angels like you can't fly down hell with me

1.5K 234 28
                                    

36*

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

36*

miley cyrus, angels like you

Beklentiler içinde yaşamanın bir anlamı olmadığını öğreneli çok zaman olmuyordu Jeon Jeongguk için; hayatını planlamayı hiç düşünmemiş, hayatına dair beklentiler içine girmekten kaçınmıştı. Yaşam denen sürenin kendi içinde insanlar için planları oluyordu, senin beklentilerini yıkmak için hazırda bekliyor, düş kırıklığı içinde dizlerinin üzerine çöktüğün an kahkahalarını sana sunuyordu. Panter olarak devam ediyor olduğu yaşamında ölümün nefesini her zaman ensesinde hissetmiş, bir gün kendisini bulacağını hissetmişti.

Kar yolları kapatmış, göl ve nehirler soğuk havanın etkisiyle buz kaplamıştı. Kalın montlarının içinde bile üşümeye devam ediyorlardı. Adaya ulaşmak için bir tekneye ve onun üzerinde yüzübileceği, denize ulaştıracak bir nehre ihtiyaçları vardı. Üçüncü kez nehir kenarına geldiklerinde tekneleri yine karaya çekilmiş, suyu ise yüzüye hâlâ buz tabakası kaplı buldular. "Evren bizi buraya hapsetmek istiyor." dedi Jimin, canı sıkkın görünüyordu. Min Yoongi'nin yanlarından ayrılmalarından itibaren sessizliğe bürünmüştü, Taehyung ya da Jeongguk onu zorlamadığı sürece konuşmaktan kaçınıyordu. "Hana dönelim, Taehyung'u tek bırakmaktan nefret ediyorum." dedi Jeongguk, onu soğuk havada nehre kadar yürütmek istemiyorlardı, tek başına birinin gelmesi de tehlikeli geliyordu gözlerine.

Han sıcaktı. Bir yolcu köşedeki masalardan birine geçmiş, sıcak bir içecek ile ısınmaya çabalıyordu. Jimin onlar için içecek aldı, bir tepsiye üç fincan sıcak çay koydular ve beraber odaya çıktılar. Taehyung bir köşede oturmuş ateşi izlerken sessizdi. "Sonunda geldiniz." diye mırıldandı, ayağa kalkarak kollarını Jeongguk'un beline sardı ve ona sarıldı. Adadan ayrıldıklarından beri Taehyung yanından ayrılmıyordu. Jeongguk ne zaman Jimin ile nehre gitmiş olsa benzer bir karşılama yaşıyorlardı. O nasıl Taehyung için endişe ediyorsa, eşi de benzer endişeleri kendisi için duyuyordu. "İyi misin?" diye sordu Jeongguk, onun nasıl hissettiğini bilmek istiyordu. Taehyung ile aralarındaki buzlar sonunda tamamen erimiş, ikisini mutlu eden bir sıcaklığa yerini bırakmıştı. Aynı yatakta uyuyor, birbirlerine sarılıyor, Jeongguk bazen onun saçlarını okşuyordu. Onun eşi olduğunu tamamen kabullenen Panter ve yüreği, onu sahiplenmişti.

"Kaldong hakkında bir şey öğrenebildiniz mi?"

Taehyung'un sorusu Jimin'in iç geçirmesine neden oldu, hiçbir şey bilmiyorlardı. "Bir tekne ile tüm denizleri ve oradaki adaları gezemeyiz. Bize bir ipucu lazım." dedi Taehyung, arkasına yaslanmış, gözlerini karşısında kalan iki bedene dikmişti. Son günlerde ne bir şamana, ne de Puma'ya rastgelmişlerdi. "Seokjin'in nerede olduğunu bilseydik, belki bize bir şeyler gösterirdi." dedi Jimin fakat kuzeni ona güvenemeyeceklerini söyledi. Jeongguk ailesinden birine yakın olmanın mutluluğunu birkaç hafta tadabilmişti, Seokjin'in ihaneti onu yok etmişti. Neden yapmıştı bunu? Zehri küçük bir çocuğa enjekte etmek ne değiştirmişti hayatında? Neden ailesinden iki kişiyi kaybetmek için bu kadar çabalamıştı? Seokjin'i adada bıraktığı için üzülüyor, başına ne geldiğini bilemediği için endişe ediyordu. Kurtlar onu öldüremezdi ama... Jeongguk düşüncelerini kontrol etmeye, onun iyi olduğuna odaklanmaya çabaladı.

blue cheese' taekookWhere stories live. Discover now