fazla durursa boynu ağrıyabilirdi. Hiç istemese de elini ensesinin altından geçirerek başını yatağa bıraktı.

Yatağın çarşafını yana açıp Asaf'ın yanına gelerek dikkatli bir şekilde kucağına aldı. Yavaşça yumuşak yatağına yatırdıktan sonra üzerini örttü. Çok yıpranmıştı sevdiği...

Beyaz çarşafların arasında bir melek gibi sessiz sedasız uyurken, yere çökerek dirseklerini yatağa yasladı Rıdvan. Ardından çenesini koluna dayayıp özlem dolu gözlerle Asaf'ı izledi. Uyurken çok güzel ve bir o kadar masum duruyordu.

Bin yıl izlese sıkılmazdı.

Bir elini kaldırıp yüzüne getirerek, uyandırmadan şakaklarından yanağına kadar tüy gibi hafif bir dokunuşla okşadı.

Elleri tenine değdiğinde sanki alev alıyordu. Onu izlerken yüzündeki gülümsemeye engel olamıyordu.

İç çekti derince.

" Çok seviyorum ben seni... Sana bakınca içim gidiyor var ya... Bir bilsen her bakışının beni nasıl kavurduğunu. Nefesimi kesiyorsun farkında değilsin..."

Raşit merdivenleri çıkacağı vakit gelen hizmetli kadınla duraksadı. Elinde bir tepsi vardı.

" Ali Nejat için mi? " diye sordu bitki çayını işaret ederek.

Kadın yanında durdu.

" Evet ağam. " dediğinde, Raşit bardağı aldı tepsiden.

" Tamam, ben götürürüm. " dediğinde, kadın başını sallayarak geri gitmişti.

Raşit, komisere Karan'ın yaptığı pisliklerin dosyasını götürdükten sonra buraya gelmişti. Hem Ali Nejat'a son durumu söyleyecek hemde onu görmek için bahanesi olacaktı.

Aklından çıkmamıştı Ali Nejat. Üç gündür çok bitkin duruyordu. Onun için endişeleniyordu. Bir şey sakladığı belliydi ama söylemiyordu.

Elbet çıkardı kokusu.

Ali Nejat'ın odasının önüne gelip kapıyı çaldı. Birkaç saniye beklediği hâlde ses gelmeyince tekrar çaldı ama yine cevap yoktu.

Uygunsuz yakalamamak adına yavaşça açarak içeri seslendi ama odada hareketlilik yoktu. Kapıyı açıp odaya girdikten sonra etrafa baktı. Oda sessizdi, çıkmak için arkasını döndüğünde banyodan gelen sesle duraksadı.

Sanırım içerideydi çünkü su sesi geliyordu.

Adımlarını oraya yönelterek kapıyı çalmadan açtı bu sefer.

Ali Nejat açılan kapıyla hazırlıksız yakalandığı için büyüyen gözlerle baktı kendisine, dudaklarından lavabonun beyaz fayansına damlayan kanla...

Raşit'in gözleri büyürken, elindeki bardak kayıp paramparça olmuştu. Gözlerini onun kanlı dudaklarından ayıramadan adını fısıldadı.
" Ali... "

---------

Bu sefer kaçarın yok Ali.

HUSUMET-GayHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin