17

847 123 30
                                    

" Niye kimse yok burada?"

Bayan Katherina kendi kendine mırıldanıp odasının olduğu boş koridorda gözlerini gezindirirken bana odasının kapısını açmış ve, " Ben hizmetlilere bizim için içecek bir şeyler ayarlamasını söyleyeceğim küçüğüm. Sen istediğin yere geçip otur." Demişti.

Ben tam itiraz etmek için ağzımı aralayacakken o beni nazikçe içeri iterek kapıyı ardından kapatmış ve beni büyük odada yapayalnız bırakarak gitmişti. Benimle ne konuşacağını merak ediyordum fakat bu iç karartıcı odada olmak bi hayli canımı sıkmış, etrafta gördüğüm şeylerden korkarak bir köşeye sinmeme neden olmuştu. Burası bir odadan çok laboratuvara benziyordu. Bir sürü raf ve o rafların içinde bir sürü bitki ve bir zamanlar yaşayan cansız hayvanlar vardı. Kim, neden odasında böyle şeyler tutardı ki? Bu oldukça korkunç ve rahatsız ediciydi.

" Katherina." Tıklatılan kapının ardından yükselen tanıdık ses ile gözlerim büyürken hızlıca önünde durduğum kapıdan uzaklaşmış ve odanın ortasına doğru ilerleyerek kocaman açtığım gözlerimi kapıya dikmiştim.

" Konuşmamız gerekiyor Katherina. "

Eski kralın sesi kulaklarıma iliştikçe olduğum yerde biraz daha geriliyor ve korkudan deli gibi atan kalbimi dizginlemek adına göğsüme bastırdığım ellerim altındaki, kralımın benim için aldığı, kazağı daha sıkı kavrıyordum. Gitmek istiyordum. Şimdiden buradan gitmek istiyor ve kralımın yanında olmak istiyordum. Onun yanında ve onun kanatları altında olmak beni güvende hissettiriyordu.

" Kapıyı açmıyorsan içeri giriyorum güzelim."

Hayır, hayır, hayır... gelme sakın...

Gözlerim kaçacak bir yer, saklanacak bir delik ararken kapının gürültüyle tekrar çalınması ile bakışlarımı tekrardan büyük kapıya dikmiş ve hızlı adımlarla geri geri ilerleyerek sırtımın büyük vitrinlerden birine yaslandığını hissedene kadar yürümüştüm. Sırtım büyük vitrine çarptığı anda ise arkamı dönerek neye çarptığıma bakmaya çalışmıştım. Fakat yüzümün dibinde olan büyük kavanozun içindeki suda yüzen gözsüz insan kafası ile karşılaşmayı beklemiyordum. Böyle bir şeyle karşılaştığımda ise istemsizce ağzımdan kaçıp giden çığlığa engel olamamış ve geri kaçarak hızlıca ağzımı kapatmıştım. Tanrım, neyin içine düşmüştüm ben böyle? Kral Jeon'un yanına gitmeliydim. Hemde hemen.

Ben gözümü balkon kapısına diktiğimde sertçe açılan kapı ve kulağıma dolan kıkırtı ile gözlerimi kısa süreliğine kapatarak titremeye başlayan alt dudağımı ısırmış ve gözlerimi tekrardan açarak büyük balkonun ardından gözüken güzel bahçeye dikmiştim. Hava bu gün gerçekten güzeldi...

" Oo kimler varmış burada?"

Bana yaklaştığını hissettiğim adam ile arkamı döndüğümde burnumun dibinde biten bedeni farkedip irkilerek geri kaçmış daha doğrusu kaçmaya çalışmıştım...

" Görüşmeyeli nasılsın cadı?"

Aldığım soruya sessiz kalırken kolumu sıkıca kavrayan iri elden kurtulmaya çalışarak yerimde çırpınmıştım. Fakat faydasızdır bütün çırpınışlarım. Ondan hiç bir zaman kaçamamışken şimdi nasıl kaçacaktım ki? Kaçamazdım. O benim kaçamayacağım onca şeyden biriydi sadece.

" Cevap vermiyorsun ha? İyisin sanırım. Kim kralın altına girip onun eşi olduktan sonra kötü olabilir ki?"

" Çok istiyorsanız sizide alırım altıma efendim."

Eski kral duyduğu ses ile donup kalırken hızlıca ağlamaya başlayan genci bırakarak arkasını dönmüş ve ona doğru sert adımlarla ilerleyen cüsseli oğluna dikmişti gözlerini.

LanetWhere stories live. Discover now