and it kills me 'cause i know we've run out of things we can say

5.6K 754 36
                                    

4 - Ve artık söyleyecek bir şeyimizin kalmaması beni öldürüyor

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

4 - Ve artık söyleyecek bir şeyimizin kalmaması beni öldürüyor.

İç bunaltan gri duvarların arasında dolanırken Kim Taehyung onu Park Jimin ile burada bırakmış, odalardan birine girmişti. Kendini rahat sandalyelerden birine bırakan Jimin gözlerini bir saniye bile ona çevirmeden elindeki deftere göz gezdirirken gergin bir halde dolanmaktan başka bir şey yapamıyordu.

Bir Siyah Panter.

Kendi türünden tek kişi kaldığını sanarak yaşamaya devam ederken ortaya çıkmaya başlayanlar gerçekler onu korkutuyordu. Kendisi Kim Taehyung'a yakalanmıştı ve şimdi bir Siyah Panter, ezeli düşmanlarının elindeydi ve sonunun ne olacağını bilememek ürkmesine sebep oluyordu.

Aklında dönüp duran senaryoların birçoğu kendisinin de ele verildiği ve Kim Taehyung'un ellerinde can verdiği yönündeydi, sırtını duvara vererek bekmelemeye devam ederken sonunda Taehyung girdiği odadan çıkarak gözlerinin içine baktı. "Jimin, Vita'yı evine götür." dedi arkadaşına, Jeongguk itiraz etmek için sırtını duvardan ayırdığında Alfa'nın gözlerinde gördüğü o bakış ile duraksadı, Jimin defteri kapatarak ayaklanırken onun peşine takılmaktan başka bir şey yapamadı.

Onun kim olduğunu ve burada ne aradığını, kendisini tanıyıp tanımadığını sormak istiyordu ama birçok kurt ile çevrili bu mahzende bunu yapabilecek olması imkansızdı. Gümüş kapı arkalarında kapanarak onları uzun, sonu gelmeyecek gibi görünen merdivenler ile onları yalnız bıraktığında önünde ilerleyen kurtu izlemeye devam etti.

Jimin her zaman sessiz ve sakindi, onun çok fazla konuştuğuna şahit olan kimse olmamıştı pek ve şimdi onunla yalnız kalmış olma düşüncesi başını arkasına çevirmesine, bir tünelin ucunda gibi görünen parlak gümüş kapıya bakmasına sebep oluyordu. "Sorun yok Vita, o kapıların ardında bir Panter sürüsü bile olsa kaçamaz." dediğini duydu Jimin'in, ses tonundaki alay parmakları içe kıvırarak elini yumruk yapmasina sebep oldu.

Onlara kim olduğunu söyleyecek gücü kendinde bulacağına inanmıştı her zaman, bir gün bunu yapacak ve insanlar ona bakarken gururlu bir şekilde duracaktı. Hikayeleri dinledikçe, onları tanıdıkça ve içlerindeki tam olarak kime karşı olduğunu bilmedikleri nefreti gördükçe bunu yapmamanın akıllıca olduğuna karar verdi.

Kasaba yoluna devam ederken ellerini kot ceketinin ceplerine koymuş, Jimin'in ardında yürürken bu görüntü gülmek istemesine sebep oldu. O bir Siyah Panter olarak birinin arkasında yürüyecek biri değildi, Jimin onun kim olduğunu bilse önünde bu kadar rahat yürüyebilir miydi?

"Eve kendim gidebilirim."

Jimin'in duraksamasına ve arkasına dönmesine sebep olan sözcükler dudaklarının arasında  firar etti, "O yakalandı, sorun yok." dedi kendini neşeli göstermeye çabalayarak ama gergindi, vücudunda bir şeyler onun tetikte olması gerektiğini söylüyordu sanki. Düşünme aşaması uzun süren Jimin sonunda tehlike olmadığına karar vererek yanından ayrıldığında ormana giden sokaklardan birine daldı.

Evden içeri girdiğinde bile hala tedirgin hissediyordu, sırt çantasını minik bez dolabından çıkararak içine birkaç tane tişört doldurduktan sonra eşofman altlarını da koydu. Buradan çekip gitmek konusunda hazır olmak istiyordu artık, kimse varlığının gerçeğini anlamadan gitmeliydi.

Kapısı tıklatılmadan önce onun kokusu gelmişti burnuna tatlı bir şekilde, "Onunla görüşmemize izin yok." dedi Taehyung içeri girerken, Jeongguk kaşlarını çatarak evine rahat bir şekilde giren Alfa'ya baktı. Kendini koltuğa atarak bağdaş kurmasını izledi, "Görüştürmelerine izin vereceklerini düşünmüş olman bile saçma." derken Taehyung ona kaşlarını çatarak baktı.

