18

979 117 34
                                    

" Biraz hızlan cadı."

Genç kral yavaş yavaş yürüyerek etrafına şaşkın şaşkın bakan cadıyı elinden tutup çekiştirirken güzel cadı çarşıya çıktığı ilk seferin tahmin ettiğinden de daha iyi olduğunu düşünüyor ve görebileceği her şeyi görüp incelemek için güzel gözlerini etrafta gezindiriyordu.

" Meydanda daha güzel şeyler var. Burası sıradan şeylerle dolu."

O çoğu sıradan şeyi ömrü hayatında görmemişti bile ki... Bu yüzden kralını kafa sallayarak onaylasada etrafına bakınmaya devam etmiş, onun gibi ona bakan insanlarla göz göze geldiğinde ise başını hızlıca önüne eğerek sıkıca elini tuttuğu adama sokulmuştu. Halkın çoğu onun cadı olduğunu biliyordu. Cadı olduğunu biliyor hatta ondan nefret dahi ediyorlardı. Bunu biliyordu çünkü elleri kolları gibi gözlerinde bağlı bir şekilde eski kralın onu götürdüğü o tenha dağ evine giderken at arabasıyla köyden geçiyor ve kralı arabası yüzünden tanıyan köylülerin onuda tanıyıp arkasından bağırıp çağırdıklarını, onun yüzünden ölen akrabaları için yasta olan insanların nefretlerini çığlık çığlığa kustuğunu çokça kez duymuştu.

" Yoruldun mu?"

" Ha-hayır."

" Bir şey seni rahatsız mı ediyor cadı?"

Genç kral ona sokulan cadının yere sabitlenen bakışlarını yakalamak adına durarak çenesini yakalayıp kafasını kaldırmış ve kendi başını biraz eğerek ona çıkarılan gözlerin içine bakmaya çalışmıştı.

" İyiyim efendim. Heyecanlandım sadece."

Kral bir süre düz bir ifadeyle bir süre güzel eşine o kısa sürenin ardından ise etrafına bakınarak kaşlarını çatmış, duruşunu dikleştirmiş ve üstündeki pelerinin şapkasını kafasına geçirerek yüzünü örtmeye çalışan cadının pelerinin kurdelelerini çözerek kendi pelerinine yaptığı gibi yanlarında yürüyen askerine uzatmıştı. Onun için en büyük korkusunu yani babasını karşısına alan güzel eşi için o da tüm korkularını yani insanların onaylamayan aşağılayıcı bakışlarını karşısına alarak güzel cadıyı yanına çekmiş ve küçük eli büyük avucu arasına hapsederek ondan nefret ettikleri kadar eşindende nefret eden halkı umursamadan meydana doğru yürümeye devam etmişti.

" Ortak bir noktamızın olması şaşırtıcı." Kral kendi kendine mırıldandığında güzel cadı elini tutan elden bakışlarını çekerek ondan çokça uzun kralına çıkarmıştı.

" Bakma öyle. İkimizde kabul edilmeyecek kadar kötüyüz insanlara göre."

" Siz kötü değilsiniz kralım."

" Ben kötü değilsem sen hiç değilsin cadı. Senden nefret edecek kadar aptallaşmış insanlar kim bilir bana ne yapmak ister."

" Siz onların kralısınız. Sizi sevdiklerine eminim."

Genç kral duyduğu şey ile sıkıca tuttuğu eli bırakarak derin bir nefes vermiş ve yüzündeki buruk gülümseme ile ona nefretle bakan halkında gözlerini gezindirerek güzel eşine dönmüştü.

" Beni kimse sevmiyor cadı. "

Genç kral olduğu yerde duran eşinden gözlerini çekerek yürümeye devam etmişti. Onu kimse sevmiyordu. Kimsenin sevgisine ihtiyacı yoktu da. Sadece kendini kandırmayı bırakalı çok olmuştu ve gerçekleri kimseden sakınacak gücü yoktu artık. Halkı onu sevmiyor, bir ucube olduğu için ülkelerini yönetmesini istemiyordu... Belki haklılarda fakat genç kral Jeon Jungkook'un tahtını ve tacını bırakmaya hiç niyeti yoktu ne yazık ki.

Kral yanına gelmeyen küçüğünü farkederek etrafına bakınmış ardından arkasına dönmek için durduğunda kulağına ilişen ses ile olduğu yerde donup kalmıştı.

LanetWhere stories live. Discover now