the scars of your love, they leave me breathless

2.1K 302 43
                                    

31*

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

31*


adele, rolling in the deep

-

Hayatın içinde karşısına çıkanların hepsini biriktiriyordu Jeon Jeongguk ve neler yapabileceğini görmek için sırasını bekliyordu.

Kuzeni olduğunu öğrendiği Jimin'in sözlerini düşünmek için kendini mağaraya kapatmış hâldeydi birkaç saattir. Taehyung'un onu isteyen çaresiz halleri gözlerinin önüne bir perde olarak inmiş, zihnini toparlamasına ve derin konular hakkında düşünmesine engel oluyordu. Kaldong'ta değillerdi, bu ada Panterlerin doğum yeri değildi, Jaguar ailesinin himayesinde de değildi. Onlar kandırılmış, bu adaya sürüklenmiş, hapsedilmişti. Neden? Tek kelimelik soru cümlesinden sıyrılamıyordu? Neden yapmışlardı bunu? Seokjin neden tüm adadaki Kurtlara zehri veriyor ve onları iyileştiriyordu?

Kurtların bu gerçeğin farkında olup olmadıklarından emin değildi. Onlar ne düşünüyordu bu konu hakkında? Hayatları nasıl bir düzenin içine girecekti? Jeon Jeongguk, nasıl bir karar vermek zorunda kalacaktı? Sorular zihnini bulanıklaştırıyor, kaçmak istemesine sebep oluyordu. Midesindeki kramp asla geçmiyordu. Gözlerini kapatarak sırtını soğuk mağara duvarına yasladı. Onun hakkında düşünmenin sakinleştirici etkisini kullanmak istedi Jeongguk. Eşi olan Alfa, onun yanında olan nadir kişilerden biri miydi, yoksa o da bu planın bir parçası mıydı? Onu öldürmeye kalkan Jaguar böyle bir plan karşısında bu kez ne yapmak isterdi?

"Hey, kaçak!"

Onu düşünürken onun sesini duymak afallamasına neden oldu, Taehyung hemen karşısında dikilirken onu inceliyor, ruh halini anlamaya çabalıyordu. "Selam." dedi Jeongguk, onu yanına oturması için davet etti. Taehyung ilk tereddüt dolu gözlerle onu inceliyor olsa da dediğini yaptı, bedenini Jeongguk'un yanına bıraktı. Soğuk zemin ve duvar üpermesine neden olsa da insanı kendine getiren bir yani da vardı. "Bana iki kez ihanet ettin." dedi Jeongguk, bacaklarını kendine doğru çekti. "Beni tanımadığın zamanlarda bile olsa, ailene ve kendi benliğine varlığını kanıtlamak için biriyle birlikte oldun. O günü biliyorum, Taehyung. Sen kendini bilmiyor olsan bile, ben biliyorum. O gece acıdan kavrulma sebebimi, kendimi öldürmek istememin ardında kalan gerçeği biliyorum." Taehyung tek kelime edemedi ona, Jeongguk kendi içinde yaşadığı o buhranı hatırlamaya çabaladı. Bıçaklar bedenine değil, ruhuna, kalbinin en derin yerine saplanıyordu. Hiçbir zaman bilememişti o gece olanları, yeni dönüşüyor olmanın bir süreci sanmıştı ama biliyordu şimdi, eşi, onun varlığına ihanet etmişti.

Onun bu ihaneti üzerinde fazla durmaması gerektiğini biliyordu, Taehyung için zor geçen yıllar içinde aldığı kararlardan biriydi. Onun her zaman kendini birilerine kanıtlamak zorunda olmasının nasıl hissettirdiğini anlayamazdı. Ondan özür beklemiyordu, hislerinin yeni farkına varmış olarak onunla paylaşıyordu sadece. "İkinci ihanetini, ikimiz de biliyoruz. Beni bu adaya getirdin, hapsettin, yine kendini kanıtlamak istedin ama olanlar, bu. Taehyung. Sana bir soru soracağım, bana dürüst olur musun?" Jeongguk mağaranın girişinden görünen ormanı izlemeyi keserek Taehyung'a döndü. Mağarada düşünmek için kendine zaman ayırdığından beri aklında dolanan, kendine bile dile getirmekten kaçındığı bir şey vardı. "Evet, sana bu kez tamamen dürüst olacağım." dedi Taehyung, bedenini ona çevirerek Jeongguk'un dizleri üzerinde olan ellerinden birini tuttu, iki elinin arasına hapsetti.

blue cheese' taekookWhere stories live. Discover now