Gözleri koltuğun üzerindeki çantaya kaymış olsa da hemen geri çekerek Jeongguk'a çevirdi yeniden, "Babamın odası, Panter'in kapatıldığı odanın hemen yanındaydı. Kokusu... Jeongguk, mide bulandırıcıydı." Kaşlarını çatarak ona bakarken Taehyung da gözlerini ona dikmiş haldeydi. "Senin kokun..." Taehyung dilini dudaklarında gezdirdikten sonra gözlerini çekti ondan.

"Senin kokun neden güzel Jeongguk?"

İç geçirerek bir şey demedi, neden bir kurtun kokusunun ona güzel geldiğini ilk fark ettiği andan beri bunu sorguluyordu. "Bilmiyorum Alfa, sen de bana güzel kokuyorsun." diye itiraf etti, kaçışı yoktu artık bu konuda. Kendini Taehyung'un yanındaki boşluğa bıraktı. "Gidecek misin?" diye sordu bakışları çantaya dönerek, başını sallamak ile yetinirken arkasına yaslandı. "Burada kalmam anlamsız, beni ele verebilir ve sizinkilerin işkencelerine katlanmak istemiyorum." Taehyung başını hafid yana eğerek kendisine bakarken alt dudağı büzüldü, burası uzun zaman sonra kendini iyi hissettiği tek yerdi ve kalbinde, buradan vazgeçmek istemiyordu.

Taehyung yakalanan Panter'den ve önde gelen Kurtlardan bir şey öğrenemeyeceklerini söyleyerek bunu kendilerinin araştırması gerektiğini söyledi Jeongguk'a, bunu kabul etmek istemese de haklıydı Taehyung ama o, bunun için bile burada kalmak istemiyordu.

İkisi arasında süren sessizlik devam ederken "Bir şey içer misin?" diye sordu Jeongguk, Alfa'nın meyve suyu istemesi onu gülümsetirken ayaklandı, ikisi için de soğuk portakal suyu doldururken aklı karışıktı, içerideki koku tüm evine yayılarak onu rahatlatırken bunun yanlışlığının farkındaydı.

İki bardak ile birlikte salona döndüğünde Taehyung ayağa kalkmış, minik salonu turluyordu şimdi. Düşünceler içinde olduğu belliydi. "Meyve suyunu getirdim." dedi Jeongguk, bardakları minik sehpanın üzerine bırakarak koltuğa yeniden oturdu. Taehyung sırtını cama vermiş halde ona bakarken soğuk bardağı dudaklarına götürdü. "Gitmemen gerek Jeongguk." dedi, ona yaklaşırken sırtını arkasına yaslayarak koltukta yayıldı.

Yanına oturan Taehyung kendi bardağını alarak yayılırken "Sence neden kokularımız birbirine güzel geliyor?" diye sordu Taehyung, ona gülümserken bir şey diyemedi, "Bunları çözmek zorunda mıyız, Taehyung? Ben sadece çantamı almak ve gitmek istiyorum, yirmi yıllık hayatım boyunca saklanarak yaşamaya alıştım." Taehyung bir şey demeden ona bakmaya devam ederken gözlerindeki duyguları çözmeye çabalıyordu, yine de zordu, o bir Alfa'ydı ve kendi duygularını gizleme konusunda bir ustaydı.

Bitmiş bardaklar sehpanın üzerinde yan yana dururken "Ben gitsem iyi olur, dönüşürken dikkat et, ormanın içinde ekipler geziyor." diyerek onu uyardı Taehyung ayaklanırken, Jeongguk da onunla birlikte kapıya ilerlerken dikkat edeceğine dair bir şeyler mırıldandı.

Birkaç gün öncesinde bu yaşayacakları ve Taehyung'un onun sırrına ortak olacağı söylense ona normal gelir miydi bunlar, bilmiyordu. Kapıyı onun ardında kapatarak salona geri döndü, boş bardakları mutfağa götürerek lavabonun içine bıraktı.

Geçmişi ve yaşadıkları hakkında çok fazla düşünmek istemiyor olsa da elinde değildi, küçük bir çocukken her şey onun için kolaydı. Bir çocuk yuvasında büyümüş, kendi gibi çocuklarla arkadaş olmuş ve mutluydu.

Dönüştüğü ana kadar.

Farklı olduğunu biliyordu çünkü Panterler hakkında her şeyi kitaplardan okumuş, insanlardan duymuş ve kendini onların gözünden tanımıştı.

O günün ardından hayatı kaçmakla, kendini saklamakla ve kim olduğunu keşfetmeye çabalamakla geçmişti.

Gözünden süzülen yaşlara engel olamazken koltuğa yayıldı, dizlerini karnına doğru çekerek gözlerini kapadı ve yeni kaçışı hakkında düşünmemeye çalıştı.

Bu hayatı yaşamaya mahkumdu.

hi

blue cheese' taekookWhere stories live. Discover now