13

1.1K 128 36
                                    

Beni nazikçe bırakan kolların sıcaklığı yavaş yavaş tenimden silinirken ben oturduğum yatakta şaşkın şaşkın, ayaklanan kralı izliyordum. Ağrılarım gün yüzüne çıkmıştı tekrardan fakat eskisi kadar şiddetli olmadığı için dayanabiliyordum vücudumdaki sancılara.

" Hekimleri çağıracağım. Yerinden kalkayım deme sakın, cadı."

Ben, sert bakışlar ardındaki gözlere meraklı meraklı bakarken usulca başımı sallamış ve bakışlarını benden çekerek kapıya ilerleyen kralı izlemeye devam etmiştim. İstememde kalkamazdım ki zaten. Öyle acınası bir haldeydim.

Kral ilk önce kapıyı açarak koridora bakmış, sanırım birini bulamamış ve dışarı çıkarak kapıyı ardından kapatmıştı. Ben ise onun gelmesini beklerken gözlerimi kucağımdaki ellerime indirmiştim. Bakışlarım kralın sıkıca kavradığı elime kilitlenirken o an hissettiğim kalp çarpıntısı tekrardan bulmuştu beni. Heyecanlanmıştım istemsizce. Heyecanlanmış ve gülümsemiştim...

Aramızdaki bazı şeylerin düzelmesi hoşuma gitmişti çünkü. Bunu tekrardan kendime söylediğimde ise iç sesim başka bir şeylerin daha olduğunu fısıldamıştı bana. Başka bir şeyler daha vardı bende...

" Uyanmışsınız."

İçeri giren hekim ve hemen arkasından gelen kral ile askere döndüğümde gözlerim direkt kralın arkasında dikilerek bana küstahça gülümseyen o askere kaymıştı. Bu sefer pek takmamıştım onun bu iğrenç tavırlarını. Zira onu takıpta korkacak halim yoktu artık.

" Ağrınız var mı?"

Usulca başımı salladığımda yanıma gelen hekim kadın bana içten bir şekilde gülümsemiş ve eldivenli elleriyle çıplak tenime dokunarak kendince beni kontrol etmeye başlamıştı.

" Amma narinmişsiniz." Kralın arkasında dikilen askerden yükselen alay dolu ses beni utandırırken bu durumda olmam sanki benim suçummuş gibi hissetmiştim bir an. Çok kısa bir an... kralın sesini duyana kadar en azından.

" Haddini aşma. Abimin kıdemli askerlerinden biri olman eşime saygısızlık yapabileceğin anlamına gelmez asker."

Kralın sert sesi odada yankılanırken ben kızardığına emin olduğum yanaklarımı gizlemek adına kafamı iyice öne eğmiştim.

" Saygısızlık etmek istemedim kralı-"

" O içi boş kellen hâlâ yerinde duruyorken susmanı öneririm."

Asker iyice sessizleşerek bana dik dik baktığında bende aynı şekilde bir süre bakmıştım ona. Ne istiyordu benden? Her seferinde kendi aptallıkları yüzünden kraldan azar işitiyor ardından tüm suç bendeymiş gibi gözlerime dikiyordu nefret dolu bakışlarını.

" İyi mi?"

" İyi görünüyor kralım. Bir kaç merhem yaptım. Ağrılarına iyi gelecek şifalı bitkiler ve bir kaç büyüyle. Efendi Katherina yardım etti yapmama. Günde bir kaç kez sürmesini öneririm. Yoksa ağrıları devam edecektir. Hizmetlilere uzak dağlardan topladığım bitkileri verdim. Her gün bir fincan o bitkilerden yapılmış çayı içmesi gerekiyor kralım."

Kral onaylarcasına başını sallayıp yanıma yaklaştığında hekim olan kadın ellerindeki merhem kutularını yatağın yanı başındaki çekmecenin üstüne bırakmış ve bana gülümsedikten sonra önümüzde saygıyla eğilerek odayı terk etmişti.

" Biricik eşinizin özel hizmetkarı olarak merhemleri sürmemi ister misiniz kralım?"

Kralın üstümde gezinen yumuşak bakışları anında sertleşerek askeri bulduğunda bu sefer konuşmasına veya öfkeyle bağırıp çağırmasına gerek kalmamıştı. Zira kralın öfkesinden korkan asker başını hızlıca önüne eğip onu saygıyla selamlamış ve hızlı adımlarla odayı terk etmişti. Baş başa kalmıştık tekrardan.

LanetWhere stories live. Discover now